İsrail-Gazze Anlaşması Orta Doğu İçin Ne Anlama Geliyor?
Brookings Enstitüsü uzmanları, İsrail ile Hamas arasında imzalanan ABD arabuluculuğundaki ateşkes anlaşmasının Ortadoğu’ya etkilerini değerlendirdi. Uzmanlara göre plan, iki devletli çözümü yeniden gündeme getirse de, Gazze’nin yeniden inşası ve kalıcı barışın sağlanması büyük zorluklar barındırıyor.

8 Ekim 2025’te İsrail ve Hamas’ın ABD’nin önerdiği ateşkes planı üzerinde anlaşmaya varmasının ardından, Washington merkezli Brookings Enstitüsü’nden önde gelen Ortadoğu uzmanları, anlaşmanın bölgeye olası etkilerini yorumladı. Uzmanlar, Başkan Donald Trump’ın “Gazze Barış Planı”nın iki devletli çözümü yeniden canlandırabileceğini, ancak Gazze’nin yeniden inşası, güvenlik düzenlemeleri ve kalıcı siyasi çözüm gibi alanlarda ciddi belirsizliklerin sürdüğünü belirtiyor.
Scott R. Anderson — Gazze barış planı iki devletli çözümü yeniden canlandırıyor
Gazze barış planı, İsrail-Filistin çatışmasına yönelik iki devletli çözümü, ABD’nin partiler üstü dış politikasının bir ayağı olarak yeniden canlandırıyor.
Gazze ve Batı Şeria, uluslararası hukuk açısından genellikle işgal altındaki topraklar olarak kabul ediliyor. Bu, İsrail’in bu bölgeleri kalıcı olarak ilhak edemeyeceği anlamına geliyor. Uzun süredir yürütülen müzakerelerin hedefi, bu toprakların gelecekteki bir Filistin devletine devredilmesiydi.
Yıllar boyunca iki devletli çözüm, ABD dış politikasının merkezinde yer aldı. Ancak ilk Trump yönetimi bu politikayı zayıflatan adımlar attı. İsrail de Batı Şeria’daki yerleşimleri genişleterek ve ilhak tartışmalarını meşrulaştırarak bu sürece katkı sağladı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, kısa süre önce ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun ziyaretinden hemen sonra “Filistin devleti olmayacak” diyerek bu yaklaşımı pekiştirdi.
Ancak Trump yönetiminin yeni barış planı farklı bir yol izliyor. Plan, İsrail’in Gazze’yi ilhak etmeyeceğini taahhüt etmesini, Gazzelilere geri dönüş hakkı tanınmasını ve Gazze’nin reforme edilmiş bir Filistin Yönetimi tarafından Batı Şeria’yla birlikte yönetilmesini öngörüyor. Ayrıca İsrail’in güvenlik kaygılarını ele alacak önlemler ve ABD’nin Batı Şeria ilhakına karşı duracağına dair güvenceler içeriyor.
Plan, “Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkına ve devlet kurma yoluna inandırıcı bir rota” olarak sunuluyor. Beyaz Saray’ın bu hedefleri ne kadar hayata geçireceği belirsiz olsa da, plan ABD dış politikasında dikkat çekici bir dönüşümü temsil ediyor.
Aslı Aydıntaşbaş — Anlaşmayı barışa dönüştürmek
7 Ekim’de başlayan ve Gazze’de korkunç bir savaşa dönüşen kabusun son bulması, kutlanmayı hak ediyor. Orta Doğu üzerine çalışan birçok kişi için bu, büyük bir rahatlama. Kusurlu bir barış, yıkıcı bir savaştan her zaman daha iyidir.
Ancak Gazze anlaşması kırılgan ve pek çok soruya yanıt vermiyor. Güvenliği kim sağlayacak? İsrailli rehineler serbest bırakıldıktan sonra ikinci aşamaya geçiş nasıl güvence altına alınacak? Ya da Hamas’ın iktidardan çekilmesiyle birlikte Filistin egemenliği nasıl sağlanacak?
Daha ilginç soru şu: Trump’ın “önce zafer, sonra detaylar” yaklaşımı, ABD dış politikasında yeni bir dönemin habercisi mi? Uzun yıllar boyunca diplomasi, uzman görüşlerine dayalı, planlı ve adım adım ilerleyen bir süreç olarak görülüyordu. Oysa Trump, kişisel ilişkiler, medya şovları ve ani hamlelerle sonuç aldı — önceki yönetimlerin başaramadığını başardı.
Bu durum, uzmanlığın değerini ortadan kaldırmıyor, aksine onu farklı bir noktaya taşıyor. Bir anlaşma yapmak başka, o anlaşmayı kalıcı barışa dönüştürmek bambaşka bir şeydir. Gazze’nin savaş sonrası istikrarı, Suriye, Ukrayna, Ermenistan veya Azerbaycan gibi sahalarda olduğu gibi, detaylı diplomatik çalışmalara bağlı.
Trump anlaşmaları yapıyor olabilir; bizim görevimiz, bu anlaşmaların sürmesini sağlamak.
Kemal Kirişci — Gazze’nin yeniden inşası kalıcı bir sınav olacak
Trump’ın 20 maddelik planının ilk aşaması olan ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması başladı. Ancak asıl zorluk, Gazze’nin fiziksel ve toplumsal yeniden inşasında yatıyor.
BM, Nisan ayında yaptığı bir değerlendirmede, savaşın yarattığı enkazın tamamen kaldırılmasının 20 yıl sürebileceğini açıklamıştı. Bu enkaz sadece binalardan değil, bir halkın yüzyıllara dayanan kültürel ve toplumsal mirasından da oluşuyor.
Trump’ın planı ise yeniden inşa sürecine dair net bir strateji sunmuyor. Sadece “Gazze’yi yeniden canlandıracak ekonomik kalkınma planlarından” söz ediyor. Ancak temel altyapı — evler, okullar, yollar, limanlar — yeniden inşa edilmeden ekonomik kalkınma mümkün görünmüyor.
Yeniden inşa süreci, Gazze halkının travmadan çıkmasını ve barış sürecine ortak olmasını da sağlayabilir. Bu yönüyle inşa, sadece ekonomik değil, toplumsal bir gerekliliktir.
Suzanne Maloney — ‘Yeni Orta Doğu’ hâlâ uzak bir hedef
ABD Başkanı Trump, Gazze ateşkesini sağladığı için İsrail’de kahraman gibi karşılandı. İki yıl süren yıkıcı savaşın ardından gelen bu başarı, gerçekten de önemli bir dönüm noktası.
Ancak bu çatışmanın çok sayıda “spoiler”ı var: Gazze’deki büyük yıkım, binlerce can kaybı ve kalıcı bir barışın önündeki engeller.
Trump, selefi Biden’ın başaramadığını başardı: Tarafları masaya oturttu. Ama bunu klasik diplomasiyle değil, güç gösterisiyle yaptı. İsrail’e baskı uyguladı, İran’a saldırıyı destekledi, Netanyahu’yu kamuoyu önünde geri adım atmaya zorladı.
Şimdi, planın başarılı olması için ABD’nin daha fazla siyasi sermaye ve enerji harcaması gerekecek. Ancak Trump’ın “yeni bir Orta Doğu’nun şafağı” şeklindeki iddialı söylemi, geçmişte Irak Savaşı sonrası verilen boş vaatleri hatırlatıyor.
Itamar Rabinovich — İsrail’in kader anı
Şarm eş-Şeyh anlaşmasının ardından İsrail üç büyük sınamayla karşı karşıya:
1.Anlaşmayı uygulamak ve kalıcı kılmak.
2. Uluslararası itibarını yeniden inşa etmek.
3. İç siyasi dengelerini yönetmek.
İsrail, savaşın “tam zaferle” bitmediğini kabul etmek zorunda. Bu da Netanyahu’nun iç politikada baskı altında kalmasına neden olacak.
Ülke, aynı zamanda dünyadaki imajını da onarmak zorunda. Gazze’nin medyaya açılması, yeni eleştirileri beraberinde getirebilir.
Yaklaşan seçimlerde Gazze savaşının sonuçları belirleyici olacak. Netanyahu, “normalleşme”yi yani Suudi Arabistan’la diplomatik açılımı sağlarsa, bu seçimlerde elini güçlendirebilir.
Dafna H. Rand — Uluslararası istikrar gücü şart
Trump’ın planının en kritik ama en belirsiz noktası, “uluslararası istikrar gücü (ISF)”nün nasıl kurulacağı. Bu güç, Gazze’de yeni Filistin güvenlik birimlerine eğitim verecek.
Ancak kimlerin asker göndereceği, kimin komutayı devralacağı belli değil. Gecikme, Hamas’ın yeniden güçlenmesine yol açabilir.
Trump yönetimi, Şarm eş-Şeyh konferansında bu güce katkı sağlayacak ülkeleri netleştirmeli. Aksi halde, planın güvenlik boyutu çöker.
Shibley Telhami — Trump, Gazze’de gerçekliği kendi iradesine mi büküyor?
Trump, İsrail ve Hamas’ın rehine anlaşmasına vardığını açıkladığından bu yana, Gazze gerçeğini kendi siyasi iradesine göre şekillendirmeye çalışıyor.
Trump, savaşın bittiğini iddia ediyor. Ancak Hamas silahsızlanmayı reddediyor, İsrail hâlâ Gazze’nin yüzde 58’ini kontrol ediyor. Bu koşullarda “kalıcı barış”tan söz etmek zor.
Anlaşmanın ilk aşaması tamamlandı, rehineler serbest bırakıldı. Ancak bu hâlâ bir “geçici ateşkes” düzeyinde. İsrail sağının genişleme arzuları sürüyor.
Trump’ın dikkatinin başka alanlara kaymasıyla birlikte sürecin tıkanması olası. Barışın kalıcı olması, onun iradesinden çok, bölgesel gerçekliğe bağlı olacak.
Son güncellenme: 18:50:08