Sosyal Psikoz ve Hakikat

Şu an gündemde olan Filistin-İsrail sorununda, canhıraş 23. Arap-Filistin ulus devletini desteklerken. Kürtlere "Ulus devlet gericiliktir" diyorlar. Güler misin ağlar mısın? Peki bu cesareti nerden alıyorlar? Kürtlerin bu mazlumiyetini ve mağduriyetlerini kullanarak yıllarca "kurtuluş" yalanıyla Kürtleri boşa kürek çekmeye zorlayan PKK sayesinde oldu.

Gencettin Öner

18.11.2023, Cts | 07:42

Sosyal Psikoz ve Hakikat
Makaleyi Paylaş

Psikoz, psikiyatri uygulamalarında kişilere konulan bir hastalık teşhisidir. Anlamı; "Kişinin normal olmayan fikirlere, düşüncelere, algılara kapılarak, gerçeklikten uzaklaşması ve kopması durumudur." diye tanımlanır. Bu tanıma toplumların önemli bir kesimi dahil olduğunda bu hastalığın adı "sosyal psikoz" olur. Olaylara ve olgulara akıl, vicdan ve mantıksal yaklaşımlardan uzaklaşan toplumlar, sosyal psikozun esiri olurlar. İçinde yaşadığımız toplumun çok büyük bir kesimi bu durumu yaşıyor. Tek adam ve otoriter rejimlerde, iktidarı ellerinde tutan diktatör ve otokrat muktedirler, toplumun zihnine dikte ettikleri irrasyonel duruş ve davranışları "yegane hakikat" diye yutturmaya çalışır. Çünkü bu yalanları yutmaya hazır epeyce insan var. Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasıyla, bu toprakların üzerinde binlerce yıl medeniyetler kurmuş çok kültürlü toplumların duygularına, inanç ve kültürlerine aykırı bir şekilde tekçi, inkarcı ve irrasyonel bir devlet kuruldu.

İnsanlığın, erdemlilik ve uygarlık adına yola çıktığı, uğruna milyonlarca can verildiği bu çetrefilli ve eziyetli süreçte, hayatın pratik tecrübelerle öğrettiği iyilik kavramları tersyüz edilerek, toplumu itaat ve biat eden bir yola zorladı. Hayat arenasında, toplumsal bir talebin karşılığı olarak ortaya çıkmış solculuk, sağcılık, dindarlık, dinsizlik, demokrasi ve özgürlüklerin içselleştirilemediği toplumlar -ki bunun prototip örneği Türkiye'dir- sınıfsal ve ideolojik kimlik duruşlarını sahte maskeler giyerek gizlediler. Bu türden toplumlarda boy veren solcuları da dindarları da sahte. Oysa evrensel sol anlayış, mağdurların, ezilmişlerin, sömürülenlerin, temel hakları gasp edilmiş ulus ve halkların hak mücadelelerinde onların yanında durmak, ayrım gözetmeksizin bu zulümlere karşı çıkmakla tescillenir. Bu desteği sunarken gerçek sol bu desteği minnet gibi algılamaz bunu ahlaki ve vicdani bir görev olarak bilir. Bu görevi ifa ederken, "ama" "fakat" "lakin" demez. Hep altını çizdiğimiz gibi, Türkiye de kurumsal sol, hiçbir zaman bu çizgide olmadı. halkına hep tepeden baktı. Hep üst telden çaldılar. Ezilenlerin, dipte olanların duygularını anlama ihtiyacı onların umurunda olmadı. Tekçi ve otoriter rejimin, yok saydığı, haklarını gasp ettiği kesimlerin yani Kürtlerin, Ermenilerin ve diğer Gayrimüslimlerin haklarını savunmak şöyle dursun, bu hakkı talep ettikleri için kadın, çocuk demeden katliamlardan geçirmiş olan rejimi "ilerici" ve "reformcu" mağdurları da "feodal" ve "gerici" diye nitelediler.

TKP (Türkiye Komünist Partisi) Dersim katliamı konusunda Kominterne (III. Komünist Enternasyonal) sunduğu rapora bir göz atalım. TKP, bu korkunç katliama; "“…İlerici ve reformcu Kemalist yönetim ile Dersim’in feodal-gerici Kürt aşiretlerinin ayaklanması sırasında yaşanan olaylar.” diye bahsediyor. Nasıl bir solculuk ve komünistlik ama? "ilerici" ve "reformcu" dediği rejim, bu toprakların otokton ve kadim milletlerin varlığını yok sayarak yasaklamış, inkârcı ve etnik milliyetçi bir paradigmayı toplumun geneline zorla dayatmıştır. Bu rejim, kendi partilerinin kurucu liderini ve merkez komite üyelerinin tamamını, Karadeniz'de kurmuş oldukları tetikçi örgütü olan teşkilat-ı mahsusa ajanları tarafından boğdurulmuş, Mustafa Suphi'nin Rus kökenli eşinin acılarla dolu trajik serüveni vicdanları sızlatmıştı. Bu genç kadın, yıllarca seks kölesi olarak kullanıldı. Taze ve güncel olan bir konu daha gündeme düştü. Biraz da bunun üzerinde duralım. Kürtlerin oylarıyla seçilerek meclise giren TİP'li Sera Kadıoğlu, eğitim bakanlığı bütçesi görüşülürken, sözde muhaliflik kisvesi adı altında, dilinin altındaki baklayı çıkararak İktidarın "andımız" ı kaldırmasını eleştiriyor. Hanımefendi, şakacıktan muhalif olduğu iktidara çatıyor gibi gözükerek bilinçaltında saklı tuttuğu şoven duygularını böylece dışa vuruyor. Dünyanın en ırkçı ve en faşist andı olan "andımız" ın geri gelmesini savunmak, ırkçılığın da faşistliğin de ötesinde bir şeydir.

Varlığı, dili, kültürü inkar edilmiş, bu inkar anayasa ve yasalarda kayıt altına alınmış, Türk olmayan topluluk ve ulusların çocuklarına her gün "Türküm, doğruyum...varlığım Türk varlığına armağan olsun" diye bağırtılmasını desteklemek, ırkçılığın alası değil midir? Ben bir Kürt olarak, kurulan ve kurulacak bir Kürdistan devletinde çocuklarıma ve torunlarıma her gün "Varlığım Kürt varlığına armağan olsun" diye bağırtılmasını hiç istemem. Şiddetle de karşı çıkarım. Böyle bir uygulama son derece faşist bir anlayıştır. Türk solunun bütün yelpazeleri, dünyanın en mazlum ve en mağdur milleti olan Kürtlerin devlet kurmak dahil, geleceklerini kendilerinin belirlemesi hakkına hep iki yüzlü ve çifte standartlı yaklaşmışlar göstermişlerdir. Şu an gündemde olan Filistin-İsrail sorununda, canhıraş 23. Arap-Filistin ulus devletini desteklerken. Kürtlere "Ulus devlet gericiliktir" diyorlar. Güler misin ağlar mısın? Peki bu cesareti nerden alıyorlar? Kürtlerin bu mazlumiyetini ve mağduriyetlerini kullanarak yıllarca "kurtuluş" yalanıyla Kürtleri boşa kürek çekmeye zorlayan PKK sayesinde oldu.

Bunların dindarları da sahte. Yoksul ve cahil halkı din ve milliyetçilik afyonu ile uyutarak, bu dünyada bir şeyleri olmayan, dünya nimetlerinden mahrum kalmış insanların algısına; "Bu fani dünyada bir şeye sahip olamadım, bari cihada katılıp şehit olayım ki öbür dünyada Allah'ın verdiği cariye ve nimetlere kavuşayım" diye gençleri kullanıyorlar. Ama kutsadıkları o "şehitlik şerbeti" ni kendi çocuklarına ve yakınlarına her nedense yakıştırmıyorlar. Böylesine de vicdansız ve ahlaksızdırlar. İnsanlıktan, vicdan ve merhametten nasibini almamış, silahsız sivil çocuk, kadın demeden sırf Yahudi diye insanları gözlerini kırpmadan öldüren vahşi teröristleri kınamayan, tersine "oh olsun" diyerek alkışlayan bir dindarlık olabilir mi? Oysa İslam içtihatlarında, kuran süre ve ayetlerinde, Allah'ın Yakup (İsrail) oğullarına "vaadedilmiş toprakları" verdiğini kabul eder. Ayrıca Musa'yı peygamber, Tevrat'ı da kutsal kitap olarak kabul ediyorlar. Peygamber olarak Musa'nın İstisna olarak Allah ile birebir konuşan tek peygamber olduğunu yine Müslümanlar kabul ediyor. Siz Allah ile birebir konuşacak kadar yakın olan Musa'ya ve Tevrat'a inanmıyor musunuz?

Evet Ortadoğu'da bu günlerde sayıları on binin üzerine çıkmış çoğunluğu sivil, kadın ve çocuk masum Yahudi ve Müslüman Araplar katledildi. Türk ve bazı Müslüman ülkelerde devlet kaynaklı kirli dezenformasyon ve yalan haberler diz boyu sürüyor. Devlet kurumlarından, siyasi partilere, gazetecilerden, sözde sivil toplum örgütlerine kadar, herkes İsrail'i suçluyor. Aklı başında ve vicdanlı hiç kimse çıkıp, acımasız ve vahşi bir terör örgütü olan Hamas'ın sivillere yönelik katliamlarını "Filistin'in hakları adına, İsrailli masum sivilleri katletmek günahların en büyüğüdür. Şiddet ve terör hiç bir şekilde hak arama gerekçesi olamaz" diyemiyor. İsrail, gerçekten aklı başında ve sorumlu bir muhatap arıyor ama bulamıyor.

Terör ve şiddet yöntemleriyle beslenen Filistinli örgütler ve onların finansörleri, bu küçük toprak parçasında Yahudi ve Filistinli Arapların barış içinde bir arada yaşamasını istemiyorlar. Filistin'in sorunu da ulusal bir sorun olmaktan çıkmıştır. Filistin zaten yarı devlet. İsrail de iki resmi dil var. İbranice ve Arapça, Filistinli Arapların parlamentoları, hükümetleri ve devlet başkanları var. Filistinli örgütler, İktidar ve rant için birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar. İsrail orayı bıraksa, laikler ve dinci Filistinliler birbirlerini kırıp geçer. Buna rağmen, Filistinliler bağımsız bir devlet isterlerse bu da onların en doğal hakkıdır. İsraillilerin buna itirazları da yok. Sorun katliam ve barbarlığı benimsemiş Filistinli örgütlerde. Bunlar, İsrail ile hiç bir şekilde ve hiç bir zaman anlaşma yapamayız diyorlar. "Yahudileri bu topraklardan çıkarıncaya kadar savaşımız devam edecektir. İsrail'i yerle bir edeceğiz" Filistinli örgütler İsrail ile anlaşmadan bunu anlıyorlar. Bir kıyaslama yaparsak. Türkiye devletinin çıkıp Kürtlere; "Size çok haksızlık yaptık. Kürtlüğünüz inkar edildi. Diliniz kültürünüz yasaklandı. Gelin bu konuda anlaşalım. Federatif ortak bir devlet mi? Bağımsız bir devlet mi istiyorsunuz?" dediklerinde, Kürt siyasal örgütlerinin, "Hayır buralar bizim. Sizin Orta Asya'ya gitmeniz gerekir" demekle eş anlamlıdır. İsrail, kendi varlığını ve halkını korumak zorundadır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

2496 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:09:33:14

Gencettin Öner

Yazarın Önceki Yazıları

İnsanlık Değerlerinin Yerle Bir Edildiği, İnsanlık Erdeminin Çöktüğü Nokta; Soykırımlar 2024 Seçiminin Patolojik Siyasal Anatomisi Üzerine Bir Kaç Söz? Kürt Siyasetçilerin Aymazlıklarına Kim Dur Diyecek? Mertliğin, Onurun ve Yiğitliğin Timsali; Yılmaz Güney Toplumlara 'Hakikat' Diye Dayatılan Sosyal Psikoz ve Sosyal Halüsinasyon Handikaplarından Kurtulmaları Mümkün Olabilir mi? Sekülerlik, Laiklik, Komünizm ve Sosyal Darwinizm Üzerine Felsefi Bir Analiz; Kürtler Bu Kavramları Nasıl Algılıyor? (2) 3 Olgu, 3 Sonuç ve Toplumun Çok Hazin Aymazlığı Sekülerlik, Laiklik, Komünizm Üzerine Felsefi Bir Analiz; Kürtler Bu Süreçte Ne Yapmalı (1) Tarihten Hiç Ders Çıkaramama Selahattin Demirtaş ve Seher’in Dramı Sarı Hoca(İsmail Beşikci) Hakkında Birkaç Hayat Anekdotu 'Derin Dewlet Nedır Abê?' Aptallığın Resmi Var Mıdır Acaba? Yalanlarla Zihinlere Kazınmış Ezberlerin Bozulması ve Hakikat 'Xwedê Mırov Kor Neke, Kor Bikejî Kerr Neke' 'Cumhuriyet' Nedir? Ne Değildir? 'İlericilik', 'Gericilik', 'Faşizm' ve 'Demokrasi' Kavramları Üzerinde Felsefi Bir Beyin Fırtınası Sivil Katliamları İdeoloji ve Din Kisvesi Altında Savunan Barbarlık 'Göz Bebeği' 'Göz Ağrısı' 'Göz Dikeni' Katliam, yağma, fetih ve işgalleri kutsama, bu kötülüklerin mağdurlarının torunlarının aymazlıkları üzerine Bayramlar; Kimilerine Sevinç ve Mutluluk Vesilesi Olurken, Kimilerine Neden Hüzün ve Yok Sayılma Vesilesi Oluyor? Tabuları Yıkmak Değerli Hukukçu, Hakperest İnsan, Hacı Akyol’un Anısına Saygıyla Toplumsal Hafıza, Mustafa Muğlalı ve 33 Kurşun olayı Sivas Katliamı Üzerine Tekrarlı Bir Hatırlatma Hakikat ve Vicdanla Bağdaşmayan Rutinleşmiş bir İnanç Ezberi; Kurban İnsanlığın Erdemli Olma Yolundaki Uzun Yürüyüşü; Evim mi? Devrim mi? İki Yüzlülük, Riyakarlık ve Yalanlarla Nereye Kadar? 2023 Seçim Sonuçları Üzerine Birkaç Söz… Kaybedenler ve Kazananlar; Neden? Nasıl? Niçin? Yüz Yıldır Kürtlere Dayatılan 'Kırk Katır mı? Kırk Satır mı? ' Anlayışına Ne Zaman Dur Denilecek? Faşist Nobranlıkla Nereye Kadar? Bir Seçimin Sosyolojik ve Siyasal Anatomisi 'Denizler'in Yolu' ve Gerçekler Dersim Katliamı Olguları, Kavramları Çarpıtma Ve Türk Toplum Algısında Karşılık Bulmuş Politik-Şoven Psikoz 23 Nisanı Bayram Havasında Kutlayan Türkler, 24 Nisan Trajedisini de Unutmamalılar Toplumu İnanç Ve Bayrak Dayatmasıyla Terbiye Etmeye Çalışılan Oyunlar Ve Erdemlilik Tarihte yaşananlardan ders çıkaramama ve son hazin siyasi aymazlık Kılıçdaroğlu'nun 'Halil İbrahim Sofrası' Temennisi ve Gerçekler Spor centilmenliği, seri katilleri kutsama ve faşistleşen toplum Coğrafyamızda meydana gelen deprem felaketi üzerine birkaç söz Riyakarlık, makyaj ve yalanlarla nereye kadar? Etnik nefretin aramızdan aldığı güzel insan; Hrant Dink 'Öteki'ye Olan Düşmanlık ve Nefret, Empati ve Erdemliliğe Dönüşebilir mi? 100. Yılına girecek olan otoriter ve tekçi rejimin kalıcı otokrat bir rejime evrilmesine karşı mağdurlar ne yapmalı? 'Kimseye Verilecek Bir Çakıl Taşımız Yoktur' Veya ‘Ya Sev Ya Terket!' Metaforu Üzerine Birkaç Söz Nasıl Bir Anayasa? Sedama bındestîya Kurda azlû bu! Neo-Osmanlıcılık ile Neo-İttihatçılığın 100 yıllık ezeli düşmanlıktan, iktidar ittifakına geçmeleri ve 10 kasım üzerine birkaç söz Cumhuriyet mi, Demokrasi mi? 2023 Seçimlerinde 'vatandaş bekası' için kime ve neye göre oy verilmeli?
x