İran–İsrail hattında yeni savaş ihtimali: Tel Aviv, Tahran’a büyük saldırıya hazırlanıyor

İsrail’in İran’a karşı büyük çaplı bir hava ve siber operasyon düzenleme olasılığı her geçen gün artıyor. Netanyahu’nun iç politik hesapları, Mossad’ın İran içindeki yoğun faaliyetleri ve ABD’den gelecek desteğin belirleyici rolü, önümüzdeki aylarda bölgede ikinci bir savaş dalgasını tetikleyebilir.

20 Eylül 2025 - 14:58
20 Eylül 2025 - 14:58
 0
İran–İsrail hattında yeni savaş ihtimali: Tel Aviv, Tahran’a büyük saldırıya hazırlanıyor

İran ile İsrail arasında yaşanan “12 Gün Savaşı”nın bitiminden yaklaşık iki ay sonra, bu çatışmanın sonuçları giderek daha net hale geliyor. Her iki taraf da şimdi güçlerini ve müttefiklerini seferber ediyor; hem Tahran’da hem de Kudüs’te yeni bir çatışma olasılığına dair söylemler giderek yükseliyor. Çok sayıda gösterge, özellikle Eylül ortasından Ekim 2025’e kadar olan dönemde İsrail’in İran’a karşı büyük çaplı bir saldırı başlatma ihtimalinin yüksek olduğuna işaret ediyor. İsrail’in stratejik zorunlulukları, İran İslam Cumhuriyeti’nin savunma amaçlı seferberliği ve Benjamin Netanyahu’nun siyasi hesapları bu ihtimali güçlendiriyor. Tüm bunlar, İran’ın bölgesel askeri ağını zayıflatmayı hedefleyen aşamalı bir kampanyanın parçası olarak görülüyor.

İslam Cumhuriyeti, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yeniden başlatma niyetini defalarca dile getirdi. Abbas Arakçi, devlet televizyonuna verdiği son röportajda, Amerikan ve İsrail saldırılarının İran’ın nükleer tesislerine zarar verdiğini doğruladı; bu saldırıları “uluslararası hukukun en büyük ihlali” ve “affedilemez bir suç” olarak nitelendirdi. Diğer tarafta, ABD Başkanı Donald Trump, bu saldırıların İran’ın nükleer silah elde etmesini engellediğini ve böylece Orta Doğu’da daha geniş çaplı bir savaşın önüne geçtiğini öne sürdü. İran’ın nükleer programı yeniden başlatması halinde Washington’un yeniden saldıracağını da uyardı. Trump ayrıca, İran’ın uzun süredir bölgede istikrarsızlık ve nefretin kaynağı olduğunu, ancak önümüzdeki yıllarda ülkenin gidişatının değişeceğine inandığını söyledi.

İsrail’in İran’a karşı askeri harekât düzenleme ihtimalini artıran birkaç stratejik gerekçe bulunuyor. Birincisi, İran’ın bölgesel askeri ağının dağıtılması. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü operasyonlar ve Lübnan’daki Hizbullah’a yönelik baskısı, Tahran’la doğrudan bir çatışmadan önce çok cepheli tehditleri azaltmaya yönelik daha geniş bir stratejinin parçası. Bu vekil güçlerin zayıflatılması, İsrail’e, bölgesel müttefiklerden gelebilecek yoğun misilleme ateşiyle karşılaşmadan kaynaklarını ve planlamasını İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik belirleyici bir saldırıya odaklama olanağı tanıyor.

İkincisi, İsrail, İran’daki iç çatlakları kullanılabilir bir fırsat olarak görüyor. Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) ile ordu arasındaki ayrılıklar ve IRGC ile Dini Lider’in danışma konseyi arasındaki gerilimler, Tahran’ın birleşik bir karşılık verme kapasitesini zayıflatabilir ve herhangi bir saldırının kritik ilk saatlerinde komuta–kontrol süreçlerini karmaşık hale getirebilir.

Üçüncüsü, zamanlamanın siyasi ağırlığı var. Netanyahu, Ekim 2025’ten önce harekete geçerek iç politikadaki konumunu güçlendirmeyi, İsrail’in caydırıcılık kabiliyetini yeniden teyit etmeyi ve Washington’un stratejik anlatısını şekillendirmeyi hedefleyebilir.

Bu arada, Mossad İran içindeki istihbarat toplama ve gizli operasyonlarını yoğunlaştırdı; hedef belirleme ve saha ajanlarının yerleştirilmesi de buna dahil. İran topraklarında üst düzey askeri komutanların öldürüldüğü son insansız hava aracı saldırıları, özel kuvvetler, hava gücü ve siber saldırılardan oluşacak koordineli bir kampanyanın hazırlık safhasının parçası olarak değerlendiriliyor. Bu önlemlerin temel amacı, tam ölçekli çatışmalar başlamadan önce radar sistemlerini, komuta merkezlerini ve balistik füze fırlatma altyapısını devre dışı bırakmak. İsrail’in askeri duruşu da yeniden yapılanmaya işaret ediyor: Gazze’de operasyonların sürdürülmesi yönündeki siyasi baskıya rağmen birliklerin dinlenme için rotasyona sokulması, aynı zamanda uzun menzilli saldırılar ve yüksek tempolu hava harekâtlarına yönelik eğitimlerin artırılması.

Buna karşılık, İran İslam Cumhuriyeti Ali Laricani başkanlığında bir “Savunma Konseyi” kurdu ve daha geniş çaplı bir çatışmaya hazırlanmak için 13 güvenlik kurumunu üç süper-yapı altında birleştirdi. Ancak böylesine hızlı bir yeniden yapılanma, idari sürtüşme riskleri barındırıyor ve bu da İsrail’in saldırısının ilk saatlerinde kullanılabilir zafiyetler yaratabilir.

Amerika Birleşik Devletleri’nin, özellikle Donald Trump’ın rolü, İsrail’in hesaplamaları açısından hayati önem taşıyor. Netanyahu, küresel tepkileri en aza indirmek ve harekât için daha geniş bir zaman aralığı elde etmek amacıyla Washington’dan siyasi destek ya da en azından örtülü onay arıyor. ABD’deki İsrail yanlısı lobiler aracılığıyla Trump’ın izolasyonist eğilimlerini dengelemeyi hedeflerken, aynı anda Rusya, Ukrayna ve Güney Kafkasya ile yürüttüğü pragmatik diplomasi sayesinde jeopolitik engelleri azaltmaya ve manevra alanını genişletmeye çalışıyor. Bu üç yönlü diplomatik çaba, İran’a yönelik bir saldırı sırasında çok cepheli bir çatışmanın patlak verme ihtimalini sınırlayabilir.

İsrail’in askeri doktrinine göre, çok boyutlu bir operasyon olasılığı son derece yüksek görünüyor — hassas hava ve füze saldırılarının siber sabotajlarla birleşmesi, hatta Hizbullah, Husiler ve Irak’taki Haşdi Şabi’ye yönelik önleyici ya da eşzamanlı saldırıları da kapsaması muhtemel. İran’ın vekil güçlerini etkisiz hale getirmek, İsrail ve bölgesel müttefiklerini ana operasyon sırasında ortaya çıkabilecek aksaklıklardan korumanın temel şartı olarak görülüyor. İsrail ayrıca kayıpları ve itibar maliyetlerini göze alabileceğini de göstermiş durumda; bu da stratejik fırsat penceresi kapanmadan önce kararlı biçimde hareket etme siyasi ve askeri iradesini pekiştiriyor.

Bununla birlikte ciddi riskler de var: ABD siyasetindeki belirsizlikler ve Trump’ın yeni savaşlardan kaçınma eğilimi; Hizbullah, Husiler ve Haşdi Şabi gibi güçlü İran yanlısı vekil aktörlerin tehdidi; ayrıca İran’ın siber ya da füze saldırılarıyla önleyici bir hamlede bulunma ihtimali. Yine de İsrail’in planı, güçlü bir ilk darbenin İran’ın daha yavaş karar alma süreçleriyle birleşerek avantaj sağlayacağı varsayımına dayanıyor.

Tüm bunlar bir arada değerlendirildiğinde, stratejik gerekçelerin, operasyonel hazırlığın ve siyasi fırsatın kesişmesi, yıl sonundan önce İsrail’in İran’a büyük çaplı bir saldırı düzenleme ihtimalini oldukça yüksek kılıyor. Bu operasyon, İran’ın iç bölünmelerinden yararlanmayı, vekil güçlerin tepkilerini zayıflatmayı ve füze, nükleer ile komuta altyapısını imha etmeyi hedefleyecek. Böyle bir saldırı, Tahran ile Kudüs arasındaki doğrudan çatışmayı dramatik biçimde tırmandıracak ve İsrail’in füze savunma kapasitesini İran’ın misillemeleri karşısında ciddi bir teste tabi tutacak. Irak ve Suriye üzerinde artan İsrail keşif uçuşları, Demir Kubbe gibi füze savunma sistemlerinin yeniden konuşlandırılması ve Washington, Moskova ile bölge genelinde yoğunlaşan diplomatik manevralar, belirleyici bir safhanın yaklaştığına işaret ediyor.

 

*Aso Qader-The Gold Institute for International Strategy

 

Bu haber toplam 531 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 15:58:46