İttihatçı Celal Bayar, 90 yaşındayken, “İttihat Terakki bitmez” bu devletin kendisidir. Demişti. Dönemin içişleri bakanlarından Sükrü Kaya 1876 yılından beri bölgeye 11 askerî harekât düzenlendiğini; ancak bir çözüm sağlanamadığını belirtir. Özellikle 1920'lerden sonra Dersim bölgesine yönelik çok sayıda rapor hazırlanır. Örnegin 2 Şubat 1926 tarihli Hamdi bey, raporunda,"Dersim gittikçe Kürtleşiyor, tehlike büyüyor. Dersim, Cumhuriyet için bir çibandır. Bu çibanı yok etmek farzı ayindir" tespiti yapılıyor. Türk resmi tarihçisi Murat Bardakçı'nın dedesi Genel Müfettiş Cemal Bardakçı,"Dersim'deki huzursuzluğun sebebi Kürdçülüktür'' der.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, yazdigi raporda; Dersimlilerin okşamakla kazanılmayacağını ve askerede alınmamasını zira silah ve savaş taktiklerini öğrenirlerse TC'ye saldıracağını belirtir. Türk sömürgeci cumhuriyeti, bügünde aynı gerekçelerle öldürmeye devam ediyor. TC'nin kurucusu M.Kemal, Sol ve sağ kolu olarak birinci, ikinci dönem başbakanları; İnünü, Bayar ikilisi ve 23 yıl süreyle Genelkurmay Başkanlığını yürüten Fevzi Çakmak,1927-1938 dönemin içişleri Bakanı Şükrü Kaya, 1936-43 dönemin Ummumi Müfettişi Korgeneral Abdullah Alpdoğan ve benzer sömürgeci yönetim kadrosu, Kürtleri olağanüstü yetkilerle yönetiyorlardı.
Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlerin, ve hristiyanların soykırımı üzerine kurulmuştur. Türk yönetimi, bu etnisite ve dini inançların barış içinde yaşamalarından sürekli korkmuş ve hiç biriyle barışık yaşamamıştır, Kemalist Cumhuriyet, bu ruh paranoyasıyla Kürtleri yönetmiştir. Dolayısıyla sözkonusu vahşete boyun eğmeyen Dersim Bölgesi, soykırımdan geçirilen dönemin son Kürt isyanı olur. Seyid Rıza'dan önce, oğlu ibrahim, Abdullah Alpdoğan'ın kurduğu tuzağa düşürülerek mart 1937 de katledilir. Seyid Rıza,”Halvori'de yediye yakın aşiretle toplanarak saldırılara karşı savunma kararı alır. Abdullah Alpdoğan, direniş kararının bütün Kürtleri ve aşiretleri kapsmaması için devlet yanlısı bazı aşiretleri kandırır. Alişer ve Zarife tuzağa düşürülür. Ağır işkencelerden sonra kafaları kesilip Genelkurmay ve Alpdoğan'ın önüne bırakılır. Şahin ağa 'da iç ihanetle ayni akibete uğrar Türklerin bu kelle avcılığı, Kürt gerillalarına'da defalarca uygulandığını ve halen devam ettiğini özellikle belirtmeliyim.
''Atatürk Bize Vurun Dedi, Vurduk'' Belgelere göre Dersimi imha harekatın emri Atatürk'ten, kontrolü ise genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'tadır, 1. Dersim Harekatının başlatılmasından üç gün önce dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Elazığ’a gelerek hazırlıkları bizzat denetler. 4 ay süren katliam harekatının ardında, Seyid Rıza, oğlu ve bir arkadaşıyla birlikte 10 Eylül’de Erzincan'da tuzağa düşürülerek yakalanır, Kürt ileri gelenlerin tutulduğu Elazığ zindanına gönderilir. İşkenceli sorgudan sonra göstermelik bir mahkeme ile 15 Kasım1937'de, Elazığ Buğday meydanında sabaha doğru; oğlu Resik Hüseyin, Kamer Ağa’nın oğlu Yusufanlı Fındık, Şeyhan reisi Usê Seydi, Demenan reisi Cebrail ve oğlu, Kureşanlı Hasan ve Haydaranlı Kamer Ağa ile birlikte toplu olarak idam edilirler.
Kürtlere eziyet etmekten zevk alan,Türk cumhuriyetin cellat başları, gençleri babalarından önce idam ettirme ve izletme işkencesini özellikle uygulamayı ihmal etmezler. Kürtlerin Piri Seyid Rıza’nın son sözleri: Ewladê Kerbelayme Bêxetayme Aybo, zulmo, cinayeto! Seyid Rıza ile birlikte idam edilen, ve önceden katledilen Kürt halk önderlerin, ve direniş kadroların Haberinin duyulması üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve Başbakan İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve sıkıyönetim komutanı Abdullah Alpdoğan’a tebrik mesajı gönderirler. Birbirlerini tebrik eden sömürgeci Türk cumhuriyetin yöneticileri Kürtleri başsız bırakma ve daha kolay yenilgiye uğratma sevincini yaşarlar. Cumhuriyet gazetesi başyazarı Yunus Nadi,“Tarihe Gömülen Dersim“ başlıklı 18 Kasım 1937 tarihli yazısında,“Senelerden beri adına Dersim denilen mesele tarihin ummanına katılmış ve ebeddiyen ölmüştür.”diye başlık atacaktı !
Dersim soykirimın ikinci etabı daha kurkunçtur. Bütün Kürt toplum önderleri, şahsiyetleri, imha edilmiş, halk kıyımdan geçirilmiş ve bölgede hakimiyet sağlanmışken, iki ay sonra, 2 Ocak 1938’de İkinci kırım harekatına start veriliyor. Zaten asıl büyük soykırımlar da ikinci harekatta yaşanır. ''Kürtler okşamakla kazanılmaz'' diyen Fevzi Çakmak, gene ordunun başındaydı. TC yönetimin bu ''seçkin'' İttihatçı kadrosundaki tek değişiklik; İttihatçı İnönü'nün yerine İttihatçı Bayar Başbakan olur. Direnenlerin imhası tamamlanınca, yaşlı genç, kadın, çocuk, herkes hedef alınır. Kemalist cumhuriyetin asimilasyon, sürgün, inkâr, katliam, soykırım politikası, meclisin karar ve kanunlarıyla uygulamaya konulur.
Kendisini Kemalizmin ırkçı, faşist, soykırımcı kimliğinden ayrı tutuğunu var sayan AKP hükümetininde Kürtlere karşı pratiği ürkütücü boyotlara ulaşmıştır. İttihat Terakkinin; tek bayrak, tek vatan, tek millet ırkçı ideolojisi iktidardır. Kürtlere zulum uygulamaktan seçici davrandığı iddiasinda olan AKP hükümeti, Kemalist ırkçılığın başaramadığını islamo faşizmle başarmaya çalışıyor. Sonuçta Kürdün beynine inen sopa aynı sopadır. Dışişleri Eski bakanı, İhsan Sabri Çağlayangil.1986 'da Kemal Kılıçdaroğlu ile Yaptığı roportajda, “Dersime giremiyorduk sonra mağarlarda fare zehiri ile karada, havada bombalarla hepsi öldürüldü, Şimdi Artık Dersime gidebilirsiniz,” söyleşisinde bulunmuştu. Daha sonra, Çağlayangil'in anıları adlı eserinde şahit olduğu Dersim soykrımının bir kısmını anlatan resmi devlet adamı oluyordu.
Dersim soykırım suçunu, kendileri ile mezara götürmek istemeyenlerle, Bu vahşetten kurtulabilenler hatırladıkları ölçüde sorunu anlatarak insanliğin bilincine işlemeye çalışırken. Kılıçdaroğlu, halen CHP, Atatürk, gururunu mevcut soykırımdan daha çok önemseme trajedisi korkunç bir ruh hali olmaya devam ediyor.Yaşatılan barbarlığın şahidi, dönemin emniyet amiri ve sonrasının dış işleri bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil'i sarsan, Muhsin Batur'u korkutan, itiraf etmesini zorlaştıran, yazamayacak kadar etkileyen Dersim jenosidi, halen Mustafa Kemal CHP'sini savunanlar için öğretici ve ibret verici olmaması gerçekten düşündürücüdür. Kürd meselesi Dersimin'de jenosid fermanı oldu.
Bekaroğlu; “Bundan 14 yıl önce (KTÜ Tıp Fakültesi'nde öğretim üyesiyken) 70'ini aşmış bir erkek hasta İntihar girişiminde bulunmuştu; depresyon tanısı ile takibini ve tedavisini yapıyorduk. Bir seansta Dersim harekatına katıldığını öğrendim; görüşmenin devamında ağlayarak özetle şunları söyledi: "Komutan mermi pahalı kullanmayın dedi, kadınlara, çocuklara dipçikle vuruyorduk. Sonra tüfekler zarar görüyor dendi. Bundan sonra meşe kütükleri ile vurmaya başladık. Vura vura 10 yaşındaki çocuklarıda öldürdük.'' diye açıklamıştı.
Albay Hulusi Yahyagil, ''o dönemde binbaşı hatıralarında şöyle diyor: “1938’de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. Bize verilen emir tek kelime idi: İMHA. Genç, ihtiyar; çocuk, kadın canlı bırakmayınız.''der. Inönün'ün torunu Gülsün Bilgehan, Dersim kırılmasıyla ilgili yaptığı açıklamada şöyle der; "Bence sonuca bakmak lazım. Sonuçta bugün Tunceli bölgesi en görgülü, en eğitimli, demokrasiye inanan insanlardan oluşuyor. Mesela sürgünlerden söz ediliyor. O ortaçağ şartlarından kurtulmuş sürgünlerde çok iyi yetişmiş genç kızlar da var." diyecekti.
Meclis Başkanlığıda yapan, eski milletvekili Hüsamettin Cindoruk; Radikal muhabiri Ezgi Başaran'a 29/11/2011 tarihinde verdigi mülakat'ta Dersimin ikinci dönem soykırım başbakanı, Celal Bayar'ın ağzında şunları aktarıyordu:“Ben Bayar'ın son 25 yılında avukatlığı yaptığımdan bu konuda da konuşmuştuk. Rahmetli Bayar'ın Dersim'le ilgili bana söylediği şudur: "Cumhuriyet Milli Misak-i sınırları içerisinde egemen olmuştu. 1937 öncesi isyanlar bastırılmıştı. Hakkâri dahil,! bütün ülkede Cumhuriyet egemendi, bir tek Tunceli dışında. Tunceli'deki mütegallibe Tunceli'yi Cumhuriyet'in dışında tutuyordu. Polis, jandarma oraya giremiyor, vergi alamıyordu. Atatürk sonunda bize vurun dedi, vurduk. Tenkir ve tedip ederek Cumhuriyet topraklarına Tunceli'yi kattık." Kürdistan'daki bütün katliamlar; 1919-21 Koç giri, 1925 soykırımı, 1930 Ağrı, katliamı ve 1937-38 Dersim soykırım'ından bağımsız düşünülemez.
Kaynaklar: Dr. Sosyolog İsmail Beşikçi, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi. Devletlerarası Sömürge Kürdistan. 1930 raporları Genelkurmay arşivi. içişleri bakanı Şükrü Kaya, “Meclis konuşmaları, arşivleri. Cüneyt Arcayürek, Çankaya Muhalefeti; Çağlayangi'in Anıları, ''Kader bizi una değil üne itti.'' Albay Hulusi Yahyagil, ''Binbaşı hatıraları.'' M.Nuri Dersimi.“Dersim Tarihi.” Naci Kutlay, “İttihat-Terakki ve Kürtler.'' ''Ayşe Hür,“Öteki Tarih.”Ahmet Kahraman, “Kürt İsyanları,Tedip ve Tenkil.''
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.