\"Erkek gibi kadın\" derler, kadını yücelttiklerini sanırlar.
\"Karı gibi erkek\" derler erkeği aşağıladıklarını sanırlar
Ancak bu ve buna benzer sözler, öncelikle kadını vurur. Kadını aşağılar, hem de yedi arş yerin dibine sokarcasına silikleştiren çirkin sözlerdir.
Kürdistan\'a “Türkiye”, Kürt\'e “Türk” demek Kürdistan’ı yok sayan, Kürt\'ü yok sayan ve yok etmeye teşebbüs etmektir.
Asyalıya, Afrikalıya; \"Avrupalı gibi modern ve nazik\" demek, Asyalıyı insandan saymamak ya da aşağı görmektir.
Bu kavramları yaşamımızda kritik etiğimizde, zihnimizin ne kadar kirlendiğini, egemeni, muktediri, kibirli nasıl meşru gördüğümüzü anlar, utanırız!
Bahar gelmişken, bahar temizliği gibi, zihnimizi kirden paklarsak kendimizi ödüllendirir, hayata anlam katar, eşitlik ve etik yaşayış ve özgürlük kavramını daha içerikli, anlamlı kılarız!
\"Artık beyaz adamın kibiri\"ni bunca olandan sonra, insanlık nezdinde meşru ve hoş görmek, insanlık ruhunun kirlenmesini hoş görmek, özgürlüğe ve insanlığa düşmanlığı hoş görmek olur.
*****
Erkekleşen kadın!
Türkleşen Kürt, Ermeni, Rum, Laz!
Türkiyelileşen Kürdistanlı!
Patronlaşan işçi!
Ağalaşan yoksu köylü!
Avrupalılaşan Asyalı, Afrikalı
Tüm bunlar sömürge, köle ilişkilerini insana reva görenleri idol kılar, aidiyetlerini ıskalar yabancılaşmalarını salık verir yönelimlerdir.
Kendinden uzaklaşarak yabancılaşarak, aidiyetiyle barışan değil, nefret eden insan, insani değerlerini de dejenere eder.
Kendini reddederek, başkasının kanadına ve ismine tünemiş, en sert kendine karşı konumlanmış, kendinden utanıp başkası görünen güruh, artık kendisi değil, egemen, hakim ve kibirin portresidir.
Kendini reddederek, egemen Türk, egemen erkek, egemen ülke/ülkeler veya devlet/devletlere biat ederek, sayarak, kendini kazanması mümkün görünmüyor.
Doğrusu kendisiyle kaynaşması, utanmadan sıkılmadan, eğilip bükülmeden kendisi olması, kendisini göstermesi ve yanındaki, yanındakileri oldukları ve yaşayışları ile kabul ederek, barışık ve dostlukla yaşamasıdır.
Erkeğin kendisi ile yüzleşmesi, erkek kimliğini özgürleştirmesi, baskı ve baskın kimlik olmaktan çıkarmasıyla mümkündür.
Erkeğin, kadınla kendini mukayese etmesi, anlaması, hissetmesi ve eşit kılmak için mücadele etmesi ile özgürleşebilir.
Bu emsal; egemen millet, egemen sınıf ve egemen ülkelerin kendilerini özgürleştirmesi için, köle ve köleci ilişkilerden, baskın olmaktan vazgeçmesi, vazgeçirilmesi, sönümlenmesi, arınması ve eşit olması ile mümkündür.
Kadının, kendini yaşayarak özgürleşmesi ile kendisi ve erkeği özgürleştirebilir.
Eşit olmayan her ilişki, her yaşayış huzursuzluk, kavga ve mutsuzluk vesilesidir.
Türkün kendisi ile yüzleşmesi, sömürgeci, soykırımcı siyaset üzerinden yarattığı Türkiye Devleti, Türk milleti ve tarihini doğru algılaması ile mümkündür.
Türk’ün, Kürt\'ü, Ermeni’yi, Rum’u, Süryani’yi hissetmesi ve Türklük adına, ona yapılanların insanlık suçu olduğunu hissetmesi ve kendi aidiyetini diğerleri ile eşit kılmasını sağlamadığı müddetçe özgür olamaz.
Türk\'e değil, Kürt\'ün kendisine benzemesi, özgürce kendini ifade etmesi, yaşaması, yönetmesi ile özgür olabilir.
Ancak eşitlik ve özgürlük kavramları, tüm egemen tarihsel alışkanlıklarından arınarak, Türk’ü ve Kürd’ü eşit yapar ve özgürleştirir.
Türkiye\'nin kendisi ile yüzleşmesi, Kürdistan\'ı anlaması ve eşitlik iddialini içselleştirmesi, Kürdistanlıların kendisi olması ve kendisini yöneterek demokrasiyi sindirmesi, gelişmesi, sömürge toplumdan kaynaklı geriliğinden, zincirlerinden kopması, kurtulması, kendisinin özgürleşmesi bağımsızlaşması ile yanı sıra Türkiye\'yi de onurlu ve özgür kılar.
Patronun, emeği ve üretim değerini algılaması, işçi ile aynı insan olduklarını kavraması, bunun öncelikle işçinin de kendisinin eşit olma hakkının olduğunu ve elde etmesi bilinci ve yaşamına varması, patronun işçi seviyesinde görülmesi, emeğe katılması onu da huzurlu ve yaşamını güvenli kılar.
Avrupa\'nın, Asya, Afrika vs. karşısında kibirini yenmesi ile insanlık eşitliği amaç edinir ve tatbik ederse özgürleşir.
Yoksa özgürlük, eşitlik, bağımsızlık vs. kavramları kirli kalır ve anlamlarında tarif edilmiş olmaz!
Gerçek eşitlik olmazsa, barış değil , kavga ve savaş olur.
Ezilip bükülerek, şuna buna benzeyerek, özgürlük olmaz.
Her kes kendini özgürce yaşarsa, özgürlük, bağımsızlık ve barış olur...
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.