28.11. 2022 tarihinde kamuoyunda "6'lı masa" olarak bilinen 6 siyasi parti (CHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat parti) toplanarak kamuoyuna bir anayasa taslağı sundular. Bu anayasa taslağında, 1982 de askeri darbe sonrası yürürlüğe konulan mevcut anayasanın 173 asli maddesinden 84'ünde değişiklik öngörüyor. Adı geçen partiler bu gerekçeyi; “Güçlendirilmiş ve çağın gereklerine uygun demokratik parlamenter sisteme dayalı yeni ve demokratik bir anayasa" diye ilan ettiler. Kamuoyuna sunulan bu anayasa taslağının göze çarpan ve önemli görülebilen olumlu ve makul yönlerini sıralarsak; basın, yüksek öğretim, adalet, çalışma hayatı ve düşünce alanında getirdiği iyileştirmelerdir.
Bu 6 partinin ismi, mevcut otokrat rejime "alternatif muhalefet partileri" olarak geçiyor. Bu 6 siyasi partinin kamuoyuna sundukları anayasa taslağı, otoriter ve ceberut devletin yıllarca ezdiği, haklarını gasp ettiği mağdurların haklarını savunmak ve anayasal olarak bu hakları iade etmekten uzak bir taslaktır. Bu masanın içinde yer alan partilerin çoğu, otoriter devleti, otokrat iktidar blokundan çok daha fazla savunuyor olmalarıdır. Otokrat rejime olan muhaliflikleri baskıcı ve otoriter devleti kendilerinin yönetmesi meselesidir. Bu partilerin bir kısmı, bazı siyasi kararlarında otokrat rejimden çok daha fazla demokrasi karşıtı ve devletçidirler. O yüzden topumun tüm kesimlerine güven vermekte zorlanıyorlar. Oysa yüz yıllık süreçte yaşanan onca dram ve trajedilerin, yürekleri yakan katliamların, diz boyu haksızlıkların sorumlusu tekçi, inkârcı ve otoriter cumhuriyetin bizzat kendisidir. Bu durum, kuruluş paradigmasında ve darbeci anayasa maddelerinde açıkça yazılıdır. "Muhalif" 6'lı masa, son derece otoriter, tekçi ve inkârcı maddelere hiç dokunmadan kaçar adımlarla bu maddelerin yanından geçilmiştir. Bu kadar cana, mala, doğa tahribine toplumdaki ayrışma ve nefret tohumlarının ekilmesinin yegâne müsebbibi maddeler es geçilmiş ve oldukları gibi kabul edilmiştir. Kürtlerin ulusal ve demokratik hakları, Gayrimüslimlerin inanç ve mülkiyet sorunları ile Alevi sorunu gibi çok hayati ve ölümcül sorunların çözümü bu anayasa taslağında görmek mümkün değil. Adı geçen partiler, ellerini taşın altına koymaktan özellikle kaçınmışlardır.
Mevcut anayasanın 1. maddesinde geçen "Türkiye devleti bir cumhuriyettir" ifadesi, hemen her kesimdeki çoğunluğun üzerinde mutabık kaldığı ve kabul ettiği bir tanımlamadır. Sorun, cumhuriyetin vatandaşına olan yaklaşımı ve bakışındaki uygulanış biçiminde. Cumhuriyet otoriter mi olsun? Totaliter mi? Teokratik mi? Yoksa gerçek anlamda laik ve demokratik bir cumhuriyet mi olsun meselesidir. 6 lı masanın hazırlamış olduğu anayasa taslağının 2. maddesi yine eski tas eski hamam. Bu madde de "...Atatürk milliyetçiliğine bağlı..." olma koşulunu bu taslakta da olduğu gibi korunmuş. Peki bu ne anlama geliyor? Atatürk milliyetçiliği ideolojik ve etnik bir tanımlamadır. Yüz yıllık sürecin kâbusu olan bu tanımın anayasal bir hüküm olarak devamı sizce ne anlama geliyor? Bilindiği gibi ülkede yaşayan 84 milyon İnsan homojen bir etnisiteden ve homojen bir inançtan gelmiyor. Toplum çok etnikli, çok dilli ve çok inançlı bir toplumdur. Gerçek anlamda demokratik bir anayasa da etnik bir gurubun (Türklük) mutlak egemenlik ve hakimiyetini öne çıkarmak, başa dönmek olur. Demokratik anayasalarda egemenlik hakkının kullanılmasını bir etnik gurubun tasarrufuna asla verilemez. Anayasal olarak sadece bir etnik gurubun dil ve kültürünü yücelterek diğer farklılıklar yok sayılamaz. Böylesi şoven ve ideolojik milliyetçi ifadeleri anayasal ilke haline getirmek, toplumsal barışı ve refahı getirmez. Bu durum, cumhuriyetin kuruluşundan beri süregelen üzücü ve kanlı olayların devamına davetiye çıkarmaktır.
Atatürk milliyetçiliğinin özü, Türklük dışında kalmış diğer etnik, dil ve kültürel realiteleri yok sayan ve yasaklayan bir milliyetçiliktir. Dolayısıyla Atatürk milliyetçiliğinde Kürtlerin, Gayrimüslimlerin, Türk olmayan Müslüman halkların ve Aleviliğin gurup olarak kamusal alanda görünürlüklerini yok sayan ve yasaklayan bir anlayıştır. Bu milliyetçilik, katıksız olarak Türklük ve Sünni İslam temeline dayanan üstenci ve şoven bir milliyetçiliktir. Ayrıca "... Vatandaşlık bağı ile devlete bağlı olan herkes Türktür" ifadesi ile, onun uygulamadaki versiyonu haline gelen ülkenin dağlarına, taşlarına "Ne mutlu Türküm Diyene!" yazılı fermanlarla ifadesini bulan söylemler, toplumsal barış ve huzuru getirmek mümkün değil. 6'lı masanın Kürtlere müjdesi; "Alavere, dalavere Kürt Memet nöbete" olayıdır. Etnik ve ulusal sorunların çözümünde bu anayasa taslağı hiçbir iyileştirme ve yenilik vaadinde bulunmuyor. Haklarını yememek babında söylemem gerekirse, yeni anayasa taslağında adli, hukuki, çalışma hayatı, yüksek öğretim, fikir ve düşünce özgürlüğü yönünde ileri ve önemli adımların atıldığı bir gerçektir. Anayasa ve yasaların demokratik ve özgürlükçü olması kadar, kâğıt üzerinde yazılan bu yasaların, ayırımsız ve hakkaniyetle tüm vatandaşlara uygulanabilirliği çok daha önemlidir. Bu da yüz yıllık uygulamasında ileri derecede yozlaşmış ve çürümüş bir sistemin tepeden tırnağa demokratik zihniyet ve vicdan suyu ile yıkanmasıyla mümkün olabilir.
G.ÖNER
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.