Yıllardır Türkiye’nin yerleşim yerlerine sürülmüş, göç etmiş Kürdler; galeyana getirilmiş Türklerin saldırılarına maruz kalıyor. Evler, dükkanlar yakılıyor, parti binaları etnik bir ruhla yakılıyor, insanlar dövülüyor, yaralanıyor, öldürülüyor. Güvenlik güçlerinin yetersiz kaldığı olaylarda bazen saatlerce, bazen günlerce süren şiddet olayları yaşanıyor. Kronikleşen bu durumlarda ‘Kürdler kapana kısılmış, kapana sığınmış fare gibi’ bekliyor. İmdadına koşacak kimseleri olmuyor, olmayacak da.
Şiddet olaylarının ardından insanlarımızın yüzlerinde, ses tonlarında kalıcı bir çaresizlik, güvensizlik beliriyor. Saldırı yapanlar yakalanamadığı için yargılanamıyor da. Kısacası, topraklarından kopup başka bir coğrafyada yaşamak zorunda kalan Kürdler can ve mal güvenliklerinin olmadığı, olacağa da benzemeyen bir yaşam sürüyor.
Örneğin, İzmir’e taşınmış, orada ev, araba, iş ve işletme sahibi olmuş biri ya da bir aile birkaç dakikada maddi manevi tüm birikimini ve manevi değerlerini kaybedebiliyor. Öfkeli ve yönlenmiş kalabalıklar Kürde ait ev ve iş yerlerini yakıp yıkıyor, linçler yaşanıyor ve insanlarımız o anlarda canlarını kurtarmaktan başka bir şey düşünmüyor. Bu gibi yerlerde yaşayan Kürdler kendilerini güvende hissetmiyor ve göründüğü kadarıyla, hiçbir zaman da hissetmeyecek.
Bu tür saldırılar bazı Kürdlerin korkmasına, sinmesine, kendisini ‘Kürd değilmiş gibi’ göstermesine ya da ‘ben farklı bir Kürdüm’ anlayışı geliştirmesine ve ardından asimile olmasına neden oluyor.
Onlarca yıldır başımıza gelen budur, bundan sonra da böyle olmayacağını kim öne sürebilir? Kürdler galeyana gelmiş her güruhun vicdan limitini izlemek, öfke ve nefret nöbetlerine, şiddet fantezilerine katlanmak zorunda değildir. Bu sadece Kürdler için geçerli de değildir; Türkler, İngilizler, Afrikalılar yani tüm insanlar için geçerlidir. Güvenli bir yaşam herkes için tartışmasız bir haktır.
Oysa ki, topraklarımızda yaşayan biz Kürdler canlı yayınlarla izlediğimiz bu kötü olayları, bir istisna hariç, hiç yaşamadık. Şiddetin her türüne maruz kalan Kürdleri endişeyle izliyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor, yardımımız dokunmuyor.
Şunu kabul etmek gerekir ki, Kürdler için tek güvenli coğrafya kendi topraklarıdır. Bu nedenle, topraklarını terk etmiş ve asla güvende olmayacak Kürdlere geri dönme çağrısı yapılması gerektiğini tartışmalıyız. Yani, “Siz bölgemize yani evinize geri döndüğünüzde, yaşadığınız saldırıları, trajedileri ve tedirginlikleri asla yaşamayacaksınız.” demeliyiz.
“rehine Kürdler”
İşinizi devredip, oralardaki tüm birikim ve yatırımlarınızı nakde çevirip tekrar atalarınızın topraklarına yani topraklarınıza dönmeniz mümkün değil mi? Öğrencilerinizin bölgedeki okullara kayıt yaptırmasını ya da tercih yapmasını sağlamak zor mu? KPSS türü sınavlara girenlerin atanma yeri olarak bölgemizi tercih etmesi olanaksız mı?
Kürdler göç ettirilerek huzur dolu Türklerin huzurunu bozdu ve ayrıca, bölgede süren ve bizim de onaylamadığımız can kayıplı süreçler onların öfkelenmelerine neden oluyor. Birkaç yıl içinde tüm Kürdler bölgeye tekrar dönerse, bu denetimli öfkeli kalabalıkların akıp kavuracağı ev, sokak, mahalle, şehirlerarası otobüs, iş yeri kalmayacağı için onlar da, en azından, böyle olaylarda yer almamış olacaktır.
Bölgemize dışarıdan gelmiş hangi öğrenci, çalışan ya da aile, Kürdlerin Manavgat’ta maruz kaldığı şiddete maruz kalmıştır? Bu hiç olmadı ve olmayacak. Bölgemizden ayrılıp şehirlerine dönenler, bizleri şükranla anarlar. Bölgemiz sadece Kürdler için değil, herkes için güvenlidir ve herkese dosttur, yardımseverdir.
Kürdlerin kendileri için güvenli tek yerin bölgemiz olduğunu kavraması ve bu gerçeğe sarılması gerekenler sadece dışarıda yaşayanlar değildir. Aynı zamanda, bölgemizde yaşayanlar da bunun farkına varmalı değil midir? Öğrenciler bölgemizdeki okulları tercih etmeli, mezuniyetten sonra da bölgemizde kalmalı, KPSS türü sınavlar ya da tayinlerde bölgede kalmaya devam etmeli değil midir?
Öğrencilerimizin tümü bölgede kalırsa, bölgedeki okullarımızın kalitesi doğal bir biçimde yükselecektir. Kaliteli eğitim ve yaşam kendini doğallıkla dayatacaktır. Bölgemiz çok daha huzurlu, demokratik ve güvenli olacaktır. Yetişmiş, yetenekli, çalışkan ve girişimci bireylerimiz bölgemizi kısa sürede değiştirecektir. Böylece bölgemiz her milletten insan için cazibe merkezi olacaktır.
‘Bölgemizde yaşayan’ ve ‘Bölgemiz dışında yaşayan’ bu her iki kesim, coğrafyamızın kıymetinin farkına vardığında ve bu kıymeti sahiplenip koruduğunda, bölgemizde uygar yaşamı başlatmanın koşulları da oluşmaya başlayacaktır.
Bu geri dönüşler ve de bölgemizi terk etmeyişler, ‘bölgemizde yaşanan yoğun emek sömürüsüne’ de kesinlikle son verecek, bu yüzden yaşanan mevsimlik işçilik gibi çileli iş alanlarının da sonunu getirecektir.
Bu öneri, ‘Kürdler de, Türkler de huzurlu yaşasın’ diyedir. Dünyanın her tarafındaki tüm birey, grup, dernek, vakıf, partilerimiz ve Kürd dostlarının bu çağrıyı dikkate alması, tartışmalar ve çalışmalar yapması; yaşanan çaresizliğimize, zavallılığımıza, kıyımımıza, travmalarımıza ve asimilasyona karşı etkili başlangıçlardan, engellerden biri olacaktır.
Aziz Yağan
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.