Entelektül; tahlil eder, ayıklar.
Aydın; görür, tutum alır ve safını belirler.
Siyasetçi; stratejisttir, siyasi mimardır. Stratejisinde yalpalama, yalan, hile yapan kendini net ortaya koymayan, 'birilerini kandırayım' diye kurnazlığı seçtiğini sanırken siyasetini çürüten, oysaki kendini uzun sürede çözen, parçalayan, tüketen hale getirir.
Strateji, hedeftir.
Hedef; ulusal, toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişmenin önünde engel olan temel çelişkiye göre belirlenir.
Toplum ya da toplumları sarmalayan pek çok iç ve dış çelişki vardır. Ancak bunlar arasında bir tanesi temel/ esas/ ana ya da belirleyici çelişkidir.
Ana çelişki çözüldüğünde, diğer çelişkileri de çözme kolaylığı sağlayan ve birden fazla çelişkiyi kendi içinde sönümleme imkanı veren çelişkidir.
Bu nedenle, strateji açıktır ve nettir.
Taktik, hedefe giden yol, yöntem, diyalog, temas, ilişki ve ittifaklardır.
Taktik zaman ve koşullara göre değişebilir.
Strateji, temel çelişki değişmedikçe değişmez.
Siyaset stratejisi, iktidara yürümek ve iktidar/statü oluşturmaktır
Siyasette taktik, sanattır. toplumsal tarihi ve sosyolojiyi çözmek, çelişkileri görmek ve sağlıklı yaklaşımı, teması sağlamayı bilmektir ustalığıdır..
Siyasette, temel çelişki ile temel olmayan çelişkiler doğru tespit edildikten sonra, tali çelişkileri ana çelişkinin yerine koymak, siyasette başarısızlığa neden olur.
Ana çelişkiyi, hedefi bilmeden mücadele etmek, yan yani tali çelişkilerle oyalanmak ya da oyalatılmak zaman kaybı, enerji tüketimi ve sonuçta boşa düşmeyi getirir, başarı değil, yenilgiye götürür.
Siyaset program ve tüzük dahilinde yapılır.
Siyaset, vizyon ve eğitim ile yapılır.
Siyaset, iletişim, güç ve araçlar ile yapılır.
Bilinç, yetenek, profesyonel insan kalitesi ve kitle ile yapılır.
Bunlar sağlanmadan sağlıklı taktikler ile hedefe ilerlemek güç olur.
Siyasetçi, entelektüel çalışmalardan, aydın tutum ve uyarılarından esinlenmeden ilerleyemez, sağlıklı tutum geliştiremez!
Entelektüel, kitle hareketini, siyaseti sağlıklı çözmeden, toplumsal harekete ki özlem, çelişki ve iç ilişkilerini, etkileşim ve tarihsel arka planını ortaya çıkaracak verileri ortaya çıkarıp olası gelişmelere işaret etmeden kendini gerçekleştiremez.
Aydın, entellektüel çalışmalardan esinlenir, kaotik zamanlarda tutunduğu tutum ile kitlelerin yönünü etkiler, hedefe yürüyüşü, siyasetin önünü sağlıklı görmesi için ışık tutar aydınlatır.
Entelektüel çalışmalar, Aydın tutum ve siyaset sınıfı birbirini reddedemez. Bilakis, birbirlerinden beslenir, sağlıklı düşünme, veri sağlama, bilgi ve bilinç edinme hususunda temas halinde kalmak, etkilenmek durumunda kalır ve olur.
Entelektüel, aydın ve siyasetçi birbirinin rollerini karıştırdığında, kendilerini gerçekleştiremez ve kadük kalırlar.
Her birey ve kesim kendi alanında sağladığı başarılar ile bilimsel, ulusal, toplumsal ve siyasal ve de tarihi gelişmelere vesile olur.
Entelektüel ve aydın; oportünist, pragmatist, yararcı, yalancı ve yalaka olduğunda kendisi olmaktan çıkar ve çürür. Entelektüel ve aydın, talimatlar, müdahaleler karşısında boyun eğerse, niteliğinden uzaklaşır.
Doğru düşünmek;
kolektif bilgiyi derlemeyi,
Çalıştaylar yapmayı, Toplum ile olmayı,
Geniş çevreleri izlemeyi,
Yüzleşmeyi ve profesyonel olmayı,
Yoğun ve farklı kanallar ile ilişkide olmayı,
Fikir, öneri ve yeni teknoloji ile iç içe olmayı,
Zihin dinginliği içinde kendini gerçekleştirmeyi gerektirir.
Dinamik düşünme bu yoğunluk içinde olabilir. Manipülasyonları aşmak ancak böylesi aktivitelerle sağlanır.
Bilimin ve aklın çözemeyeceği hiç bir şey yoktur.
Tabi bilimi kullanma metodunu bilenler için!
Çağımız barbarlar ile mazlum milletlerin,
Güçlü ülkeler ile güçsüz ülkelerin,
Ezen patriyarki sistem ile
ezilen cinslerin,
Barbar kapitalizmin kar hırsı ile doğayı yaşam alanı dışına taşıyanlar ile yaşama tutunanların,
Din ve çağdışı ideolojiler ile seküler insanlık arasında,
Ekonomik ve siyasi egemenliğe dayanan emperyal devletlerin güç savaşı arenasında yaşayan bir cihanda var olmak, makus talihi yenmek üstün yetenekler gerektirir.
Bunu siyasal tutsakların, askerlerin ya da herhangi toplumsal bir kategorinin, cinsin, sınıfın, ulusun ya da birey hatta kurumun tek başına çözmesi güçtür.
O halde siyasetçi kendisini görecek, vizyon koyacak, kendine bakacak, konumunu bilecek, dünyayı ve bölgeyi tarihsel olarak kavrayacak, kendini işinin öznesi olacak, yeni gelişmeler ile kendini yenileyecek, hedefinden şaşmadan siyasi ustalıkla taktiklerini, ittifaklarını geliştirerek krizleri, kaotik demlerini kendi lehine çevirerek aşabilecek!
Bu genel geçer durumu bilmeksizin yaşama tutunmak, ilerlemek güçtür. Bu tespitlerde ki genellemeyi özgünlüğümüz nasıl yaşadı, yaşıyor ve yaşayacak bunun sapmalarını tespit etmek, cevabını ortaya koymak gerekir!
Tarihte yaşanan ezilmişlik, sömürgecilik ve soykırım, gökten gönderilen kader ile değil, Herakleitos'un deyimiyle "aklımızın, davranışımızın, duruşumuzun ürünü..." olarak içine düştüğümüz ya da düşürüldüğümüz ahvaldır. Buna doğru bakmaya ve yol almaya bakacağız!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.