Entegrasyon Tuzağı: Suriye'nin Yeniden İnşasında Kürt Özerkliğinin Silinmesi
Suriye’de geçiş süreci ilerlerken, Kürtler merkeziyetçi bir yapının dayatılmasıyla özerkliklerinin ve kültürel kimliklerinin silinmesi tehdidiyle karşı karşıya.

Suriye’nin siyasi geçiş sürecinde Kürt özerkliği yeniden ciddi bir tehdit altında. IŞİD’e karşı savaşta kritik rol oynayan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY), Ahmed Şara (Colani) liderliğindeki geçici hükümetin merkeziyetçi yaklaşımıyla özyönetim yapılarının silinmesi riskiyle karşı karşıya. Kürt yetkililer, DSG’nin dağıtılması ve özerk yönetimin kaldırılmasının Suriye’de yeni çatışmaları tetikleyebileceğini belirtiyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın federalizm karşıtı açıklamaları ve Türkiye’nin Colani’ye desteği, Kürtlerin endişelerini derinleştiriyor.
Kürt akademisyen Azado Kurdian’ın MEMRI’de yazdığı makaleye göre, Suriye’nin siyasi geçiş sürecinde Kürt özerkliği ciddi bir tehdit altında. IŞİD’e karşı savaşta belirleyici rol oynayan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY), Ahmed Şara (Colani) liderliğindeki geçici hükümetin merkeziyetçi yaklaşımıyla özyönetim yapılarının silinmesi riskiyle karşı karşıya. Kurdian’a göre, Kürt yetkililer, DSG’nin dağıtılması ve özerk yapının kaldırılmasının Suriye’de yeni çatışmaları tetikleyebileceği uyarısında bulunuyor.
Kürt akademisyen Azado Kurdian’ın MEMRI’de yazdığı makale şöyle:
‘’Suriye yeni bir siyasi geçiş sürecine girerken, Kürt liderler uyarıyor: Şam ile yürütülen mevcut müzakereler uzlaşmadan çok bir silinmeyi maskeleyebilir. IŞİD’e karşı verilen yıllarca süren mücadelenin ve çoğulcu, kendi kendini yöneten bir bölgenin inşasının ardından, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) artık varoluşunu, İslamcı bir milis liderinden Suriye’nin geçiş hükümeti başına yükselen Ebu Muhammed el-Colani’nin(Ahmed Şara) merkeziyetçi gücü yeniden canlandırmasıyla tehdit altında buluyor. Kürt yetkililer için bu an yalnızca diplomatik bir dönüm noktası değil — bu bir varoluş, kimlik ve Esad sonrası Suriye’de adem-i merkeziyetçi demokrasinin geleceği sınavı.
Kürtler İçin “Entegrasyon”, Adem-i Merkeziyetçi Bir Devlet İçinde Karşılıklı Tanınma Anlamına Geliyor
KDSÖY Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, Rudaw’a verdiği yakın tarihli bir röportajda, Şam ile görüşmelerin hâlâ gayriresmî olduğunu belirtti: “Bazı ilerlemeler kaydettik, ancak henüz resmî bir anlaşmaya ulaşmadık. Suriye’den ayrılmak istemiyoruz. Herkesin haklarına saygı duyan demokratik, adem-i merkeziyetçi bir sistem istiyoruz.”
Demokratik Suriye Güçleri (DSG) sözcüsü Ferhad Şami de 23 Temmuz 2025’te Al-Youm TV’ye yaptığı açıklamada bu düşünceyi yineleyerek, DSG’nin silahlarının “kırmızı çizgi” olduğunu ve teslim edilmeyeceğini belirtti: “Biz Şam’la eşitler olarak müzakere ediyoruz, tâbî olarak değil. Bu yalnızca DSG’nin değil, Suriye’nin geleceğiyle ilgili. Şam’ın yaklaşımı ayrışmayı derinleştiriyor ve dış müdahalelere davetiye çıkarıyor.” Şami, Suveyda’daki son çatışmalarda görüldüğü gibi, Colani’nin politikalarının denetlenmeden bırakılırsa Suriye’yi daha da istikrarsızlaştırabileceği uyarısında bulundu.
Kürtler için “entegrasyon” demek, kimliklerini, yönetişim yapılarını ve Kürdistan’ın Suriye, Irak, Türkiye ve İran’a yayılan ortak tarihine dayanan kültürel kurumlarını tanıyan adem-i merkeziyetçi bir devlet içinde karşılıklı tanınma demek. Onların vizyonu, Dürziler, Hristiyanlar ve Aleviler dâhil tüm topluluklar için eşit haklar tanıyan, kendi bölgelerini yönetme ve güvenliğini sağlama yetkisi içeren bir sistem sunuyor. Buna karşılık, Colani’nin geçiş hükümeti asimilasyonu dayatıyor: DSG dağıtılmalı ve Kürt savaşçılar bireysel olarak Suriye ordusuna katılmalı — bu da Kürt özerkliğinin fiilen sona erdirilmesi ve kültürel miraslarının susturulması anlamına geliyor.
Bu vizyon, 2011 öncesi Esad rejimlerinin farklı kimlikleri bastırdığı otoriterliği tehlikeli biçimde yansıtıyor.
Kürtler için, “Suriyelilik” kimliğinin Kürt kimliğinin üstüne çıkarılması, müzakere gücünü zayıflatıyor. Suriye Kürtleri ulusal haklarını açıkça talep etmeli ve dört ülkeye dağılmış Kürt halkının bir parçası olduklarını kararlılıkla sahiplenmelidir. Kültürel miraslarına duyulan gurur ve tanınma talepleri, Şam’ın merkezileştirici baskılarına direnmek için kritik önemdedir.
Eleştirmenler, Kürt liderlerin siyasi söylemlerinde aşırı temkinli davrandıklarını, ulus olma beyanlarından kaçındıklarını savunuyor. Federalizm ya da ayrılık talebini açıkça dile getiren Dürzilerin aksine, Kürt temsilciler çoğu zaman Kürt birliği tartışmalarını pas geçiyor. Bu stratejik çekingenliğin, birçoklarına göre, pozisyonlarını zayıflattığı ve ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack gibi aktörlerin Kürt özerkliğini geçici veya pazarlık konusu yapılabilir olarak görmelerine neden olduğu belirtiliyor.
ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack, Colani’nin(Ahmed Şara) Merkezci Yaklaşımını Benimsiyor
Durumu karmaşıklaştıran bir diğer unsur ise şu anda Washington’un Suriye politikasını şekillendiren ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack. 11 Temmuz’da yaptığı bir açıklamada federalizmi kesin bir dille reddederek, “Federalizm işe yaramaz. Bir ulusun içinde bağımsız ulus-dışı yapılar olamaz” dedi ve böylece Colani’nin merkezci yaklaşımına destek verdi. Bu açıklama, Suveyda’daki katliamlar ve Colani rejimi altındaki azınlık baskılarına dair artan kanıtlar arasında özellikle Cumhuriyetçi siyasetçilerden yoğun eleştiri aldı.
Barrack’ın açıklamaları, Türkiye’nin öncelikleriyle daha derin bir uyum içinde olduğunu ortaya koydu. Ankara’yı “yeni Orta Doğu barış yol haritasının kilidi” olarak nitelendiren Barrack, “Tek muhatabımız olacak bir ulus-devlet var, o da Suriye hükümeti” dedi.KDSÖY gibi özerk yapıları görmezden gelen bu yaklaşım, ABD politikasının sahadaki gerçeklerden çok Türkiye ile olan kişisel ilişkilere göre şekilleniyor olabileceği yönünde kaygılar doğuruyor.
Sonradan gelen baskılarla birlikte Barrack tutumunu biraz yumuşatsa da, onun vizyonu Arap dili ve kimliğini önceliyor, Suriye’nin karmaşık kültürel mozaiğini ihmal ediyor. Adem-i merkeziyetçiliğin reddi, Arap milliyetçilerini ve İslamcı grupları güçlendirme riski taşırken, KDSÖY’nin öncülüğünü yaptığı kapsayıcı yönetişim modelini zayıflatıyor.
Buna keskin bir karşıtlık olarak, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanı Walid Phares daha çoğulcu bir yol öneriyor. 27 Temmuz’da Kurdistan24’e verdiği röportajda, Suriye’nin siyasi geleceğinin merkezi hükümet ile topluluklar arasında “karşılıklı tanınma”ya bağlı olduğunu söyledi. Aksi hâlde, Phares’e göre, Suriye tekrar Esad dönemi baskı yapılarına dönebilir. Kürtleri “rejim dışındaki en güçlü güç” olarak nitelendiren Phares, onlara sağlam siyasi güvenceler sunulmadan silah bırakmalarını beklemenin gerçekçi olmadığını savunuyor. Federal bir modeli savunan Phares, İsviçre, Kanada, Belçika ve Kürdistan Bölgesi gibi çok etnili, bölgesel tanınma temelli devletleri örnek gösteriyor.
Sayısal olarak az olmalarına rağmen, Dürziler daha açık sözlü bir yol izliyor. 2023’ten bu yana Suveyda’daki Dürzi protestoları özerk yönetim çağrısı yapıyor ve bazı liderlerin İsrail ile ilişkileri araştırdığı bildiriliyor. 13 Temmuz 2025’te bir Dürzi tüccarın kaçırılması sonrası başlayan çatışmalarda, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, 1.100’den fazla kişi — Dürzi savaşçılar, siviller ve Suriye askerleri — hayatını kaybetti. Buna karşılık olarak, İsrail 15-16 Temmuz’da Şam ve Suveyda’daki askeri hedefleri bombaladı. Başbakan Benjamin Netanyahu, saldırıların Dürzileri koruma ve Suriye ordusunun ilerlemesini durdurma amaçlı olduğunu açıkladı.
Dürzi öfkesinin derinliği iki kamu açıklamasında gözler önüne serildi. Bir dinî lider, “Suriye federal bir devlet olmazsa, ayrılıp İsrail’e ya da Kürtlere katılacağız,” dedi. Daha yakın bir zamanda, Şeyh Marwan Kiwan, “Tek ulusal yol DSG’ninkidir. Kuzeydoğu Suriye’de DSG ile entegrasyon mümkün değilse ve geçiş sürecine öncülük edemeyeceklerse, o zaman İsrail’e katılmak istiyoruz. İsrail bizim dostumuzdur; yanımızda durdu,” açıklamasını yaptı. Bu ifadeler, yalnızca merkezi otoriteye duyulan hoşnutsuzluğu değil, aynı zamanda marjinalleşmeye karşı Kürtler veya İsrail’le siyasi yeniden hizalanma arayışını yansıtıyor.
Aralık 2024’te Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından, İsrail Suriye'deki azınlık grupların müttefiki olarak kendini konumlandırdı. 2025 Mayıs’ında dönemin Dışişleri Bakanı Gideon Saar, Kürt özerkliğine destek verdiğini ifade etti. İsrail, Kürt güçlerini İslamcı gruplara ve Türkiye etkisine karşı istikrarlı bir denge unsuru olarak görüyor.
Colani'nin Vizyonu, Kürt Kültürünün Silinmesi ve Azınlık Haklarının Tehdit Edilmesi Anlamına Geliyor
Çıkmazın merkezinde “entegrasyon” kavramına dair zıt tanımlar yer alıyor. Ahmed ve Şami, Kürt kurumlarını koruyan ve çoğulculuğu benimseyen adem-i merkeziyetçi bir model öneriyor. “O merkeziyetçi sistem Suriye iç savaşını ateşledi,” diyor Ahmed. “Aynısını dayatmak, yeni çatışmaları tetikleyecektir.”
Buna karşılık, Colani’nin vizyonu tam anlamıyla merkezi, Arap ulus-devleti içinde emilimi öngörüyor — bu ise Kürt kültürünün silinmesi ve azınlık haklarının yok edilmesi anlamına geliyor.
17 Temmuz’da ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, Washington’un “federalizme ya da özyönetime karşı olmadığını,” ve “Suriye’nin geleceğinin Suriye halkının elinde olduğunu” belirtti. Bu açıklama, federalizmin Suriye halkı tarafından şekillendirilen bir çözüm olarak ortaya çıkması için kapıyı aralıyor.
Uluslararası ilgi başka yönlere kaymışken, Şam askeri baskı veya yıpratma diplomasisiyle taviz koparmaya çalışacaktır. Türkiye’nin Colani’nin geçici hükümetine verdiği destek ise tehdidi artırıyor. Barrack liderliğindeki ABD politikası hâlâ muğlaklığını korurken, Kürt temsilciler kararlı: SDG silah bırakmayacak ve KDSÖY kimliğini sahte bir katılım karşılığında pazarlık konusu yapmayacak.
Zorla merkezileştirme ve azalan uluslararası ilgi karşısında, Suriye Kürtleri sadece dayanmakla yetinmemeli — kimliklerini cesurca, özür dilemeden ve görünür bir biçimde savunmalıdır. Bu miras, Suriye’nin yeniden inşasının bir dipnotu değil — temelidir. Ve bu mirasın yaşaması; tanınmaya, dirence ve atalarının topraklarında özgürce gelişme hakkına bağlıdır.
Son güncellenme: 05:30:39