AK Partili Kürt siyasetçi Orhan Miroğlu, "Lideri bu çağrıyı son kez yapacaksa, son diyorum çünkü Öcalan’ın silah bırakma çağrısı bu defa karşılıksız kalırsa geçmiş olsun! Bir daha böyle bir fırsat olmaz. PKK görebildiğim kadarıyla silah bırakmam demiyor, ben ne olacağım diye soruyor” dedi.
AK Parti 25. ve 26. dönem Mardin Milletvekili ve MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
“Bir süreç var”
“Sizce gerçek anlamda bir süreç var mı, varsa şu an hangi noktada?” sorusunu yanıtlayan Miroğlu, “Gerçek anlamda bir süreçten kasıt nedir bilmiyorum, ama Sayın Bahçeli’nin ilan ettiği ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın da desteklediği bir süreç var tabi ki. Ve 26 Kasım’da AK Parti ve MHP liderlerinin gruptaki konuşmalarıyla süreç içinde geldiğimiz aşama, DEM’den bir heyetin Öcalan’ı İmralı’da ziyaret etmesi olacak. DEM görüşme için Adalet Bakanlığına başvuru yapmış durumda, cevap bekleniyor, olumlu olacağı muhakkak” dedi.
Miroğlu devamında ise “İmralı- DEM görüşmesinde Öcalan’ın açıklamalarını duyacağız muhtemelen ve bu açıklamalara karşı Kandil ve DEM’den gelecek olumlu- olumsuz tepkilere bakılacak ve taraflar kendi cephelerinden yeni değerlendirmeler yapacak mutlaka ve medya aracılığıyla toplumun bir çeşit nabzının yoklanması gibi durumlarla karşılaşacağız” ifadelerini kullandı.
“Öcalan’ın umut hakkından yararlanmak için on yıl daha gerekiyordu, o süre doldu”
“Önceki süreçlerden farklı olarak ne yapılacak ve Kürtleri neler bekliyor?” şeklindeki soruyu cevaplayan Miroğlu, şunları kaydetti:
“Önceki süreçlerde taraflar masaya yeni anayasa dahil, demokratik bir Türkiye’nin inşası ve bu inşada PKK/HDP çizgisinin Öcalan liderliğinde oynayacağı rol, silahların pazarlığı üzerinden mütalaa edildi. PKK’nın ‘kayıtsız şartsız silah bırakmak’ değil, ama ‘kayıtlı- şartlı’ silah bırakmasının provası gibi bir süreçti sözkonusu olan.
Öcalan silahları bırakma karşılığında öne sürülen talepleri esnetmekten bile yanaydı. Sırrı Süreyya İmralı görüşmelerinde, mealen ‘Başkan siz ne olacaksınız?’ diye sorduğunda, Başkan ‘Sırrı hepimiz özgür olacağız’ diye cevap veriyordu. Hâlbuki Öcalan özgürlüğe bu kadar da yakın değildi. Hukuki durumu nedeniyle tabi. On iki yıl öncesinden bahsediyoruz.
Umut hakkından yararlanmak için bir on yıl daha gerekiyordu, o süre doldu, Öcalan 25 yıldır içerde ve görüşebilseler Sırrı Bey’in ‘Başkan sizin özgürlüğünüz ne olacak’ diye sormasına gerek kalmayacak! İkinci fark, silahların bırakılması karşılığında PKK’ya devletin vaat edeceği şey ‘demokrasiyi pazarlık masasına getirmek değil, Cumhurbaşkanının bugün grupta söylediği gibi silahların bırakılmasının karşılığı ‘önlerinin açılması’ için yasal düzenlemeler yapmak olacak olmasıdır.
Önceki süreçten bir önemli fark da, anladığımız kadarıyla kamu diplomasisi yoluyla değil-yani öngörülebilir teklifler, öneriler ve sivil toplumun katılımı, akil insan modeli gibi kamu bilgisine açık bir süreç vs- sürecin istihbarat diplomasisi üzerinden yürüyor olması.”
“Öcalan’ın silah bırakma çağrısı bu defa karşılıksız kalırsa geçmiş olsun”
PKK’nin silahları bırakıp bırakmayacağına dair soruyu yanıtlayan AK Partili siyasetçi, “İsterse yapar, neden yapmasın. Lideri bu çağrıyı son kez yapacaksa, son diyorum çünkü Öcalan’ın silah bırakma çağrısı bu defa karşılıksız kalırsa geçmiş olsun! Bir daha böyle bir fırsat olmaz. PKK görebildiğim kadarıyla silah bırakmam demiyor, ben ne olacağım diye soruyor! Haklı bir soru olduğunu kimse görmezden gelemez! Evet silah bırakan bir PKK, yer yarılıp yerin dibine girmeyeceğine göre, Ortadoğu’da statüko değişirken, nasıl var olacak? Suriye’de ve Türkiye’de bilhassa. Çünkü ne Irak’ta ne İran’da PKK için bir gelecek sözkonusu değil. Ama eğer PKK kendi Pan-Kürdiziminden vazgeçmezse zaten silahlı mücadeleyi bırakması kolay olmaz. Çünkü Türkiye hariç diğer ülkelerde silahın belirleyici bir önemi olduğu apaçık, aşiretler bile silahsız değil maalesef!” dedi.
Rojava Özerk Yönetimi’ne ne olacak?
Rojava Özerk Yönetimi’nin akıbetinin ne olacağını değerlendiren Miroğlu, şunları söyledi:
“Ben Öcalan’ın en çok ‘PKK Pan-Kürdizmi’ konusunda ne diyeceğini merak ediyorum. Çünkü Öcalan’ın PKK’sı dön dolaş Türkiye Kürtleriyle alakalı bir örgüttü. O kadar ki Öcalan’a Bekaa’da gidip Suriye Kürtleri ne olacak dendiğinde, önce Türkiye diye cevap alınıyordu.
Sayın Hakan Fidan TBMM’de bakanlığının bütçesi görüşülürken Suriye’deki PYD/PKK’dan ne istediklerini çok iyi ifade etti. PYD içinde bulunan ve Suriyeli olmayanların geri- acaba ülkelerine mi?- gönderilmesi. Ama böyle bir gelişme de aslında PKK’nın silah bırakıp bırakmamasıyla alakalı olarak çok değişir.
Silah bırakan bir PKK’nın tehdit olmaktan çıkacağı aşikar. Bırakmayan bir PKK’nın Sayın Fidan’ın bu teklifine olumlu cevap vermesi zaten mümkün değil. Bu arada Suriye PKK’sının içinde çözüm süreci yıllarında aşağı- yukarı 20 bin Türkiyeli gencin Suriye’de katılım yaptığını hatırlayalım. Bunların normal hayata dönmeleri zaten çok zor olmaz. Diyarbakır annelerine şu ana kadar devletin teslim ettiği militan sayısı 50 kişi kadar. Bunlara uygulanan hukuki- yasal süreç gelenlere de uygulanabilir.
Bunlar çok zor meseleler değil, Öcalan’ın bu konudaki tutumu mevcudu çok değiştirir.”
“DEM’e ve Öcalan’a yol veren devlet Selahattin Bey’e niye ambargo uygulasın ki!”
Kasım 2016’dan beri tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın süreç dışında tutulduğuna yönelik tartışmalara ilişkin “Demirtaş hem PKK hem de devlet tarafından ısrarla süreç dışında tutuluyor. Sizce ilerde oluşabilecek bir sürece dahil edilebilir mi?” şeklindeki soruyu yanıtlayan Miroğlu, “Böyle bir ısrarı devletin sürdürdüğü kanaatinde değilim. DEM’e ve Öcalan’a yol veren devlet Selahattin Bey’e niye ambargo uygulasın ki! Sorun DEM Ve PKK’daki liderlik anlayışında yatıyor bence. Öcalan’ın gelip mecliste konuşacağı ve ilerde de umut hakkından yararlanacağı bir süreçte Selahattin Bey’e 2. adam muamelesi yapmak (ki bu gelenekte 2. Adam var mı acaba?) veya yapmamak tamamen Öcalan’ın kararına bağlı olur” dedi.
“Erdoğan, Kürt meselesini tarihe gömüp 40 yıllık siyasi hayatını taçlandırmak istiyor”
“AK Parti’nin aktif bir Kürt üyesi olarak sizce AK Parti’nin kendi içinde bu süreçten hoşnut olmayan kesimler var mı?” sorusunu yanıtlayan Miroğlu, şunları söyledi:
“Var tabi. Ve bu kesimler bence meseleye Sayın Erdoğan’ın baktığı zaviyeden bakabilmekten çok uzaklar. Sayın Erdoğan milli çıkarlar açısından bakıyor, Ortadoğu’daki muazzam altüst oluşu görüyor bir, söylediği gibi bu meseleyi tarihe gömüp kırk yıllık siyasi hayatını taçlandırmak istiyor iki. Bunlar onun sözleri, benim değil.
Grup konuşmasında aynen böyle dedi. Ama parti bürokrasisinin ağırlıklı bir kesimi böyle mi düşünüyor derseniz, maalesef derim. Ne gerek vardı bu defterleri yeniden açmaya kadar uzanan bir darlık ve ufuksuzluk hakim. İnşallah süreç içinde diyaloglar ve istişareler yoluyla parti içindeki bu darlık da aşılır. AK Parti Kürtlerin siyasi temsili dendiğinde şu an en iyi durumda olan bir ‘Kürt Partisi’ aslında. Bu yeni süreçte partideki bu dinamikten fazlasıyla istifade edilmesi gerekir.
Çünkü AK Partili Kürtler sırtında yumurta küfesi taşıyan bir konumdalar. Kürtlerle alakalı ne yaparsanız yapın hesabı onlar öder! Bizim Yılmaz’ın dizisindeki Dilber misali, hani Dilber senaryo gereği, çok mağdur edilince dönüp şunu diyor ya, ‘herkes yer içer hesabı Dilber öder!’ Bu defa valla kimse hesap ödemesin ya da hesap ödenecekse komün işi olsun!”
“Bu sefer küçük bir azınlık dışında sürece yönelik tüm muhalafet destekleyici tavır içinde. Peki Türkiye toplumu da buna tam anlamıyla hazır mı?” sorusuna ise Miroğlu, “Keşke söylediğiniz gibi olsa. Görünürde herkes bu iş bu defa olsun istiyor. Eh işte Türkiye, Sayın Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e davet ettiği bir süreci yaşıyorsa, süreci itibarsızlaştırma gayretleri bu defa kolay olmaz tabi. Yine durum samimi bir destek varmış gibi görünmüyor. CHP meseleye siyasi çıkarları açısından bakıyor mesela. Öcalan üzerinden yürüyen bir hamleyle, Kürt seçmeni CHP’den uzaklaştırma gibi anlıyor meseleyi. DEM’deki ibre şu an Kandil’den yana, Öcalan konuştuktan sonra ne olur bilemem. Bir de bir kesim var ki onlar ilk çözüm sürecinde de Erdoğan’a yarayan veya yarayacak hiç bir şeye evet demediler ve Öcalan’ın Newroz alanında 2013’te okunan mektubundan sonra, mektubun Kürt halkını ne kadar derin bir kedere soktuğunu izah için, atom bombası metaforunu bile kullanmaktan geri durmadılar” ifadeleriyle yanıt verdi.
“Irak Kürdistanı’ndaki Kürtlerin tavrı, süreci desteklemek olmalıdır”
“Türkiye’de yeni bir süreç başlayacaksa Kürdistan Bölgesi’nin üzerine düşen rol ve misyon nedir?” sorusunu yanıtlayan Miroğlu, şunları söyledi:
“Irak Kürdistanı’ndaki Kürtlerin, hükümetin ve siyasi aktörlerin tavrı, Sayın Mesut Barzani’nin son Duhok Barış Çalıştayında söylediği gibi, terörün Kürtlere hiçbir şey kazandırmadığının ısrarla altını çizmek ve süreci desteklemek olmalıdır. PKK IKBY için de baş ağrıtan bir mesele. Sonra PKK’dan ayrılıp yıllardır burada yaşayan dört bin civarında Türkiyeli eski PKK’lı var ki geri dönüşleri mümkün olacaksa Erbil- Ankara arasındaki işbirliği bu geri dönüşlerle ve hatta Mahmur’un boşaltılmasıyla başlayabilir. Dünyanın 3. savaşın eşiğinde olduğu bir dönemde binyıldır kader birliği yapmış iki halkın arasındaki sorunlara baktığınızda bu mu çözülmeyecek sorun/ sorunlar diye hayıflanıyorsunuz doğrusu! Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet, bu sorunları çözebilecek kudrette bir devlet. Sayın Bahçeli’nin aldığı tavra ve yüklendiği misyona bu zaviyeden de bakmak iyi olur.”