Şam ile DSG arasındaki ilişki nereye gidiyor?
Gözlemciler: Geçici hükümetin “Paris toplantısı”ndan çekildiğini açıklamasına rağmen umut hâlâ var

Rojava bileşenlerinin düzenlediği bir konferans, Suriye hükümetinin tepkisini çekti. Resmî bir kaynak aracılığıyla, özerk yönetimle Paris’te yapılması planlanan toplantılara katılmayacaklarını duyurdular. Ancak konferans katılımcıları, Suriye’yi güvenli bir limana çıkarmak için diyalog ilkesinde ısrarcı.
Geçen Cuma günü Haseke’de Suriyeliler arasında yapılan toplantı, ülkedeki mevcut durumun kırılganlığını özellikle geçici hükümet ile farklı dinî ve etnik topluluklar arasındaki ilişkilerde gözler önüne serdi. Özerk yönetim ile Şam arasında yürütülen müzakereler bağlamında, Suriye yönetimi hem resmî bir kaynak hem de Dışişleri Bakanlığı üzerinden toplantı ve sonuçlarını reddettiğini, ayrıca Paris’te yapılması planlanan müzakere turuna katılmayacağını açıkladı.
“Haseke Konferansı” olarak anılan ve “Kuzey ve Doğu Suriye(Rojava) Bileşenlerinin Tutum Birliği Konferansı” adıyla düzenlenen toplantıya Kürtler, Araplar, Süryani-Asurîler, Türkmenler, Ermeniler, Çerkesler ve diğer bazı topluluklardan sosyal, ulusal ve siyasi oluşumlar katıldı. Amaçları, “çeşitliliğe, gerçek ortaklığa ve özgür eşit vatandaşlığa dayalı kapsayıcı, demokratik, ulusal bir yola bağlılıklarını ifade etmek”ti.
Toplantı, “Kuzey ve Doğu Suriye Bileşenleri Toplumsal İnisiyatifi” adlı, farklı kesimlerden aktivistlerin oluşturduğu bir grup tarafından hazırlandı. Yaklaşık iki ay önce Kamışlı’da Kürt taraflarını bir araya getiren 26 Nisan’daki toplantının devamı olarak planlanmış, ancak özellikle ülkenin güneyindeki Süveyda’da yaşanan olaylar nedeniyle ertelenmişti.
Konferans bildirgesinde, Rojava’daki etnik, dinî ve kültürel çeşitliliğin ülke ve toplum için bir zenginlik ve güç kaynağı olduğu vurgulandı. Bu çeşitliliğin pekiştirilmesi, tüm bileşenlerin siyasal, toplumsal ve idari hayatta adil temsiliyetinin sağlanması gerektiği belirtildi. Özerk yönetim modeli “geliştirilebilir, genelleştirilebilir bir ortak yönetim deneyimi” ve “hukuk devleti” örneği olarak tanımlandı.
Ayrıca, Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) yeni bir Suriye ulusal ordusunun çekirdeğini oluşturabileceği, bu ordunun profesyonel, gönüllü, toplumun çeşitliliğini yansıtan, ülke sınırlarını ve vatandaşlarının onurunu koruyan bir yapı olması gerektiği ifade edildi. Suriyelilere yönelik ihlallerin, eski merkezi rejimin işlediklerinden farklı olmadığı ve özellikle batı ve güneyde yaşanan kanlı olayların insanlığa karşı suç ve soykırım düzeyine varabileceği vurgulandı. Bu olayların bağımsız, tarafsız ve uluslararası denetim altında soruşturulması gerektiği bildirildi.
“Haseke” Çıkışları
Toplantıda, mevcut anayasal bildirgenin halkın beklentilerini karşılamadığı belirtilerek, geçiş döneminde ortaklık ve adil temsilin garanti altına alınacağı şekilde yeniden gözden geçirilmesi çağrısı yapıldı. Kalıcı çözümün, etnik, kültürel ve dinî çeşitliliği güvence altına alan demokratik bir anayasa ile mümkün olacağı, merkezi olmayan birleşik bir devletin kurulması gerektiği savunuldu.
Ulusal uzlaşının, hakikatin ortaya çıkarılması, hesap sorma ve zararların telafisini içeren geçiş dönemi adalet süreci ile mümkün olacağı, demografik değişikliklerin tüm biçimlerinin reddedilmesi gerektiği ifade edildi. Ayrıca, mevcut idari bölünmelerin ülkenin demografik, kalkınma, coğrafi, tarihî ve kültürel gerçeklerine uygun biçimde yeniden düzenlenmesi talep edildi.
Toplantıda, DSG komutanı Mazlum Abdi ile geçici hükümet başkanı Ahmed Şara’nın imzaladığı anlaşma ve “Kürt Tutum Birliği Konferansı”nın sonuçları olumlu adımlar olarak değerlendirildi. Kadınların, gençlerin ve sivil toplumun devletin yeniden inşasında etkin rol oynamasının önemi vurgulandı.
Katılımcılar ayrıca, farklı ulusal ve demokratik güçlerin yer aldığı kapsayıcı bir Suriye Ulusal Konferansı düzenlenmesi çağrısında bulundu. Amaç, tüm Suriyelileri kapsayan ortak bir ulusal kimlik oluşturmak ve Suriye’yi istikrar ile kalıcı barışa taşımak olarak açıklandı.
Müzakerelerin Geleceği
Konferansa tepki olarak Suriye hükümeti, etkinliği “eski rejim dönemini canlandırma girişimi” olarak nitelendirdi ve Paris’te yapılması planlanan DSG görüşmelerine katılmayacağını duyurdu. SANA haber ajansına göre bu açıklama, hükümetin resmî bir kaynağı tarafından yapıldı.
Buna karşılık, Özerk Yönetim Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, Paris’teki görüşmeleri sürdürmeye hazır olduklarını, “diyalog ve uzlaşmanın Suriye’nin tüm halkları için müreffeh bir geleceğin tek yolu olduğunu” söyledi.
Bir Fransız diplomatik kaynağı, Suriye hükümetinin Paris görüşmelerine katılmama isteğine dair kendilerine resmî bir bildirim ulaşmadığını, müzakerelerin hâlâ masada olduğunu açıkladı. Üst düzey bir Kürt yetkili ise Paris toplantısının iyi hazırlandığını ve Şam ile özerk yönetim arasında ortak ilgi alanlarına giren dosyalar üzerinde çalışıldığını belirtti.
PYD Başkanlık Kurulu üyesi ve Kürt siyasetçi Aldar Halil, Haseke’deki konferansın Suriye sahnesinde dönüm noktası olduğunu söyledi. Ona göre bu, sıradan bir siyasi etkinlik değil; Suriye’deki çoğulculuğun geçici veya dışarıdan ithal bir fikir değil, tarih boyunca ulusal kimliğin özü olduğunu gösteren pratik bir adımdı.
Halil, Şam’ın cevabının “sözlü saldırı, suçlama ve kışkırtma” şeklinde geldiğini, bunun da “diyaloğa dayalı yerel bir girişimden neden korkulduğu” sorusunu akla getirdiğini ifade etti. Ona göre sorun, konferansın içeriğinde değil, eski tekelleşme anlayışını tehdit eden yeni bir siyaset tarzına kapı aralamasındaydı.
Son olarak Halil, Suriye’nin geleceğinin karşılıklı suçlamalarla ya da başarısız olmuş eski söylemleri canlandırmakla değil, gerçeklerle yüzleşme cesaretiyle çizileceğini vurguladı. “Çeşitlilik Suriye kimliğinin özüdür, ulusal ortaklık adil bir devletin tek yoludur” dedi. Konferansın, bu yolda atılan sadece ilk adım olduğunu ancak siyasi irade olduğu takdirde umut ışığının hâlâ var olduğunu belirtti.
Son güncellenme: 17:15:54