Evrensel demokrasiyi ve özgürlükleri içine sindirmiş erdemli toplumlarda, o ülke tarihinde çok ciddi roller oynamış şahsiyetlere olan bakış, o yöneticilerin gösterdikleri ayırımsız, eşitlik ve adalet anlayışı çerçevesinde değer biçerler. Vicdani Kanaatlarıyla hareket etmeyen, birey olamamış, geri ve tebaa toplumlar da ise geleceklerini dinsel ve ideolojik cemaatlere görme zorunluluğuna itilirler. Bu toplumlar, itaat etmeye alıştırılmış toplumlardır. Bu türden geleneksel toplumlarda, insanlığa üstün hizmetler sunmuş, vicdan sahibi deha insanlara itibar edilmez. Otoriter, sert, astığı astık kestiği kestik diktatörlük heveslileri olan kişiler baş tacı edilirler. Bu diktatörler, o ülke insanlarının kaderleri üzerinde alabildiğince keyfi ve hoyratça kararlar verirler...
Bir devlet sisteminin ve rejiminin adının “Cumhuriyet” konması, o devletin vatandaşlarının emrinde onun mutluluk ve refahı adına çalışacağı anlamına gelmez. Batı Avrupa’nın tamama yakını ile uzak doğuda Japonya gibi ülkelerin devlet sistemlerinin adı monarşidir. Orada cumhuriyet yok, meşruti krallıklar vardır. Japonya, İngiltere, İspanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda ve Belçika gibi ülke rejimleri Monarşi krallıklardır. Ama günümüz demokrasi ve özgürlüklerin en iyi işletildiği, insan hak ve özgürlüklerin en iyi uygulandığı, her türlü düşünce ve ifadelerin serbestçe dillendirildiği ülkeler bu ülkelerdir. Demek ki ülke rejimlerin adının ne olduğu değil, o ülkede gerçek anlamda demokrasi, özgürlükler ve temel insan haklarının kendi iç hukukunda işletilip işletilmemesiyle ilgilidir.