Türkiye'de Osmanlı'dan bu yana neredeyse gelenek haline geldiği halde askeri vesayetin ve yapılan darbelerin aleyhte konuşmak, yazmak yasaktı.
Çok partili sisteme geçiş ile birlikte TBMM'ne ve seçim ile iktidara gelen partilere askeri müdahaleler yapılarak örtülü (28 Şubat gibi) yada on yılda bir yapılan (1960-71-80) açık darbeler yapıldı. Seçim ile iktidara gelen siyasiler darbe yada verilen gizli-açık muhtıralar ile iktidardan uzaklaştırılıp cezalandırıldılar.
Darbeler tekrar edilmesi istenmiyorsa bunlardan söz etmek gerekir. 60 askeri darbesinden sonra idam edilen Menderes ve itibarlarının iade edildi ancak darbe yapanlar ile ilgili gereken yapılmadı.
Yakın tarihte Evren ve arkadaşları göstermelikte olsa yargılandı ve neden ceza aldılar? Sonra Ayışığı, Balyoz Darbe Planı gibi açılan davalarda yargılanan kimlerdi ve hangi iddialarla bu davalar açıldı ? Bunları tekrar etmek artık suç mu?
600 kişi kapasitesi olduğu halde binlerce kişinin kaldığı, uygulamaları ile işkencenin merkezi haline getirilen, iç ve dış güvenliğinden askerlerin sorumlu olduğu Diyarbakır 5 nolu askeri cezaevi Adalet Bakanlığı’na mı bağlıydı?
15 Temmuz 2016'da yapılan darbe girişiminden sonra darbeler ve askeri vesayet daha rahat eleştirilmeye başlandı.
İktidar partisinin sözcülerinin darbe girişimine karşı aldıkları tavırdan övünerek söz ettikleri ve darbelere son verdikleri açıklamalar hala akıllardadır.
Ne oldu da bilinen olayları tekrar eden Tanrıkulu'na bu kadar tepki gösteriliyor?
Utanç tablosu da denilen 12 Eylül askeri darbesinin nedenlerinin, yarattığı sosyal ve siyasi sonuçları ile birlikte tartışıldığı bu günlerde CHP millet vekili Sezgin Tanrıkulu gündem yapıldı.
Demokrasinin egemen olduğu her ülkede olduğu gibi Askeri Mahkemeler kapatıldı, Genel Kurmay Başkanı Milli Savunma Bakanı'na bağlandı. Bütün bunlar iktidar tarafından ne için yapıldı? Askeri vesayete dolayısıyla darbelere karşı önlem almak için değil mi?
Bunlar yapılmasına rağmen Sezgin Tanrıkulu darbe ve silahlı kuvvetler ile ilgili bilinenin tekrarı olan sözleri neden bu kadar tepkiye yol açtı anlamak mümkün değil.
Sezgin Tanrıkulu İnsan Hakları Derneği ve Diyarbakır Barosu’nda darbe sonrası yöneticilik yaptığı dönemde yaşanan hak ihlallerine şahitlik etmiş, en zor koşullarda mağdurlardan yana tavır almıştır.
Bu nedenle yaşanan olaylarla ilgili her sözü ciddiye alınmalıdır. Yine Diyarbakır'da İnsan Hakları Vakfı'nın temsilcisi olduğu için Robert Kennedy İnsan Hakları Ödülüne layık görüldü.
Uzun bir süre Kılıçdaroğlu’nun yardımcılığını da yapan Tanrıkulu İstanbul’dan CHP millet vekili oldu. Yapılan son seçimde de CHP'nin varlık gösteremediği memleketi olan Diyarbakır'dan aday gösterildi ve seçildi.
İktidar her zaman yaptığı gibi kötü giden ekonomik koşullardan dolayı gündemi değiştirip dikkatleri Tanrıkulu'nun sözlerine çekmek isteyebilir. Bu anlaşılabilir olsada "Horasan'lı erenlerden Seyyid Mahmud Hayrani" torunu Kılıcdaroğlu'na ne oldu da Tanrıkulu'nu iktidar gibi eleştiriyor? Dersim'de yapılanlara sahip çıkmayan Kılıcdaroğlu’ndan Tanrıkulu'na sahip çıkmasını beklemek saflık değil mi?
Anlaşılması gereken Kılıçdaroğlu Tanrıkulu'nu eleştirerek seçim öncesi antidemokratik yasa ve uygulamalarda olduğu gibi statükoyu korumak amacı ile iktidara destek verme görevine geri döndü.
Yeni slogan "CHP değişse Türkiye değişir" deniyor. Yıllardır seçimle iktidara gelemediği için Anıtkabir'e yürüyen, orduyu göreve çağıran, üniversitelerde ikna odaları kuran CHP'liler değil miydi? Statükonun devamı için bu güne kadar anayasaya aykırı olduğunu bile bile iktidarın her uygulamasına destek verip yanında yer alan CHP Türkiye değişse bile değişmez.
Geçmişte değişebilir, değiştirilebilir umudu ile içinde yer alan, destek veren herkes gibi Tanrıkulu'da hala 1938'de kalan CHP'nin savunduğu statükocu anlayışın çizgilerine takıldı. Bu çizgileri aşmak istediği için de partisi tarafından yalnız bırakıldı.
Önemli olan Tanrıkulu'nun CHP tarafından desteklenip desteklenmeyeceği veya bundan sonraki tavrının ne olacağı değil. Ata sözünde olduğu gibi "Düşen öküze bıçak çekilmez" Önemli olan son seçimde kendi adayını çıkarmayıp Kılıçdaroğlu'na Diyarbakır'da oyların yüzde 71.88'inin alınmasını sağlayanların, hatır için bir oy YSP'ye,bir oy Kılıçdaroğlu’na diyenlerin kimler olduğunun bilinip unutulmamasıdır.
A.Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.