Kürtler göçlerle gelmeyen otokton (yerli) ve tarih öncesinden beri adını verdikleri ülkeleri olan topraklarında yaşayan bir halktır. Zengin tarihe ve kültüre sahiptirler.
Günümüzde bir ulusu zorla asimile edip kendi ulusuna katmak için o ulustan daha üstün bir tarihe, dile ve kültürel değerlere sahip olmak gerekiyor. Çin defalarca farklı kavimler tarafından işgal edilmesine rağmen işgal edenler Çin kültürüne karşı koyamamış ve zamanla Çin uygarlığı içinde eriyip yok olmuşlardır.
Günümüzde işgalci devletler Çin'i işgal edenler gibi asimile olmamak için işgal ettikleri halkın önce varlığını inkar edip üstün kültürel değerlerini de kendilerine mal ediyorlar.
Kürd'ler tarihin her döneminde var olan inkar edilen tarihleri, talan edilen dilleri ve kültürleri ile uygulanan jenosit ve mecburi iskan politikalarına, anadillerine konan yasaklara rağmen direnerek gelenekleri ile varlıklarını sürdüren kadim bir halktır.
Selçuklu ve Osmanlı'nın saray ve yazışma dilinde ağırlıklı olarak Kürdçe'nin kullanılması Kürd dilinin zenginliğinin kanıtıdır. Dil uzmanlarının yaptığı bilimsel araştırmaların sonucunda Hindi-Avrupa dillerinin kökeni sayılan Kürdçe, dört lehçesi ile birlikte bütün engellemelere ve yasaklara rağmen dünyada konuşulan kelime zengini diller arasında 8. sırada yerini aldı.
Türk Dil Kurumu'nun yüzyıllık çabasına rağmen Kürdçe kelimelerin yerine aynı anlamı taşıyan Türkçe kelimeleri bulup koyamamıştır. Diller etkileşim içerisindedir, ancak kullanılan kelimelerin kökeni belirtilir. Türkçe’ ye geçip kullanılan Kürdçe kelimelerin kökeni bildik nedenlerden dolayı belirtilmez. Kökeni belirtmek zorunda kalan Kürdçe kelimelere de Farsça kökenli denir.
Türk Tarih Kurumu ve bir kısım egemen ulus tarihçileri Alparslan'ın Bizans İmparatoru Romenos Diogenes ile yaptığı savaşta Kürd mirlerinin yaptığı katkılarından, Osmanlı'nın batıya yaptığı her seferde doğusunu güven güven altında tutan kimi otonom, kimi bağımsız Kürd mirliklerinden söz etmezler. Yine Osmanlı'nın katıldığı 1.paylaşım savaşında ve yenilgiden sonra Yunanistan ile yapılan son savaşta verilen sözlere inandığı için Türk halkını savaşta yalnız bırakmayan Kürd'lerin adı ve iki savaşta yaptıkları katkılar 24 anayasası ile birlikte artık anılmaz oldu.
Kürd'lerin folklorik değerlerini çeşitli uluslar arası yapılan yarışmalarda egemen uluslar kendilerine mal edilerek kullanılıyor. Kürd kadın ve erkek kıyafetleri ve oyunları ile (Diyarbakır veya Urfa folklor ekibi gibi) uluslar arası yarışmalarda Kürd'lerin adı anılmadan Türk'ler adına çeşitli birincilik kazanıldı. Karacadağ bölgesinin ve aslı Kürdçe olan "Kara üzüm habbesi" gibi, yine kavga ve yiğitliğe davet türküsü olan "Cane Cane" ve daha binlerce Kürdçe olan türküler Türkçe yazılarak kopyalanan müzikleri ile birlikte sahiplenildi.
Günümüzde hazırlanan Kuruluş, Alparslan ve Selahaddin Eyyubi gibi diziler "bu karda olmaz" denilecek biçimde çarpıtılan tarihi gerçekler ibretle izleniyor. Tarihi bilgilerin eksik anlatımı ve çarpıtılması ile birlikte dizinin her bölümünde yüzlerce insanın fetih ve ganimet uğruna boğazlanmasına rağmen "Çekimlerde hiç bir canlıya zarar
verilmemiştir" diye belirtilip izleyicinin hayvan sevgisine gönderme yapılıyor.
Kürdistan'da yapılan arkeolojik kazılarda çıkarılan ve imha edilmekten kurtulan düzinelerle tarihi eserlerin bulunması silinmek istenen varlıklarının aksine Kürd'lerin kadim medeniyetlerini inkara meydan bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor.
Bu konuda Aryen aşiretlerinin birleşerek Samsat'ta kurduğu Kommagene krallığının bıraktığı tarihi kalıntılar, Nemrud dağındaki Tümülüs, tanrı ve kral heykelleri verilebilecek güzel örneklerden sadece biridir. Adından da anlaşılacağı gibi Kommagene-Kom-ma geli-Halk topluluğu anlamında Kürdçedir. Kommagene halkı barış ve refah sağlayan krallarını öldükten sonrada sevdiklerini belirtmek için isimlerinin başına Nemır yani ölümsüz diyerek anmışlardır. Halk arasında yüreklerde yer etmiş liderlere duyulan saygıdan dolayı söylenen Nemır zamanla tarihçiler tarafından bilinçli olarak çarpıtılarak halkına karşı acımasız ve zalimlikte sınır tanımayan hükümdar anlamına dönüştürüldü. Zamanımızda da Kürd tarihini çarpıtmak isteyen tarihçilerde bunu çeşitli rivayetler uydurarak aslı dışında anlamlar yükleyerek kullanıyorlar. Çocukluğumuzda bu hikayeleri dinleyerek büyüdük. Aklımız erdikçe de uydurulan rivayetlerin amacının ne olduğunu anladık.
Uydurulan rivayete göre kendi adını verildiği dağda Nemrud diye kral yaşarmış. Bu kral çok zalim ve kendini beğenmiş biriymiş. Tek bir adımda Fırat nehrinin bir yakasından diğer yakasına geçebilecek kadar iri yarı ve karnı acıktığında onlarca koyun ve büyük baş hayvanı bir defada ağzına atarak yiyen bir yaratıkmış. Gurura kapılan bu kral kendini tanrı ve ölümsüz ilan ederek her gün ok attığı Allah tarafından yok edilmiş.
Günümüzde tanrı heykelleri ve Kommagene topluluğun ilk kralı olan 1.Anticos'a ait tümülüsün (mezar yeri) bulunduğu dağ da ölümsüzlük anlamına gelen Nemrud adını almıştır. Güney Kürdistan'da atalarından aldığı mirası Peşmergeleri ile birlikte onlarca yıl efsanevi bir direniş ile devam ettiren M.Mustafa Barzani'yi ölümünden sonra sevgi ve saygı ile gönüllerinde yaşatan Kürd halkı Nemir, yani ölümsüz olarak anmasının nedeni de budur.
Aşağıda Nemrut dağında bulunan, asırlar öncesine ait kadın heykeli ile resimdeki Kürd kadınının baş bağlama şekli görülüyor. Atalarından kalma binlerce yıllık geleneği Kürd kadınları başlarına bağladıkları örtü ve kofi (taç) ile hala devam ettiriyorlar.
A.Güllüoglu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.