Öcalan ve Demirtaş: Türkiye’nin iç dengelerinde iki sembol isim
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmralı heyetiyle yapılan son görüşmeyi “olumlu” olarak nitelendirmesinin ardından, Abdullah Öcalan’la yeni bir temas olasılığı güçleniyor. Bu süreçte, Demirtaş’ın serbest bırakılması yönündeki tartışmalar da yeniden gündemde

Türkiye’de Kürt meselesine dair “çözüm süreci” ikinci yılına girerken, son günlerde siyaset sahnesinde dikkat çekici hareketlilik yaşanıyor.
Gündemin odağında iki başlık öne çıkıyor: İmralı’da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşme olasılığı ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın olası tahliyesi.
İmralı’ya ziyaret gündemde
TBMM bünyesinde kurulan Ulusal Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, önümüzdeki hafta Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplanarak İmralı’ya ziyaret konusunu oylayacak.
Komisyonun, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın sunacağı PKK’nin silahsızlanma süreciyle ilgili raporu da gündemine alması bekleniyor.
Kaynaklara göre, komisyonun İmralı’ya heyet göndermesi için 51 üyeden 31’inin onayı gerekiyor. DEM Partisi yetkilileri, “Görüşmenin önünde ciddi bir engel kalmadığını” belirtiyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli de “milletvekillerinin doğrudan Öcalan’dan mesaj almasının sürece katkı sağlayacağını” savunarak, partisinin heyette yer almaya hazır olduğunu açıkladı.
Buna karşılık Yeniden Refah Partisi, Demokratik Sol Parti ve HÜDA-PAR temsilcileri ziyarete sıcak bakmazken, AK Parti içinde ise bu konuda çekinceler sürüyor. CHP’nin ise henüz net bir tutumu yok; parti merkezinde görüş ayrılıkları bulunduğu belirtiliyor.
Öcalan ve Demirtaş: Farklı yüzler, ortak semboller
Öcalan, İmralı Cezaevi’nde geçirdiği yıllar boyunca “demokratik konfederalizm” adını verdiği, çok kimlikli yerel yönetim anlayışına dayanan yeni bir ideolojik çerçeve geliştirdi.
Bu dönüşüm, devlet açısından Öcalan’ı “müzakere edilebilir bir aktör” haline getirmişti. 2013–2015 yılları arasında yürütülen çözüm süreci sırasında, MİT kanallarıyla yürütülen temaslar Öcalan’ın doğrudan mesajlarının siyasete yansımasına olanak tanımıştı.
Diğer yanda Selahattin Demirtaş, 2014’ten itibaren etnik sınırları aşan bir demokratik siyaset söylemi geliştirdi. Uzun süredir cezaevinde olmasına rağmen yazıları ve mesajlarıyla siyaset üzerinde etkisini sürdürüyor.
Türk düşünür Mümtaz’er Türköne, Demirtaş’ı “Türkiye’nin demokratik dönüşüm anının en sembolik ismi” olarak tanımlayarak, Kürt meselesinin artık sadece bir güvenlik değil, bir vicdan ve vatandaşlık meselesi haline geldiğini vurgulamıştı.
İç dengelerin yeni formülü
Bugün Türkiye’de Öcalan ve Demirtaş, sistem içinde iki farklı kutbu temsil ediyor:
•Öcalan, devletin “kontrol edilebilir Kürt aktörü” olarak gördüğü bir sembol;
• Demirtaş ise demokratik meşruiyetin sınırlarını zorlayan bir sivil siyaset figürü.
Bu iki figürün yarattığı denge, Kürt meselesini yeniden iç politikanın merkezine taşıyor.
MHP, bu dengeyi yönetebilmek için “devletçi milliyetçilik” çizgisini güçlendirirken, AK Parti istikrarı koruma ve Kürt seçmeni kaybetmeme arasında bir denge arayışında.
Öte yandan DEM Partisi, Kürt meselesini demokratikleşme çerçevesinde yeniden tanımlamak istiyor.
Türkiye böylece bir kez daha tarihî bir eşikte:
İslamcı iktidar, milliyetçi güvenlik anlayışı ve Kürtlerin demokratik talepleri aynı masada, farklı dillerle konuşuyor.
Son güncellenme: 11:25:01




































































































































































































