İsmail Beşikci Aziz Nesin’e Karşı
Bu metin, İsmail Beşikci’nin “Bir Aydın Bir Örgüt ve Kürt Sorunu” adlı kitabında yer alan 1978 tarihli bir Türkiye Yazarlar Sendikası toplantısındaki tartışmaları içeriyor. Beşikci, sendikanın ve Aziz Nesin’in Kürt sorununa karşı duyarsız ve devlet ideolojisiyle uyumlu bir tutum sergilediğini öne sürerken; Nesin ise bu eleştirileri haksız ve gerçek dışı buluyor. Metin, Türk aydınlarının Kürt meselesine yaklaşımını, devletle ilişkilerini ve entelektüel sorumluluklarını tartışan çarpıcı bir belge niteliğinde.

Bu metin, İsmail Beşikci’nin “Bir Aydın Bir Örgüt ve Kürt Sorunu” kitabında bulunmaktadır. Türk aydının karanlığı ve sefaletine dair olağanüstü önemde bir metin hüviyetindedir.
Türkiye Yazarlar Sendikası’nın Bir Sohbet Toplantısı
Yer: Sanat Sevenler Derneği (Ankara)
Tarih: 2 Aralık 1978, Saat: 10.00
Katılanlar: 20’ye yakın üye
İsimlerini hatırladığımız kişiler: Aziz Nesin (Başkan), Tahsin Saraç (Ankara Temsilcisi) Abdullah Nefes, Ahmet Telli, Dr. Muzaffer Hacıhasanoğlu, Kemal Bayram Çukurkavaklı, Azer Yaran, Şükrü Üstün, Tuncer Cücenoğlu, İsmail Beşikci, Osman Nuri Koçtürk, Tevfik Çavdar, Mehmet Turgut, Şadan Karadeniz.
Toplantı Tahsin Saraç’ın bir sorusu ile açılıyor.
Tahsin Saraç: Doğu edebiyat gezimiz vardı. Ne oldu?
Aziz Nesin: (İsmail Beşikci’yi göstererek) Bir arkadaşımız bizi kültür emperyalizmi yapmakla suçladı. Sendikaya 12- 13 sayfalık mektup yazmış. Türk yazarlarını Kemalist olmakla, devlet ideolojisi içinde kalmakla suçluyor. Biz, Türkiye’nin her tarafına geziler düzenlemeyi planlıyorduk. Geri kalmış diye önce Doğu’dan başlamak istedik. Burada bunların hepsi konuşuldu. Arkadaş bizi şiddetle suçluyor. Zaten devlet de bize istediğimiz yardımı vermedi.
İsmail Beşikci: Türkiye Yazarlar Sendikası, Kürdistan’a, eleştiri mektubunda yazıldığı gibi orada uygulanan ulusal baskıyı protesto etmeden giderse kültür emperyalizmi yapılmış olmaz mı!? Öte yandan bu, ciddi bir konudur. Üzerinde ciddi olarak, ayrı bir gündem maddesi olarak tartışmak gerekir. Bu konuya aralık yerde, geçerken dokunmak doğru olmaz.
Aziz Nesin: Sendikamız devrimcidir, demokrattır. Her olayın arkasından yetişemeyiz. Sen bizi Hisar dergisi ile karıştırıyorsun. Sendika’ya gerekli bilgiler ulaştırıldığı zaman gerekli tepkileri gösteriyoruz. (Karşısında oturan kişiye hitap ederek) Sendika işlerini yürütmek çok zor. Hem dünya kadar işlerinin arasında tek kuruş almadan, hiçbir çıkar gözetmeden çalış, hem de böyle nankörce olaylarla karşılaş. Yok yalana dayalı devlet ideolojisi yaymakmış, yok Kemalist olmakmış, yok kültür emperyalizmi yapmakmış. (İsmail Beşikçi’ye dönerek) Arkadaş, sendika içinde hiç kimse Kemalist değildir. Biz seni, Türk yazarları için kullandığın sözlerden dolayı Onur Kurulu’na sevk edebilirdik
İsmail Beşikci: Herhalde savunmamı da alırdınız. Ne ile suçlandığımı da açıkça yazardınız. Ben de aynı şeyleri daha da delillendirerek yazardım. TYS Kemalisttir. Temel sorun şudur: Türk Devleti, Kürdistan’da Kürt ulusuna karşı ağır bir ulusal baskı uyguluyor. Kürtlerin dili, kültürü gasp edilmiş, namusuna haciz konulmuş. Önemli olan, en azından demokratik olduğunu iddia eden TYS’nin, böylesine bir baskı karşısında alacağı tavrı belirlenmesidir. Ben diyorum ki TYS bu baskılar karşısında bilinçli olarak susmakta, baskıları göz ardı etmektedir. Ve ben yine diyorum ki TYS böyle bir protesto eyleminde bulunamaz. Çünkü sendikanın genel başkanı, hükümete hizmet sunmak için yoğun bir gayret içine girmiştir. “Doğu Edebiyat Seferi”ni düzenlemek için devletten yardım istemektedir. “Otobüsümüzü temin et, yatacak otel temin ct veya otel masraflarını karşıla, lokanta masraflarımızın faturasını öde, biz de Doğu’ya edebiyat seferi düzenleyelim,” denilmektedir. Devletle bu kadar içli dışlı olan, “Doğu Edebiyat Seferi” için, ondan bu derece umutlu olan bir kişi veya kuruluş, Doğu’ya ancak devletin resmi ideolojisiyle bütünleşerek, ancak o doğrultuda gidebilir. Halbuki önemli olan, Kürt ulusuna karşı sürdürülen baskıları protesto etmektir.
Aziz Nesin: Biz devletten para yardımı da alırız, Doğu’ya da gideriz. Devlete vergi veriyoruz. Yardım isteyebiliriz. Hep bu devletin okullarında okuduk. Devletten bazı yardımlar istemek, onun ideolojisi ile bütünleşmek anlamına gelmez. Yazarların kağıt sorunu vardır. Vergi bağışıklığı sorunu vardır. Bunlar elbette hükümetle konuşulacak. Bu, bütünleşmek değildir.
Osman Nuri Koçtürk: Bu konuda fazla katı olmamak gerekir. Yardım da alınabilir, o yardımla başka işler de yapılabilir. Örneğin biz, UNESCO’dan yardım aldık. Fakat ona kazık attık.
İsmail Beşikci: Bu farklı bir konu. Kaldı ki bu kazığı ancak bir kere atabilirsiniz. UNESCO, sizin kendisine kazık attığınızı fark ederse bir daha yardım verir mi!? Baskı grubu olmak başka şey, devletin baskı politikalarına ortak olmak başka şeydir. TYS demokratik bir kitle örgütü olarak, bir baskı grubu olarak yazarların haklarını koruyabilir. Yazarlar için yeni çıkarlar sağlayabilir. Fakat, “Bize araba temin et, yatacak yer temin et, yemek parası ver, Doğu’ya edebiyat seferi düzenleyelim,” demek doğru değildir. Bu, devletin Kürt ulusu üzerindeki asimilasyon eylemlerine ortaklığı ifade eder.
Aziz Nesin: Fark etmez.
İsmail Beşikci: Eder. Eğer Kürt ulusuna baskılar yapılıyorsa ve siz de bu baskılar karşısında susuyorsanız, bu baskıları görmezlikten geliyorsanız, bu politikaları benimsiyorsunuz, hatta bu politikalara ortaksınız demektir. Doğu’ya gidilmez diye bir şey yoktur. Gidilir, fakat devletin ırkçı, şoven politikası eleştirilerek, bu politika protesto edilerek gidilir, Kürt ulusunun ulusal ve demokratik özlemleri dile getirilerek gidilir. Temel sorun son derece açıktır: Kürdistan’da Kürt ulusuna karşı elli yılı aşkın bir zamandır ırkçı ve sömürgeci baskılar uygulanmaktadır.
Aziz Nesin: Baskı vardır, fakat sömürge değildir. Hem ben “Kürt Yazarları Sendikası Başkanı” değilim, Türk yazarıyım ve Türk Yazarları Sendikası başkanıyım.
İsmail Beşikçi: Siz Türk yazarı olarak, Türk Yazarlar Sendikası başkanı olarak Türkiye’de Kürtlerin örgütlenme özgürlüğünün olmadığını bilmelisiniz. Demokrat kişi ve kurumlar, Kürtlerin bu tür örgütlenme özgürlüğü için de mücadele vermek durumundadır. Türk yazarları bu imtiyazlarını Kürtlere karşı bir silah gibi kullanmamalıdır. Kürt ulusunun dili, kültürü gasp edilmiş, yurdu bölünmüş, parçalanmış, doğal kaynakları yağmalanmış. Namusuna haciz konulmuş bir ulus Kürtler. Kürt ve Kürdistan adlarını yok edebilmek, unutturabilmek için her türlü tedbir alınıyor ve uygulanıyor. Kürdistan’ın doğal kaynakları üzerinde Kürtlerin tasarrufu yok. Nedir bu baskının adı!?
Aziz Nesin: Baskı vardır, fakat sömürge değildir. Ben 1944 yılında, sen daha dünyada yokken, Doğu halkına yapılan baskıcı muameleleri yazdım.
İsmail Beşikci: Bu yazılar da araştırılır. Fakat 1944 yıllında bu konularda devlet politikasını eleştirebilen bir kişinin, 1978’te devlele bu kadar bütünleşebilmesi de araştırılmalıdır. Fakat benim eleştirilerim kişi olarak Aziz Nesin’i hedef almıyor, TYS’yi ve bu sendikanın başkanı olarak Aziz Nesin’i hedef alıyor.
Aziz Nesin: Senin ayakların yere basmıyor. Sen Türk yazarlarına hakaret ediyorsun. Yok devlet ideolojisi ile bütünleşmiş, yok Kemalist imiş, yok kültür emperyalizmi taşıyormuş vs. vs. Senin söyleyeceklerin hiç kimse için inandırıcı olamaz. Herkeste akıl var, izan var. Halbuki biz senin hakkında ne kadar iyi şeyler düşünüyorduk. Giriş aidatı almadık. Seni onur üyesi yaptık. Siz içerdeyken sizinle ilgilendik. Kitap imzalama törenlerinde ne kadar iyiydin, bu tür sözler söylemiyordun.
İsmail Beşikci: Tutuklu yazarların sendika üyeliğini kabulleri de sendika için bir onurdur. Giriş aidatı konusunda ne söylemek gerekir, bilmiyorum. Bilgimizin dışında üye kaydedildiğimize göre giriş aidatı alınmaması doğaldır. TYS’ye gelince: TYS Kemalist çizgidedir. İzin verin açıklayayım. Temel sorun şudur: Kürtler, Türkler için hiçbir zaman sorun olmayan ve yaratmayan konularda istek sahibi oldukları zaman çok ağır baskılarla, ceza tehditleriyle karşı karşıya kalıyor. Bunların en önemlisi Kürt dili üzerindeki taleptir. Türkiye’de gerek resmi, gerek özel, gerek devrimci, gerek karşıdevrimci çeşitli gruplar yarışmalar düzenliyor. Türk dilini en iyi kullananlara, Türk ulusal özelliklerin geliştirilmesine katkıda bulunanlara ödüller veriyorlar. Bir Kürt ise Kürtçe yazdığı için zindana atılıyor. Kürdistan’daki sömürgeci bir baskı bile değildir. Bu baskı sömürge toplumlarda uygulanan baskılardan çok daha barbar, çok daha katliamcıdır. Kürt ulusal özelliklerini parçalamak ve ulusu tümüyle köleleştirmek amacı vardır. İşte TYS’nin böylesine eylemleri protesto etmediğini, bilakis devletin ırkçı ve sömürgeci politikasına destek olduğunu belirtmeye çalışıyorum.
Tahsin Saraç: Aziz Nesin “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez” kitabının ikinci cildinin sonunda Kemalist olmadığını açıkça söylemektedir.
İsmail Beşikci: Kişinin ne dediği pek önemli değildir. Önemli olan eyleminin muhtevasıdır. Bu eylem de Kürt ulusuna karşı uygulanan ırkçı ve sömürgeci baskılar karşısında devletin yanında yer almak biçiminde ortaya çıkıyor.
Aziz Nesin: Baskı vardır, sömürgeci değildir. Dikkatli konuş, ayakların yere bassın. Türkiye’de senin bu fikirlerine herkes güler geçer. Hiç kimse ciddiye almaz. Herkeste akıl var, izan var. Senden köy de olmaz, kasaba da. O Doğu halkına da, Batı’ya da hiçbir fayda gelmez.
İsmail Beşikci: Bizim ayaklarımız yerdedir. Söylenenler de uzun süredir olguların sistematik izlemi ve gözlemi sonucu elde edilmiştir. “Köy olmak, kasaba olmak”, faydalı olmak, subjektif yargılardır.
Aziz Nesin: Sendikaya gerekli bilgiler ulaştırıldığı zaman gerekli tepkileri gösteriyoruz. Her olayın ardından koşamayız. Ben Kürt yazarları sendikasının başkanı değilim.
İsmail Beşikci: Ben TYS’nin üyesiyim. Yayınlanan bütün kitaplar üzerinde baskı vardır. Toplatılmışlardır. Kamu davası yürümektedir.
Aziz Nesin: Bunlardan haberim yok.
İsmail Beşikci: Bunlardan nasıl habersiz olabilirsiniz!? Ankara’da, burada, 15 Ocak 1978 tarihinde, yine bir kitap imzalama töreni vardı. Bu törende öteki iki arkadaşla birlikte (Vedat Türkali, Erol Çankaya) isimlerimiz birlikte yazılmıştı, fakat kitaplar toplatılmış olduğu için ben bu törene katılmadım. Bu gerekçeyi de açıkladım. Bunu siz de biliyorsunuz. Fakat bu törenin ne başında, ne de sonunda, devletten gelen böyle bir baskıyı protesto etmek gereğini duymadınız. Konuşmadığım ve yazmadığım zaman, “O zaman ne kadar iyiydiniz,” diyorsunuz, konuşunca rahatsız oluyorsunuz. Yazılı eleştiriye tahammülünüz yok. Fakat benim burada anlatmaya çalıştıklarım kişisel sorunlarımın çözümüyle ilgili değildir. Kürt ulus sorununun anlatılmasına karşı devletten gelen baskıları ve bu baskılar karşısında TYS’nin tutumunu belirtmeye çalışıyorum. Bu konularla ilgili olan yazar arkadaşlar tutuklanıyor, sık sık aramalar yapılıyor. Yazı araç ve gereçlerine fiili olarak el konuluyor. Kitaplar ve dergiler toplanıyor, hatta matbaadayken el konuluyor. İlerici denilen gazeteler bu haberleri kamuoyuna ulaştırmamakta ısrar ediyor. Bütün bunlar demokrat kişi ve kuruluşlar tarafından protesto edilmesi gereken olaylardır. Fakat sendika bu görevi yerine getirmemiştir. Bunların ötesinde gazeteler, kitaplarımızın ve dergilerimizin ilanını vermemektedir. Örneğin Cumhuriyet gazetesi, Kürtçe bir kelime diye Rızgâri adı geçen bir ilanı koymayı reddetmiştir.
Aziz Nesin: Basında özel sermaye egemendir. İstediği ilanı koyar, istemediğini koymaz.
İsmail Beşikci: Bu ne biçim bir sözdür!? 1974 yılında Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği bir açık oturumda çok farklı şeyler söylüyordunuz. O açık oturumda, 1953 yılında başınızdan geçen bir olayı anlatıyorsunuz. Cumhuriyet gazetesi, adınızdan dolayı kitabınızın ilanını koymayı reddetmiş. Bu nedenle o zaman, bu gazetenin fikir gazetesi olamayacağını söylüyordunuz. Bu gibi eylemlerin protesto edilmesi gerektiğini söylüyordunuz. Bu da ona çok benzeyen bir olay. Cumhuriyet gazetesi, dergimizin, kitaplarımızın ilanını koymayı reddediyor.
Aziz Nesin: Basında özel sermaye egemendir. İstediği ilanı koyar, istediğini koymaz. Buna ben de, sendika da karışamayız. Bu Doğu meselesinin arkasında daima İngiliz parmağı, emperyalizmin çıkarları vardır. Ben hep böyle düşünmüşümdür. Peki Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenileri kıranlar kimlerdir!? Kürt Kürt dediğiniz yerlerde Ermeniler yaşamıyor mu!?
İsmail Beşikci: Burada Kürt sorununun enini boyunu tartışmıyoruz. Kürdistan sorunuyla ilgili yazılara, Kürtçe yayınlara karşı devlet ağır bir baskı uygulamaktadır. Demokrat olduğunu iddia eden kişi ve kuruluşlar bu baskıya karşı olmalıdır diyoruz. Yani sorunun anlatımını engellemek için devlet baskı yapmaktadır, demokrat kişi ve kuruluşlar bu baskılara karşı olmalıdır diyoruz. Sizin söylediğiniz konunun doğrudan doğruya kendisiyle ilgilidir. Kürtler ve Ermeniler komşu uluslardır.
Bir yazar: O zaman Doğu illerini tekrar geri verelim.
Aziz Nesin: (Alayla) Ha, öyle yapalım! Sorunun arkasında ingiliz parmağı, emperyalizmin çıkarları vardır.
İsmail Beşikci: Ermenistan da vardır, Kürdistan da. Bunlar birbirine komşu ülkelerdir. Sorunun arkasında ingiliz parmağı, emperyalizmin çıkarları olduğu doğrudur. Fakat bunu 1919 yılından itibaren, en az 1919 yılından itibaren ele almak gerekir. Kürdistan 1923’e varan yıllarda İngiliz emperyalizmi ve işbirlikçileri tarafından bölünmüştür. Kürt ulusuna böl-yönet politikası uygulanmıştır. Bu süreç içinde Kemalistler İngiliz emperyalizmi ile işbirliği yapmışlardır.
Tahsin Saraç: Doğu şüphesiz ki Türkiye’nin ayrılmaz bir parçasıdır.
Aziz Nesin: Ben senden kuşkulanıyorum arkadaş! Şu sıralar herkesten kuşkulanıyorum, senden de kuşkulanıyorum. Hem Türk olacaksın, hem de Kürt meselesinin ısrarla üzerine gideceksin. Bu, kuşkuyu getirir. Kürtlerin kendileri bu kadar ilgilenmiyor. Hatta yerli yersiz çıkışları yok. Sen ne karışıyorsun!?
İsmail Beşikci: Kuşku herhangi bir konuda bilgilenmenin temel koşuludur. Fakat insanlar kuşkularını daha geçerli bilgilere dönüştürmek için de çalışırlar. Bunun için araştırmalar, soruşturmalar yaparlar. Bu araştırmalar ve soruşturmalar sonunda kuşkularının yerinde olduğu veya olmadığı sonucuna varırlar. Benden kuşkulandığınızı ifade ettiğinize göre gerek özel hayatım ile ilgili olarak, gerek yazarlık hayatımla ilgili olarak araştırmalar ve soruşturmalar yapmak ve bunu kamuoyuna, hiç olmazsa TYS üyelerine açıklamak sizin için görev olarak ortaya çıkmaktadır. Aksi halde devamlı kuşku içinde kalırsınız. Bu da sizi katılaştırır, dogmatik yapar. Öte yandan TYS başkanı olduğunuza göre böyle bir araştırma ve soruşturmayı yapma olanaklarınız da geniştir. Hükümetle bile sıkı ilişkiler içinde olduğunuza göre.
Bu işlerle uğraşmaya gelince: Devlet bu konuyla ilgilenenlere olağanüstü baskılar uyguluyor diye geri çekilmek olmaz. Bilim her türlü konu üzerinde açıklamalar yapabilir. Kürt sorunu da bunlardan biridir. Devletin baskıları karşısında sinmek, geri çekilmek bilimsel gelişmeyi durdurur. Devletin baskılarına kölece boyun eğmek, sinmek, geri çekilmek, devrimci ve demokrat kişilere ve kurumlara yakışır bir davranış değildir. İnsan doğru bildiğini aksi ispat edilinceye kadar her zaman ve her yerde savunmalıdır. Bir kişinin söyledikleri ve yazdıkları eleştirilebilir, eleştirilmelidir. Bu eleştiri yapılmadan, “Neden inatla bu konu üzerinde duruyorsun; hem de Türk olduğun halde!? Bunun için senden kuşkulanıyorum,” demek doğru bir yöntem değildir. Siz benim yazdıklarımı eleştirin, yanlış olduklarına ikna olursam yazdıklarımı düzeltebilirim. Kürtlerin bu işlerle uğraşmadığı yargısı yanlıştır. Bu, yanlış bir gözlemin ve yanlış bir algılamanın sonucudur. Kürdistan, eski Kürdistan değildir.
Yine burada yaptığınız bir söyleşide “Doğu sorunu”nun çok çetrefil bir konu olduğunu, bu sorunun anlatılmasına bulaşamayacak kadar akıllı olduğunuzu söylemiştiniz. Vakıf yaptırdığınızı, çimento, demir boru vs. fiyatlarında çok büyük artışlar olduğunu, bu işleri sağlıklı bir biçimde yürütebilmek için bazı sorunlardan uzak kalmak gerektiğini söylemiştiniz. Şimdi bunun ne anlama geldiği daha iyi anlaşılıyor. Kuşkunuzu denetleyecek araştırmaları ve soruşturmaları muhakkak yapınız. O zaman Kürdistan konusuyla ilgilenen yazarların, dergi ve yayınevlerinin hangi ekonomik ve toplumsal koşullarda bu işleri yürüttüğünü daha iyi anlarsınız.
Aziz Nesin: Saçma sapan işlerle uğraşmanın geriği yok. Dünya kadar işin arasında buna vakit ayrılamaz.
İsmail Beşikci: Kuşkulandığınızı söylediğinize göre bu araştırma ve soruşturmayı yapmak sizin görevinizdir. Aksi halde devamlı kuşku içinde kalırsınız, dogmatik olursunuz. Öte yandan, bu açıklamanızdan dolayı artık TYS üyelerine karşı da sorumlusunuz. Çünkü TYS üyesi olabilmenin temel koşulu demokrat olmaktır. Tüzük böyle yazıyor. Kendisinden kuşkulanılan birisinin bu özelliğe sahip olmaması gerekir.
Aziz Nesin: Böyle gayrı-ciddi işlerle uğraşılmaz. Türk yazarları devletin ideolojisi içindeymiş, yalan ideoloji yapıyorlarmış, kültür emperyalizmini taşıyorlarmış, sömürgecilikmiş… Böyle gayri-ciddi işlerle uğraşılmaz. Bunlara cevap da verilmez. Bu saçma sapan şeylere hiç kimse inanmaz.
İsmail Beşikci: Konuştuklarımız ciddidir. Ciddi bir konu üzerinde konuşuyoruz.
Aziz Nesin: Sen gayri ciddi şeyler söylüyorsun. Senden ne köy olur, ne kasaba. Ne o Doğu halkına, ne de emekçi sınıflara hiçbir fayda gelmez. Arkadaş bize hakaret ediyor. Kemalistlikmiş, devlet ideolojisi imiş, kültür emperyalizmi imiş, sömürgeymiş…
İsmail Beşikci: Hakaret etmiyorum. Böyle bir niyetim yok.
Aziz Nesin: Ediyorsun, fakat hakaret ettiğini söyleyecek kadar yiğit değilsin . .
İsmail Beşikci: Etmiyorum. Eleştiri mektubu açıktır. Burada yiğitlik etmeye de gerek yok. Yiğitlik devletin anti-demokrat baskıları karşısında gösterilmelidir. TYS’nin demokratik bir baskı grubu olmak niteliğini ırkçı ve sömürgeci CHP ağırlıklı hükümete sunmak için didinen siz, yiğitlikten söz etmeyin. Kemalist siyasal bir kavramdır; komünist, faşist, liberal gibi… Bunlar siyasal kavramlardır. Siyasal akımların içeriklerinin belirlenmesinde kullanılır. Kemalizm de böyle bir akımdır. Temel özellikleri anti-komünist ve anti-Kürt olan bir siyasal akımdır. Biraz önce Tahsin Saraç, Doğu’nun Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu söyledi. Kuzey Kürdistan’ın Türkiye’nin ayrılmaz bir parçası, Güney Kürdistan’ın Irak’ın ayrılmaz bir parçası, Güneybatı Kürdistan’ın da Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olduğunu söyledi. Peki Kürdistan’ın siyasal kişiliği nerededir!? Siz, “Kemalist değiliz,” derken bile Kemalistsiniz. Kürdistan uluslararası bir sömürgedir. Kemalizmin en önemli iki özelliğinden biri Kürdistan’ın Ortadoğu’daki bu statüsünün değişmesine engel olmaktır. ikide bir, ‘Senden köy olmaz, kasaba olmaz, senden kimseye fayda gelmez,’ diyorsunuz. Bunlar subjektif konulardır. Tartışılması gerekli değildir. Toplumsal olaylar hakkında bazı düşüncelerim var. Onları açıklamaya çalışıyorum. Yazarlık bu değil midir!? Fakat tartıştığımız konu çok ciddi bir konudur. Siz de bu konuyu ciddi bulduğunuz için, benimle kırk beş dakikadır konuşuyorsunuz. Ciddi bulmasaydınız konuşur muydunuz!?
Aziz Nesin: (Tahsin Saraç’ı göstererek) Arkadaş lafı açtı da Doğu gezisi ne oldu diye. Laf açılmışken konuşuyoruz.
İsmail Beşikci: Sorunun can alıcı noktası da bu ya! Ben sözü edilen eleştiri mektubunu sekiz ay kadar önce sendikaya gönderdim. Şimdiye kadar bu eleştiriyle ilgili olarak bana hiçbir şey söylenmedi. Şimdi birdenbire büyük bir öfke ve hışımla karşı karşıya kalıyorum. Ben bu toplantıda bulunmayabilirdim. Bir bakıma katılmama tesadüf denilebilir. Halbuki sendika başkanı ısrarla, hem de büyük bir saldırganlıkla bu konuyu konuşuyor. Böyle ciddi bir konu “laf açılmışken” anlayışıyla aralık yerde konuşulmamalı. Hem sizin Başbakan’a yazdığınız mektubu, hem de sözünü ettiğiniz eleştiri mektubunu birlikte yayınlayabilirdik. “Sefer” de yapılmadığı için buna gerek görmedik. Ama şimdi bunun yayınlanmasının gereği ortaya çıkmaktadır. Bakalım o zaman ne diyeceksiniz.
Aziz Nesin: Böyle saçma sapan şeylere cevap verilmez. Bunlarla uğraşmaya vaktimiz de yok. Herkeste akıl var, izan var. Güler geçer. Bunlara kim inanır ki!
İsmail Beşikci: Yayınlandığı zaman sonucun ne olacağını görürüz. (Toplantıda daha sonra, TYS’nin çağrılısı olarak Sovyetler Birliği’nden gelen üç yazarın misafir edilmesiyle ilgili bir konu görüşülmüştür. Bu görüşmeler sırasında bir ara Aziz Nesin, İsmail Beşikçi’ye dönerek, “Yakında TYS’nin genel kurulu toplanacak, bu konuları bir rapor halinde genel kurula da bildir,” demiştir.
Not: Konuşmalarla ilgili düzenleme, toplantıdan hemen sonra, İsmail Beşikçi tarafından, notlarına dayanılarak yapılmıştır.
(Kaynak)
Son güncellenme: 18:40:34