Dersim'in bir dağ köyünde doğdu. İstanbul'da 1968'de, Mehmet Cantekin'in olaylı cenaze merasiminde Deniz Gezmiş ile tanıştı. 1970'te Isyanbul Hukuk Fakültesinde sosyalist mücadele içinde yer aldı. Dr. Şıvan grubu ile çalışmayı planladi. Ancak Dr. Şivan'ın öldürülmesi sonrasında, Ibrahim Kaypakkaya ile ilişki kurup onunla çalıştı. Ibrahim'î öğrenci evinde barındırdı ve "Şafak Revizyonistleri" eleştiren, "Seçme Yazıları" ibrahim barındığı o evde yazdı, Davut Kurun, ibrahim'in yazdıklarını arkadaşlarına ulaştırarak yaygınlaştırmak suretiyle kalıcı kıldı.
Yine, İbrahim Kaypakkaya ile Kürt ve Kürdistan sorununu en ciddi tartışan kişi "Doğan" mahlası ile bilinen Davut Kurun'dur. Ibrahim raporlarında kendisinden bahis eder.
İbrahim Kaypakkaya ile Davut Kurun birlikte Malatya, Kerecik, Elazığ, Karakoçan, Paş, Duzgun Bava ve Vartinik Mezrasına geçer. Vartinik mezrasında baskın yapıldığı gece, erzak temin etmek üzere giderken, tesadüf eseri hem baskında yakalanmaz, hem de yolda yaşadığı soğuktan ölümden kurtulur.
Çalışmalarını sürdürmek üzere, 1973 Istanbul toplantısına katılır. Ardında bir süre çalışmalar sürdürürken yakalanır.
Üç yıl cezaevinde kaldıktan sonra, Kawa Kürt hareketini kurmak için çalışmalara katılır, uzun süre önemli görevler inşaa eder.
1980'de Avrupa'ya çıkar. Bu alanda da faaliyetleri olur. Ülke, ülke, şehir şehir, her alanda hem korunmak hem de bağımsızlık özlemleri için toplantıdan toplantıya, halktan bürokrat kesime, kurumlardan bireylere diploması faaliyeti yürütür.
1990''da Iran'a geçer, yakalanır, bırakılır.
5 Mart 1991 Raperininde yer alır, gözlemler, yazar, belge durumuna getirir
1992'de Kawa Kongresini örgütler.
1995'te Süriyede önemli sorunlar yaşar.
1996'da PYSK kuruluşunu örgütler, ancak bu hayat bulmaz.
2000 yılında yeni arayışlara girer.
Bütün bunların detayını bu kitapta detayı ile bulacaksınız.
Kitap, II. Dünya savaşından 2000 yılları ve sonrasını içeren, gözlemleyen bir değişim mücadelesini kendisinde somutlaştıran bir devrimcinin anılarını bulacağız.
Emperyalist ve sömürgeci güçlerin halkların iradesini hiçe sayarak çizdiği sınırları tanımayan, bir devrimcinin altmış yıllık alan mücadelesini bulacağız. Bu mücadelede bir tabuu ve düşünsel sınıra da takılmayan bir ufukla konuları ele alan, çabuk algılayan, eleştiri kültüründe başta kendini tabii tutarak değiştirmeye çalışan bir devrimci sosyalist ve bağımsızlıkçı bir ulusal kurtuluşçunun anılarını okuyoruz.
Değinilen konuları ve daha detayını kitapta okumaktan kendimizi mahrum bırakmamalıyız derim.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.