Avrupa güçleri İran’la yeni bir savaşı nasıl ateşleyebilir?

Yanlış yönlendirilmiş ve tehlikeli bir hamleyle, E3 Tahran’ın nükleer programı nedeniyle yaptırımları yeniden uygulamaya koyacak mekanizmayı tetikledi.

2 Eylül 2025 - 11:21
2 Eylül 2025 - 11:21
 0
Avrupa güçleri İran’la yeni bir savaşı nasıl ateşleyebilir?
AFP

Hemen herkes 1940’larda bir mühendislik kazası sonrası ortaya çıkan Murphy Kanunu’nu bilir ve bugün genellikle kötü şansı açıklamak için mizahi bir şekilde kullanılır: “Yanlış gidebilecek her şey yanlış gidecektir.”

Ne yazık ki, bu kanunun bir türevini, E3 olarak bilinen üç büyük Avrupa gücünün – Fransa, İngiltere ve Almanya – Ortadoğu bağlamında, özellikle de Batı’nın İran’la sorunlu ilişkilerinde aldığı kararlarda görmek mümkün.

E3 için Murphy Kanunu’nun türevi şöyle ifade edilebilir: “Eğer E3, gerçeklikten kopuk, aptalca, zamansız, düşünülmeden alınmış, tehlikeli ve halihazırda son derece gergin bir uluslararası krizi daha da kötüleştirme ihtimali yüksek bir şey yapabilecekse, yapacaktır.”

Bunun en güncel örneği, E3’ün 2015 nükleer anlaşmasında yer alan “snapback” mekanizmasını tetikleme kararıdır. Bu mekanizma, İran’ın nükleer taahhütlerine uymadığı iddiasına karşılık olarak BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girmesine olanak tanır. Nükleer anlaşma İran, AB ve BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi artı Almanya tarafından imzalanmıştı (ABD ise 2018’de tek taraflı olarak anlaşmadan çekildi).

Murphy Kanunu’nun bu E3 versiyonu daha çok Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında devreye girmiş olsa da, Trump yönetimi içinden bazı kaynakların da işaret ettiği gibi, snapback kararı son derece tehlikeli; Ortadoğu’yu yeniden ateşe atma riski taşıyor – sanki İsrail’in davranışları zaten bu amaç için yeterli değilmiş gibi.

E3’ün bu kararı, yanlış bir muhakemeye, hatta kasıtlı bir çarpıtmaya dayanıyor gibi görünüyor: Nükleer anlaşmanın ihlallerinin tamamen İran’a yüklenmesi.

Provokatif saldırılar

2018’de Trump yönetimi anlaşmadan çekildi; üstelik bu, Obama döneminde imzalanmasından yalnızca üç yıl sonra oldu. O sırada E3, bu utanç verici hamleyi ciddi şekilde eleştirmedi ve fiilen ABD’nin yeni yaptırım rejimine – İran’la ticareti sürdüren ülkelere ikincil yaptırımlar dahil – uyum sağladı.

Başka bir deyişle, anlaşmayı ilk ihlal eden ABD oldu; E3 ise buna engel olmak için hiçbir şey yapmadı.

O andan itibaren İran’ın tepkisi, Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP) 36. maddesiyle uyumluydu. Bu madde, taraflardan birinin ihlalini gerekçe göstererek diğer tarafların taahhütlerini kısmen veya tamamen durdurabileceğini ya da konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıyabileceğini öngörür.

Rusya da İran’ın bu pozisyonunu destekledi; E3’ün ABD’nin “azami baskı” politikasına uyum sağlayarak anlaşmayı fiilen ihlal ettiğini vurguladı.

Dahası, E3’ün snapback mekanizmasını devreye sokması, ABD-İsrail’in İran’a yönelik son saldırılarının ardından geldi. Bu süreçte Avrupa güçleri bu saldırıları haklı çıkaran ve destekleyen açıklamalar yaptı; tüm suçu Tahran’a yükledi.

E3, ABD’nin tek taraflı olarak anlaşmadan çekilmesinden, Avrupalı müttefiklerinin bu provokasyonu sessizce kabullenmesinden ve ardından Haziran’daki saldırıları meşrulaştırmasından sonra İran’ın Batı ile neden hâlâ müzakere etmek isteyeceğini hiç ciddi şekilde sorgulamadı. Oysa o dönemde İran tesisleri hâlâ Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından denetleniyor, programın askeri bir boyutu olmadığı teyit ediliyordu.

UAEA ve ABD istihbarat topluluğu daha önce de İran’ın nükleer bomba inşa ettiğine dair hiçbir kanıt bulunmadığını açıklamıştı.

Tüm bunlardan sonra, İran’ın nükleer anlaşmadaki taahhütlerini azaltması nasıl hâlâ suçlanabilir?

Yeni bir yangın riski

İsrail,  bölgedeki neredeyse her ülkeyi bombalamak için kendine sınırsız yetki tanırken – AB en azından bunu durdurmak için gerekli asgari adımları bile atamıyorken – E3’ün attığı tek ciddi adım, İran’a yönelik yeni bir provokasyon oluyor. Bu da bölgeyi yeniden ateşe verebilir.

E3 güçleri ya İran’la yeni bir çatışmayı kasten tetiklemeye çalışıyor, ya da neyin riske atıldığının farkında değiller. Her iki durumda da, yine son derece tehlikeli bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.(Marco Carnelos- Middle East Eye)

 

 

 

Bu haber toplam 647 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 15:28:06