Evrensel özgürlüklerin yoksulluğuna, savaşla hortlatılan kin ve nefretin zenginliğine mahkûm edilen halkların varlığı neye yarar ki? Halklar arası barıştan bahsedilmenin, savaş değil barış demenin garipsendiği toplumların ne geleceği olabilir? İnsanın insan oluşundan kaynaklı değerlere sırtını çevirip, şunun bunun çıkarsal savaşına alkış tutan sanatçıya sanatçı demek bu kadar kolay mı? Sorgusuz sualsiz savaşlara alkış tutan aydınlara aydın gözüyle bakıp kavgalı toplumların kardeşliğine katkı beklemek olur mu? Bütün bunların, doğacak nesillere, savaş naraları ile kan kokusunun dışında bırakılacak ne miras olabilir?
Bir iki oya oynayan siyasal arenalar''vatan millet Sakarya korosuna merak saran aydınlar'' Bitişlerini savaş atmosferiyle diriltmeye çalışan sözüm ona sanatçılar'' şoven duyguların aşılarıyla ayakta tutunmaya koşar adımlarla koşan Tatlıses'le, Yavuz Bingöl'lerin''hangi halkın hangi değerlerine ne gibi yararları olabilir ki? Doğmuş ve henüz doğmamış Kürt evlatlarını, doğacak Türk yavrularını bir birine biraz daha düşman edilme özlemi çekenleri hesaba katmasak!
Hem Kürtler bazında hem de Türk devleti açısından,Kürt halkıyla kürt sorunu günü birlik çıkarlara heba edilmeyecek kadar ciddi bir sorundur. Doğmamışların geleceklerini dahi karartmaya yönelik bu gidişat,ne Türk halkına nede Kürt halkına bir yararı olmaz.Zira Kürtlerle Türkler arası kardeşlik köprülerinin inşa edilme ihtimaline karşın''Kardeşlik beklentilerinin dahi, Afrin'e yönelik şoven seanslarla nasıl da anlamsız hale geldiği düşündürücüdür!
Yaşadığımız bugünlerde dünyanın benimsediği evrensel doğrularla insanlığın ne gibi özlem ve istemleri varsa,Hemen hepsi köhneleşmiş Türk milliyetçiliğine armağan edilme yarışı yapılıyor.Oysa Kürt halkı ve kürt sorunu, köhneleşmiş duygulara havale etmenin kime neyi kazandırırsa kazandırsın''Ama Kürt halkıyla Türk halkının geleceklerine zerre kadar bir kazancı olmaz.Kürtler arasında her türlü siyasal çıkarların dışında seyreden bir başka duygu selin varlığı hic ama hic unutulmamalı. Zira, oranın ya da şuranın Kürtleridir denilen Kürtler arasında, siyasal pağ ilişkilerden daha üstün akrabalık bağları vardır.
Dolayısıyla Afrin göstergesi, ne yazık ki, gelecek tüm kalıcı çıkarları geçici bir iki kazanca kurban edildiği görülüyor!.Kürt halkının ödediği bedel üzerinden nemalanan Türk solu,Kürtlerin geleceğine nasıl bir katkı yapmadıysa, marjinal bir kaç Türk ırkçısıyla, kişisel çıkarın ötesine bakmiyanların da Türk halkının geleceğine bir katkıları olmaz. Kürtler nasıl Kürt sorunu bir kaç Türk sol Stalinistçilerle Maoculara kürt sorunu havale etmişse,AKP'de, Türk halkının geleceğini Kürt düşmanlığına bağlayanlara havale etmiş gözüküyor!. Böylece, Afrin üzerinden hareketle, evrensel değerlerden yana düşünsel akıntının neyi varsa, fosilleşmiş ırkçılığın duygu sömürüsüne sömürge ediliyor!
Velhasılıkelam, dünden kalan AKP'nin Kürt açılımıyla, barışa yönelik çözüm arayışlarına ne kadar taraf olmuşsak, bugünle başlayan Kürtlerle savaşın olmazsa olmazlığına kapılan arayışlara da o kadar karşıyız. "Kürtler bu toprakların real unsurudur" diyen AKP ve Erdoğan'a dün ne kadar destek cıkmışsak, öldürmeyi rakamlarla ballandıran günümüz politikasına da o kadar karşıyız. Güney Kürdistan'la olan dostane ilişkileri ne kadar desteklemişsek, oranın şuranın Kürtlerin geleceğini Türk devletinin bekasıyla endeksleme algılarına da o kadar karşıyız.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.