Moskova Orta Doğu’daki etkisini sessizce derinleştiriyor
Ukrayna savaşı ve Suriye’deki kayıplara rağmen Rusya’nın Orta Doğu’dan çekileceği yönündeki beklentiler boşa çıktı. Moskova düşük maliyetli ama çevik stratejisiyle bölgedeki nüfuzunu koruyor ve Batı’nın hedeflerini zorlaştırıyor.

Rusya’nın Ukrayna savaşıyla zayıflayan askeri ve ekonomik kapasitesi ile 2024’te Suriye’de Esad rejiminin çöküşü, Moskova’nın Orta Doğu’dan geri çekileceği yönünde yaygın bir kanaat oluşturdu. Ancak saha gerçekleri bunun tersini gösteriyor. Rusya, bölgedeki boşlukları kullanarak yaptırımların etkisini hafifletiyor, ekonomik kayıplarını telafi ediyor ve zaman zaman ABD ile Avrupa’nın bölgesel hesaplarını zorlaştırıyor.
2022’den sonra düşük maliyetli ama çevik strateji
Esad rejiminin çöküşü ve bazı diplomatik dışlanmalara rağmen Moskova, bölgedeki etkinliğini korumayı sürdürüyor. Bunun en güncel örneği, Aralık ayı başında Riyad’da düzenlenen Suudi–Rus iş forumu oldu. Görüşme, iki ülke arasında kapsamlı ve nadir bulunan bir vizesiz seyahat anlaşması ile sonuçlandı. Bu adım, Suriye kaybına rağmen Moskova’nın Körfez’deki meşruiyetinin sürdüğünü ortaya koydu.
Rusya artık “daha az kaynakla daha fazla sonuç” üretmeye odaklı. Bu çerçevede Kremlin, riskli inisiyatiflere girmek yerine düşük maliyetli diplomasi, seçici baskı ve hedefli ortaklıklara yöneliyor.
Esnek diplomasi: Her aktörle temas, kimseyle tam ittifak değil
Moskova, İran–İsrail gerilimi sonrası dikkatli bir dengeleme siyaseti izledi; İsrail saldırılarını engellemedi ama Tahran ile diyaloğu kesmedi. Aynı şekilde Türkiye, Körfez ülkeleri, Mısır, Libya’daki farklı taraflar ve Suriye’deki yeni güçlerle ilişkilerini sürdürüyor. Hedefi, çatışmaları çözmek değil, her durumda söz hakkı sahibi olmak.
Suriye’deki askeri varlığı azalmış olsa bile Rusya, hâlâ “arabulucu” ya da “spoiler” (oyun bozucu) aktör konumunu koruyor. Bu durum İsrail gibi aktörlerin de Moskova’nın tamamen çekilmesini istememesine yol açıyor.
Askeri varlık küçüldü ama nüfuz araçları duruyor
Rusya; Libya ve Suriye’de tuttuğu sınırlı askeri noktalar üzerinden Afrika ve Orta Doğu’daki çatışma bölgelerine gerektiğinde personel ve silah aktarabiliyor. Böylece büyük askeri harcamalara girmeden etkisini sürdürme imkânı buluyor.
Ekonomik araçlar da Moskova’nın elini güçlendiriyor. OPEC+ koordinasyonu sayesinde petrol üretimi ve fiyatları üzerinde etkisini sürdüren Rusya, Körfez ülkelerini hem ekonomik ortak hem de yaptırımların etrafından dolaşmak için bir ticaret koridoru olarak kullanıyor.
Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri ile ticaret hacmi 2019–2024 arasında neredeyse üç katına çıktı; Suudi Arabistan ile ekonomik ilişkiler hızla derinleşiyor.
Bölgesel bölünmeler Rusya’ya alan açıyor
ABD ve Avrupa’nın Orta Doğu politikalarındaki uyumsuzluk, bölge ülkelerinin çok yönlü dış politikalarıyla birleşince Moskova için yeni fırsatlar doğuyor. Hiçbir Körfez ülkesi Rusya’ya yaptırım uygulamadı; aksine ticari ve finansal işbirlikleri artıyor.
NATO üyesi Türkiye ile Moskova arasındaki enerji bağı, Batı’nın ortak tutum geliştirmesini daha da zorlaştırıyor.
Batı için uyarı: Zayıflık yanıltmasın
Uzmanlara göre Rusya’nın zayıflığı Batı’nın rehavete kapılmasına yol açmamalı. Kısıtlı imkânlara rağmen Moskova, Batı’nın reddettiği aktörlere silah sağlayabilir, çok taraflı platformlarda veto kartını kullanabilir, petrol ve tahıl gibi konularda baskı unsuru yaratabilir.
Orta Doğu’da Moskova artık merkezi güç olmayabilir, ancak etkisiz de değildir. Çevikliği, fırsatçılığı ve bölgesel çatlakları ustalıkla kullanması sayesinde Batı için hâlâ zorlu bir rakip olmaya devam ediyor.
Son güncellenme: 13:06:42

































































































































































































