Çok partili sisteme geçiş ile birlikte kurucu irade önlemini almış, iktidar ile muhalefetin siyasetteki yerlerinin sınırlarını belirlendi. İktidarda ve muhalefette yer alan tekçi partiler çizilen bu sınırın dışına isteseler de çıkamazlar. Çıkmak isteyenlerin başına neler geldiğini 60 darbesi ile gösterildi.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada ki radikal değişime karşı (BOP, Güney Kürdistan Federe Yönetimi, Rojava) kurucu irade bu sefer önlem olarak tekçi düşüncenin yanında Türk-İslam sentezini dahil etti. Böylece statükocu rejim içinde iyi polis-kötü polis örneğinde olduğu gibi seçimlerde kullanılabileceği sözde farklı ama özde aynı iki alternatif oluşturuldu.
Sınır Ötesi Operasyon, OHAL ve Kayyum atama gibi benzeri uygulamalarda kurucu iradenin oluşturduğu mevcut statükoyu koruyup kollamak için iktidara destek veren, arkasında duran yine kurucu iradenin biçtiği görev gereği muhalefet oldu.
Bu nedenle yapılan çoğu uygulamanın antidemokratik olduğunu, hatta Kılıçdaroğlu'nun itiraf ettiği gibi anayasaya aykırı olduğunu bile bile iktidara destek verildi. Çünkü bu günkü muhalefet iktidar olduğu takdirde benzeri uygulamaları yeniden kendisi tekrarlayacak olmasıdır.
İktidar ve muhalefet her seçim öncesi olduğu gibi bu seçim öncesinde de iktidar olabilmek için zamanında gereği yapılmayan konuları gündem yaparak birbirlerinin açığı ile uğraşıyorlar. Bunların arasındaki iktidar mücadelesinde Kürdlerin bir "sorumluluğu" olmadığı gibi taraf olmalarının da en ufak bir kazanımı da yok.
Biri “Bay Kemal” diyor, diğeri “Ben Kemal, geliyorum” diyor. İki dönem seçilerek Cumhura başkanlık yapmış olmasına rağmen muhalefet Yüksek Seçim Kurumu'na diploması yok diye üçüncü sefer aday olmasın diye itiraz ediliyor. Kızıl Elma ve farklı olana düşmanlık üzerine kurulu tekçi düşünceyi savundukları halde iktidar ve muhalefetin kendi aralarındaki mücadeleleri, Kürd oylarını alma çabaları artık trajikomik hale geldi.
Türkiye'de sağda ve solda yer alan bütün partiler demokrasiden yana olduğunu iddia ediyor. Haklılar, köleci toplumda da demokrasi vardı ama sadece köle sahipleri için geçerliydi. Bunların savunduğu demokrasi sadece kendileri için geçerlidir.. Demokrasi bu nedenle eşitlik ile birlikte ele alınmazsa bir anlam ifade etmiyor. Anayasanın değişmez dört maddesini savunduğu halde partilerin demokrasiden ve eşitlikten söz etmelerine aldanmak en hafif deyim ile siyasi saflıktır. Yiğidin hakkını yiğide vermek gerekirdi, iki ittifak içinde anayasanın değişmez denilen dört maddesinin değişebileceğini bir tek Deva Partisi Genel Başkanı Babacan cesaret ile söz ediyor.
Benzer yanlarını bir tarafa bırakıp demokrasi diyerek Cumhur ve Millet İttifakı arasında fark aramak, fark yaratmaya çalışmak nafile çabadır. Günümüz dünyasında demokrasiden yana olan siyasi partilerin olmazsa olmazı farklı olanlar için de eşit hakları savunmaktır. “Bana var sana yok” diyenler eşitlikten ve demokrasiden söz edemez.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.