Yıllardı ABD ve Rusya arasında gel gitlerle Rojava'da kendisine alan açmak isteyen Türkiye Esad güçlerinin çekilmesinden sonra Halep ve Tel Rıfat'ın HTŞ ve eğitip donattığı ÖSO tarafından alınması ile yıllarca yaptığı hazırlığın karşılığını almış oldu.
Türkiye televizyonlarında Suriye ile ilgili başta akademisyenler olmak üzere yorum yapanlar bu iki örgütün savaşta emir komuta merkezi gibi olayları değerlendiriyorlar. Senaryo üstüne senaryo üretiliyor.
Akademisyenlerin görevi siyasilerin propaganda amaçlı sözlerini tekrar etmek değil objektif ve gerçeklere dayalı yorumlar yaparak halkı aydınlatmak olmalı.
Hamas lideri Haniye ve Hizbullah lideri Nasrallah'tan sonra Türkiye'deki televizyon kanallarının yeni gözdesi "Suriye Geçici Hükümeti Başkanı" Abdurrahman Mustafa oldu. ÖSO'su YPG'nin boşalttığı yerlere Mehter Marşı ile girdiği ballandıra ballandıra anlatılıyor.
Devlet Bahçeli'nin PKK'ye silah bırakma karşılığında Öcalan'ın serbest bırakılması karşılığında yaptığı açıklamanın Kürd sorunu ile bir ilgisi yok. Aklı başında olan herkes bu saatten sonra silahlı mücadelenin Kürdlere bir kazanımı olmayacağını bilir.
Üstelik Alpaslan Türkeş'in kızı Ayyüce Türkeş’in Bahçeliye tepki gösterdiği gibi "PKK'yi lağvetmenin Türkiye'nin bölgedeki terörizm hareketine karşı operasyon yapma gücünü kaybedeceği anlamına geldiğini; bu açıklamayı yapanların bunu bilme ihtimali olmadığını düşünüyorum" demişti. Ayyüce Türkeş'in demek istediği PKK silah bırakırsa Türkiye Güney Kürdistan ve Rojava'da neden asker bulundurduğunu ve yaptığı operasyonları izah edemez demek istiyor. Zaten Bahçeli'de Kandil'de İran ile ilişkide olanların silah bırakmayacağını bildiği için silah bırakma şartını koymuş.
DEM Parti'nin atanmış yöneticilerinden biri gelişmeler karşısında "Emperyalistler Ortadoğu'da eski haritaları yırtıp yeni Ortadoğu'nun dizayn edilmesine asla izin vermeyeceğiz" diyerek Sykes-Picot Anlaşması ile oluşturulan statükonun bozulmasına AKP,CHP ve MHP gibi karşı olduklarını ve değişmesine izin vermeyeceklerini söylüyor. Kürdleri de "boşuna hayal kurmayın" diye uyarıyor. Oysa Suriye'nin bu duruma gelmesinin sorumlusu babasından devraldığı azınlık diktatörlüğü devam ettiren oğul Esad’dan başkası değil.
Görülmesi gereken Sykes-Picot Anlaşması'nın Ortadoğu'da bu haliyle bir yüzyıl daha sürdürülebilir olmadığıdır. Var olan statükoyu Saddam gibi korumak isteyenler gelişmelere ayak uyduramayacaklar.
Türkiye’nin Suriye’de izlediği siyasetin amacı sadece Kürd kazanımlarına engel olmak değildir. Böyle bir değerlendirme eksik olur. Türkiye aynı zamanda İslami cihatçılara verdiği destek ile elini güçlendirip İran'dan boşalan boşluğu doldurmak ve ABD'ne "Kürdleri desteklemekten vazgeç, ben varım" demek istiyor.
İran'ın Ortadoğu'da izlediği siyaset sadece İsrail için değil Suudi Arabistan, Lübnan, BAE ve Katar içinde tehdit.
İran'dan kalan boşluğunu doldurmak isteyen Türkiye İran gibi tepki ile karşılanacaktır.
Bir diğer dikkat çeken gelişme Türkiye ve İsrail'in sürdürdüğü Esad karşıtı politika artık aynı paralelde buluştu. Türkiye'nin desteklediği İslami cihatçı HTŞ ve ÖSO'nun Esad yönetimine karşı her kazanımı aynı zamanda Türkiye'nin ve İsrail'in Suriye politikalarının yararına olacak. Bu ortak paydada uzlaşan politikanın uzun süreli olmayacağı, ancak nereye kadar uzayabileceğini de zaman gösterecek.
Ayrıca İsrail Hizbullah lideri Nasrallah ile birlikte örgüt yöneticilerini öldürdüğünde El Kaide Örgütünün Suriye kolu olarak bilinen HTŞ sevinç gösterileri ile kutlama yapmıştı. Eski adı El Nusra Cephesi olan HTŞ yöneticileri değişmeden adını değiştirerek terör listesinden çıkmak istiyor. IŞİD’in insanları canlı canlı yaktığı ve başlarını kestiği görüntüler, ele geçirdikleri yerlerde yaptıkları yağma ve talanlar, kadınlara tecavüz etmeleri, pazarlarda cariye niyetine alıp satmaları hala akıllarda.
Gelen haberlere göre Haleb'i ele geçiren HTŞ, Kürdlere kentten ayrılmamaları için “Özgür Halep Şehrindeki Suriyeli Kürtler, hep birlikte onur duyduğumuz çeşitli Suriye kimliğinin birer parçasıdır. Bağımsız Suriye ‘de çeşitliliğin zayıflık değil bir güç olduğuna inanıyoruz. Bu bağlamda, Devlet örgütünün (IŞİD’ten söz ediliyor), aralarında cariye almak vb. İslam’ımıza, adetlerimize ve geleneklerimize ters olan uygulamaların da bulunduğu-Kürtlere karşı işlediği barbarca davranışları kesin bir şekilde reddediyoruz. Suriye Kürtlerini, oluşumları ve farklı kültürleri ile daha parlak ve medeni bir hale gelecek olan Halep şehrindeki asıl bölgelerinde kalmaya çağırıyor ve bunların sağlanmasında onlara kefil oluyoruz” diye açıklama yapmış. Rus savaş uçakları İdlib kent merkezinin bombalıyor. yönelik. Çok sayıda sivil yaşamını yitirmiş. Binlerce aile yeniden göç yolunda
"Kimsenin toprağında gözümüz yok" diyen Bahçeli Suriye'deki gelişmelerden sonra hazını alamayacak 82 Kerkük,83 Musul diyerek plaka dağıtmaya başladı. İdlib ve Haleb sonra da Şam sırasını bekliyor.
Adnan Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.