Günümüzde gizli tutulan amaçlarına ulaşmak için bilinçli bir şekilde içi boşaltılmış kavramlar ve somut koşullara uymayan ideolojileri kullanarak halkı kandırıp ulusal mücadeleyi amacından saptırmak, var olan ulusal potansiyeli yok etmek için siyaset yapılıyor. Örneğin sürekli savaştan yana olan, hala ne için savaştığı, silahlı mücadeleyi neden devam ettirdiğini çelişkilerle ifade eden PKK örgütü Hendek Savaşı gibi başından sonuna kadar felaketle sonuçlanacağı belli olan yaptığı eylemlere rağmen barış istiyor.
Barışı savunalım, âmâ nasıl bir Barış? Onurlu barış deniyor, onurdan kastedilen ne?
İran'da İranlılaşmak, Irak’ta Iraklılaşmak, Suriye'de Suriyelileşmek ve Türkiye'de Türkiyelileşmek ile sağlanan barışımı onurludur? Yoksa ULUSAL KİMLİK ile kazanılan otonomi, federasyon ya da bağımsız devlet olarak Birleşmiş Milletler Camiasında temsil edindiğinde kazanılan barış mı onurlu olur yorumunu sizlere bırakıyorum.
Demokrasi de içi boşaltılan bir diğer kavram. Bilindiği gibi köleci Roma İmparatorluğunda da demokrasi vardı. Âmâ bu demokrasi köleler için değil sadece köle sahipleri için geçerliydi. Ezilen ulus adına verilen demokrasi mücadelesi UKKTH'nın savunmak ile başlar ve hayatın her alanında ezen ulus ile ezilen ulusun eşitliğini savunmak ile devam eder.
Örnek verdiğim bu kavram kargaşaları ile yaratılan siyasi ortamdan çok daha vahim olan diğer konu da bazılarının "siyasi irademiz" dediği, ağzından çıkan her kelamı vahi olarak kabul edip temel doğruların yerine koyarak savunduğu Öcalan, Şam'dan çıkarılacağını anladığı andan itibaren ihanete varan görüşlerini tabu gibi kabul eden örgüt içinde kesim oluşturuldu. Bu kesim için Öcalan'ın sağlık durumu ve örgütünün en ufak bir çıkarı, olur-olmaz eylemler ile ölüme gönderilen örgüt militanlarının hayatından, daha da önemlisi Kürd halkının ulusal hakları için verilmesi gereken mücadeleden daha önemli hale getirilmek isteniyor.
Hatırlayalım, geçmiş zamanlarda MİT ile kurduğu ilişki ortaya çıkınca zorunlu olarak yaptığı açıklamada "Ben MİT’ten, MİT’te benden faydalandı" demişti. Çok az insan dışında bu açıklamanın vahameti ve yarattığı sonuçlar üzerinde üzerinde durmadı ve karanlıkta kaldı. Kendisinin de itiraf ettiği gibi MİT kendisine ev tutmuş ve para vermiş. Bunların karşılığında MİT'e ne neler verdiğini açıklamadı. Neler verdiğini açıklamasa da yola çıkarken oluşturduğu hareketin dönemin koşullarına uygun savunduğu görüşler ile bu gün gelinen siyasi görüşte oynadığı rol karanlıkta kalan çok şeyi aydınlatıyor.
Ortadoğu’da gelişmelerle birlikte örgütlerin bu gelişmelere karşı aldığı tavırlarla kim kiminle olacağı saflar da artık belli oluyor.
Bilindiği gibi 1992 yılında İ-KDP lideri Dr.Şerefkendi ve arkadaşları Sosyalist Enternasyonel Toplantısı'na katılmak için gittikleri Berlin’de İran mollalarının emri ile Ahmedi Nejad'ın organize ettiği, Hizbullah militanlarının yaptığı alçakça yapılan suikast ile katledildiler. Bu bilinmesine rağmen DEM Parti Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi üzerine yaptığı açıklama ile safının nerede olduğunu belirledi. Böylece minnet borçlarını ödedikleri gibi "Kürdleri çok seven", Ortadoğu'da emperyalist amaçlarla yayılma siyaseti izleyen molla rejiminin yanında olduklarını antiemperyalist düşüncenin ardına sığınarak göstermiş oldular.
Oysa Ortadoğu’da İran molla rejimi sömürgeleri ile yetinmeyerek kendi emperyalist amaçları için besleyip kullandığı Hamas örgütünün liderlerini Tahran'da bile korumuyor, ya da koruyamıyor. En fazla yaptığı birkaç günlük yas ilan etmek.
Bir diğer önemli gelişme Hamas ve Hizbullah'ı örgütleri ile sürdürdüğü vekalet savaşında umduğunu bulamayan İran molla rejimi devlet başkanı başkanı Dr.Mesud Pezeşkiyan "Eğer Allah göstermesin ülkede bir olay olsa Azerbaycan kendi başına devlet olur, Kürdistan kendi başına devlet olur, Huzistan başka, Belucistan Başka. Yani artık İran kalmaz” demeye başladı. Buna rağmen molla rejimi başta Kürd ve Beluclar olmak üzere muhalefet eden farklı etnik yapıdaki muhaliflerini idam etmeye devam ediyor.
Pezeşkiyan'ın yaptığı bu açıklamayı değerlendirirken Gazi Muhammed'in İran ile ilgili vasiyet ettiği görüşleri unutmamak gerekiyor. Gazi Muhammed "Artık düşmanlarınıza aldanmayın. Merhametsiz ve vicdansızdırlar. Size acımazlar. Sizi birbirinize kırdırırlar. Yalan dolanlarla, para pul ile sizi karşı karşıya getirirler.” Der.
Bir başka vasiyetinde de "Acem (İran) size bal veriyorsa mutlaka içerisine zehir katmıştır" dediğini de unutmamak gerekir.
Hatırlayamadığım bir yerde okumuştum. Eskiden uzun sefere çıkan gemiciler gemilerindeki fareleri yok etmek için bir tane fareyi boş bir kutuya koyup günlerce aç bırakırlarmış. Belli bir süre sonra küçük bir fareyi bu aç bırakılan farenin olduğu kutuya yemesi için koyarlarmış. Günlerce aç kalmış olan fare kutuya koyulan fareyi yerdikten sonra diğer fareleri de yemesi için serbest bırakıyorlar. Vekâlet savaşı veren ülkeler de besledikleri örgütleri kendi halkına zarar verecek eylemler yaptırarak tıpkı bu fare gibi kullanıyorlar.
Gün aynı görevi üstlensin diye aramıza sokulan, ulusun umudu olan gençleri hiç uğruna yapılan eylemler ile harcayan, ipe-sapa gelmeyen görüşler ile ulusal irade ile verilmesi gereken mücadeleyi amacından saptırmak isteyenleri teşhir etme günüdür. Adnan Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.