Yönetmenliğini Nezahat Gündoğan’ın, yapımcılığını ise Kazım Gündoğan’ın üstlendiği ‘Hay Way Zaman’ belgeseli 17 ekimden itibaren 8 kentte gösterime girdi. 2013 yapımı ve 80 dakika uzunluğundaki belgesel 50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Ulusal Belgesel Film dalında Jüri Özel Ödülü aldı. Nezahat ve Kazım Gündoğan 2010’da “İki Tutam Saç: Dersim’in Kayıp Kızları” belgeselinde ve kitabında Kurdistanlı alevilerin (Reya Haq diyenler de var) acılarını görünür kılmıştı; tıpkı Özgür Fındık ve Çayan Demirel gibi.
“Dünyada dört hain vardır: biri Fare, biri Kurt, biri Domuz, biri Kürt!”
Henüz 5 yaşındayken Dersim katliamından sağ kurtulan ve katliamı organize eden subaylardan biri tarafından alıkonulan Elif’in (Emoş Günver) katliamdan anımsadıkları ve 78 yılın ardından yani 83 yaşındayken Dersim’e geri dönüşü; coğrafya ve akrabalarının yüzünün adım adımlığında trajedi dolu tanıklığı anlatılıyor. Kendini alıkoyanların yanındaki yaşantısının dönüm noktalarını da anlatan Elif’in yüzü fotoğraflarında pek gülmüyor.
İnsanların yüzüne bakarken kendinizden, akrabalarınızdan bir iz bulurum umuduyla yabancı insanların yüzlerini dikkatle incelediniz mi, incelendiğine şahit oldunuz mu? Yerevan’a batıdan giden Haylar oralı her insana böylesi bir ciddiyetle bakışlarına şahit olmuştum. Elif de akrabalarına Dersim’de kavuşuyor ve Elif’in yüzünde akrabaların izi bulunuyor.
Belgeselde üzerinde gezintisi yavaşlatılmış fotograflar izleyeceksiniz. O görüntülerde dikkatinizi bir gerçeğe çekmek istiyorum. Gerek bu belgeseldekilere, gerekse Ermeni, Süryani, Roboski ve diğer katliamların fotograflarına bakıldığında hepsinde ortak bir özellik göze çarpar. Bu topraklarda katliamlar esnasında bebek ve çocuklar büyüklerle aynı kefededir ve aynı akıbeti paylaşır.
“Kürd leşi…”
Kanımca, belgeselin en sağlam yeri Elif’in görünmez kızının söylediği ‘Geçmişi farkında olmadan kitledik’ ifadesidir. Bu ifade belki de bir başka çalışmanın kışkırtıcısı, derdi olmalı. Bugün bilinçaltı karmakarışık olan biz Kürdistanlı alevilerin ama özellikle Dersimlilerin halini özetleyen bu cümle, peşine düşülmeyi hak ediyor.
Diğer önemli cümle yine Elif’in kızı tarafından kurulan “istemediğimiz yaşamlar yaşıyoruz” cümlesiydi. Kurdistanlı her bir alevi bu cümlenin ne anlama geldiğini çok iyi bilir.
Elif anlatımında ‘Kurunun yanında yaş da yanar!’ diyor. Elif’in anlatımından katliama ilişkin bir bilgisinin olmadığını anlıyoruz. Yönetmen Elif’e kuru ile neyi kastettiğini bile sormuyor ki, sorsa Elif’in ne bildiği ortaya çıkacak. Bir yerde ise, bu kuru meselesi için, dağ köylerinin vergi vermemesinin cezasının tüm Dersim’e verildiği ironik bir dille yansıtılıyor. Oysa ki, Romilerin ‘alevi Kürd meselesi’ 38’den çok daha gerilere gider. Bir gün bu katliamların oluş biçimi kadar nedenleri ve sonuçları da tartışılacaktır.
Elif ve katliama katılan üç askerin anlatımlarına dayanan yapım, en büyük hatalarından birini Elif’in kızının sadece sesiyle yetinerek yapıyor. Belgesel olduğunu iddia eden bir yapım bu hataya düşemez, düşerse belgesel olmaktan çıkar. İki Tutam Saç’ta birden fazla mağdura yer verilmişken, Hay Way Zaman’ın bir öncekinden ayrı olmasını sağlayan hiçbir artısı yok, hatta ilkine göre eksileri alır başını gider.
İki Tutam Saç 58 dakikayken, Hay Way Zaman 80 dakika ve bitmek bilmiyor. Peki ne uğruna? Belgelerin, haritaların ve bir kısmı ilk belgeselden tanıdığımız fotografların oldukça ağır çekimde gösterilmesi uğruna, tahta köprü sahnesinin basitliği uğruna, sahne geçişlerinde yoran bir görselliğin uğruna, kötü olan sesin ve akışa hiç yakışmamış, kulak tırmalayan müziklerin uğruna, yüzünü görmediğimiz birinin uğruna, devlet tarafının demeçlerinin, gazete kupürlerinin seslendirilmesi uğruna. Halbuki ‘bunların çoğu ilk belgeselde zaten vardı ve keşke ikincide de yer almasaydı!’ dedirtiyor kimi benzeşimler.
Elif’i tüm fotograflarında kıvırcık saçlı olarak izlerken, filmin son sahnelerinde daha fazla görünür olmaya başlayan Elif’in çocukluğunu oynayan kızın saçlarının kıvırcık olmamasını nasıl gözden kaçırabilirsiniz?
Dersim’in Kayıp Kızları’nın ‘Hay Way Zaman’ bölümü, ‘İki Tutam Saç’a nazaran pek de yeni söylemiyor ve sinamesal anlamda da sorunlar içeriyor. Hay Way Zaman’da yer alanların çoğu ilk belgeselde zaten vardı ve keşke ikincide de yer almasaydı dedirtiyor bu benzeşimler.
‘Mesele’, ilk belgeselin aksine, bu son belgesel boyunca fazlaca dramatize edilmeye de çalışılmış. Elif’in kızının sesi bile hep aynı tonda, ağlamaklı ve duraksamalı; tıpkı bir metni seslendirmeye çalışır gibi, mekanik. Keşke bu denli bir melankolik atmosfer yaratılmaya çabalanmasaydı.
İlk belgeselin sonunda Dersim’in kayıp 70 kızının öyküsünün kayıt altına alındığı ve bunlardan 50’sinin ailelerine kavuştukları ibaresi yer alıyordu. Umarım bu belgesel 50-70 kez daha tekrar etmez.
Belgeselin 16 Nisan 2014’te yapılan galasına Kemal Burkay’ın yanı sıra Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi de katılmış. Galada, Elif’in belgeselde, sanırım sinema tarihinde ilk kez ‘onun sayesinde geldik buraya’ diyerek “teşekkür ettiği” yapımcı Kazım Gündoğan ‘toplumsal bellek’ oluşturma adına bu projede yer aldıklarını belirtirken, yönetmen Nezahat Gündoğan, ‘Eğer bu filmi yapmasaydım bir yanım eksik kalırdı.’ demiş. Umarım, hedefledikleri ‘toplumsal bellek ve eksik yan’ tamamlanmıştır.
Yönetmene ve tüm ekibe ve özellikle Elif’e düşünsel, duygusal ve fiziksel emekle oluşturulmuş özverili bir yapım ortaya koydukları için teşekkürler. Elif, tüm Elifler ve onların çocukları aramıza, topraklarımıza tekrar geldiniz, hoş geldiniz.
Lütfen bu yapımların kıymetini bilelim. Lütfen bu belgeseli de izleyiniz ve izlenmesini, tartışılmasını sağlayınız. Belgeseldeki şu repliği siz de tekrarlayacaksınız;
Hay way zaman hay!
Aziz Yağan Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.