Sizin masum varlığınız, varlığınızın masumluğu ve varlığınızdan kaynaklı haklarınız birer değerdir. Bu varlığın zulme, zorbalığa, haksızlığa, cinayete uğramasını kabullenmeyiş, zamanında ya da gecikmiş pasif nefsi müdafa bir başka güçlü değeri yaratıyor. Kimisi bu değerin sus payı şartlı maddiyat ya da paye bedeline razı oluyor.
Birini öldürüp evladına ya da ardılına paye ya da bedelini verme, sonra onları da öldürüp ya da zulmedip onların evladına, ardıllarına paye verme sistemi.. Alınan sus payı, boyun eğme ne zaman suç ortaklığına dönüşür? En azından boyun eğen boyun eğdiklerini bunca zaman karaladığı, yerden yere vurduğu için içten bir özrü borçlu değil mi?
Bir millete, bir yapıya, arkadaşlarına karşı işlenen suçların bedelini gerçekte kimse maddiyata, payeye, çıkara dönüştüremez. Bilinçle, planlayarak işlenen, kesintisiz savunulan suç ve suçlunun durduğu yer bakidir, zaman aşımı olmaz. Bu tür suçların bedelinin kişisel çıkar için ‘değere’ dönüştürülmesi o suçu ve suçluyu aklamaz. Toplum vicdanında haksızlığa uğrayanın acıları yaşamaya ve nesilden nesile devredilmeye devam eder.
Yaratılan ya da korunan değeri sahiplenmek sizi sağlam karakterli yapmaz, siz sağlam karakterli iseniz o kıymetli değer sizin elinizde yaşamayı sürdürür, tarihsel ve pratik karşılığını bulur. Siz değerden uzaklaşıp, karşıdakinin değerine sığmaya çalışarak ona sığınsanız bile bile terk ettiğiniz değer değerini yitirmez.
Örneğin Mardin’in bir ilçesinde ailesi tarafından evlenmesine zorluk çıkarılan bir kız evden kaçtığında kızın ailesi çoğunlukla barışma için büyük paralar para istiyor. Bu nedenle sadece Mardin değil çoğu ilçemizde aileler oğullarının kız kaçırmasını istemiyor. Kız ve erkeğin aşkının yarattığı ‘değer’, kimi kız tarafının elinde ‘bedele’ dönüşebiliyor.
Kimi anne kızı evlenirken erkek tarafından kızına verdiği ‘değerli’ sütün karşılığını, ‘bedelini’ istiyor.
Kolberlerin bombardımanla öldürülme ‘bedelini’ aileler alıyor.
Said’in yarattığı değeri Said’in soyundan kimi bireyleri defalarca ‘bedele’ dönüştürüyor.
Yakınımızda ve daha yakın zamanda bir arkadaşımızın öldürülmesiyle ismi bilinmeye başlayan akrabaları bu ölüm sayesinde teklif edilen ‘bedele’ evet diyor.
Yine daha yakın zamanda öldürülen kocası ve oğlu için adalet isteyen bir ailenin evladı teklif edilen ‘bedele’ evet diyor.
Korunan ya da yaratılan bir değerin uğradığı tahribat sonrasında kişisel bir bedele dönüşme değersizliği örneklerine neden bu kadar sık rastlanıyor? Mücadeleyle cisimleşen bir değerden elde edilen, koparılan kişisel bedel yani haksız kazanç neden hiç tedirginlik duymadan ilan ediliyor, övünülüyor?
Cezasızlığa karşı profesyonelce ilgilenecek biri, birileri için değil de; cezasızlığın mağduruna alan açarsanız bu meseleyi duygusallaştırdığınız, kullandığınız ve boğduğunuz anlamına gelir.
Değerlerimize ve değerler sistemimize, tarihsel savunma sistemimize müdahaleleri küçümsememek, önemsizleştirmemek, normalleştirmemek lazım.
Halbuki, yanı başımızda 15 yıl önce bir başka milliyetten biri öldürüldü, bu ölüm üzerine daha çok bilinir hale gelen ailesi bu cinayetten gelecek ‘bedeli’ her an lanetledi.
Demek ki, mesele ulusal ve bireysel gururla, yapıyla ilişkili ve birbirini bütünleyici; kötülüğe karşı iyiliğin direnci ve mücadelesi.
İçimizden biri daha geçmişin acılarını, inancını, anılarını, direnmenin gururunu, tarihsel duruşunu milletinin değil kendi hesabına ‘değere’ dönüştürdü. Uğurlar olsun. Alan razı, veren razı ve bunu engelleyemeyiz.
Halbuki, değeri örtbas eden, istismar eden ya da değeri temsil edeni katleden zorbaya karşı değerin koruyucuları sadece yeni bir yaşam hakkını ve erkini ertelemiş oluyor.
Kayıplarına karşı özeleştiri yaptıran, özür dileten, bunu belgeleyen bir dahil oluş değil; değerlerini, ortak anılarını ve acılarını koruyan, kayıran yücelten bir dahil oluş değil; ‘toplumsal çıkar’ cümleli gibi görünse de, maddi ya da payesel karşılık beklentisi, anlaşması ile gerçekleşen bir dahil oluştan bahsediyoruz.
Toplum ve bireylerce yaratılan, korunan değer, değerlerimiz o kadar güçlü ve hükümlü ki; çıkışsız ellere uzatılan bedeller bile onu yıpratamıyor. Her bir değeri yücelterek, güçlendirerek yaratılacak bölgesel bedel yeni yaşamın değerleri için umudu ve heyecanı koruyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.