Çocuklarımız halayı halayda öğrenir. Düğün halayında birden bire serçe parmağınıza yeni ama hafif, nazik, sizi hiç tanımayan bir başka serçe parmağı dolanır. Kendi kendine halaya böyle dahil olur çocuklarımız ve hiç birimiz halayın hızını, dengesini bozacak diye hayıflanmayız. Gülümseyerek karşılarız çocuklarımızı ve parmaklarını incitmeden, ona dikkat ederek halaya devam ederiz. Tıpkı dün geceki düğündeki gibi.
Halayımız başlangıçta tek parçadır, çok fazla büyürse parçalanır ama her parça yine de büyüktür ve büyümeye de devam eder.
Halayımız cinsiyetsizdir. Birbirlerini hiç tanımasalar bile kadın ve erkek yan yana, kol kola, yüz yüze halaya devam eder.
Halayımız plansızdır. Beraber ve yanyana halaya katıldığınız ya da arkadaşınızın yanı için halaya dahil olduğunuzda bir anda hiç tanımadığınız insanlarla kendinizi kol kola bulabilirsiniz. Siz oyununuza bakarsınız, kiminle oynadığınıza değil!
Bireysel ya da bir iki kişilik grupsal gösteri için halaydan kopup ortaya çıkışlar olursa; kenetlenmiş eller, kollar, parmaklar anında ayrılır ve hep birden çepiklerle oynayanlar izlenir. Onların gösterisi bitip de yerlerine döndükleri anda halay eskisi gibi kenetlenir. Halay içinde ya da halaylar arasında kavga çıkmaz.
Dün geceki düğün; benim gibi 26 yıldır sevinerek aralarında bulunduğunuz bir sülaleye aitse ve kız tarafı ve erkek tarafı akrabaysa, yani yabancı yoksa, yani taraf yoksa, sırf neşedir. Hele de kemençe varsa!
Çocuklarımız halayı halayda öğrenir!!!
Avesta yayınevi 1996 yılında kuruldu. Abdullah Keskin ve Songül Keskin Avesta’dan önce bir gazetede o günlerin koşullarında çalıştı ve ayrıca, Abdullah Keskin o gazetenin ilk genel yayın yönetmenlerindendir. 1996\'dan bugüne dek 600\'e yakın kitap yayımladılar. Avesta yayınlayacağı kitaplarda seçici davrandı, bir kitabı yayına hazırlarken gerekeni profesyonelce yaptı, bunu kararlıca devam ettirdi ve bu gayret Avesta’yı güvenilen, saygı duyulan bir isim haline getirdi.
Avesta Diyarbakır şubesi ise kapanmayacak. Avesta bundan sonra sadece kendi yayınevinin kitaplarını satacak ve bunu da hala aradığı yeni yerinde yapacak. Bu değişiklik nedeniyle, kendi ve diğer yayınevlerinin kitaplarında büyük indirime gitti. Korktuklarından ya da bıktıklarından değil. Toplumumuzun ve dünyanın Avesta ciddiyetine ve üretkenliğine ve evrensel ürünlerine ihtiyacı var.
Bizim üzerinde okumamız, düşünmemiz, yazmamız ve tartışmamız gereken asıl sorunumuz; hakaret, küfür ve nefret dilinin bir tarz olarak çoğunluğumuz tarafından sahiplenilmiş olmasındadır. Abdullah Keskin’e karşı çıkanlarla, onu savunanlar ya da herkes fikrini açıkça söylemeli diyenlerin bir kısmı sınırsız hakaret dili ile, küfürlerle birbirlerine sesleniyorlar ve seslenmeye devam ediyorlar. Bu gidişatı yine en iyi ifade eden Abdullah Keskin’in kendisi oldu: “Tek bir ricam var sizden, gururumu kırmayın! Gururu incinen insan tehlikeli olur. Bu mesele benim için onur meselesiydi. Hâlâ öyle!”
Hakaret, nefret dilinden lütfen sıyrılalım, dilimizi bunlardan arındıralım. Hakaret ve nefret dili kullanmak asıl sorunu, onu tartışmayı engeller, sorun başkalaşır ve içinden çıkılmaz haller alır. Topraklarımız üzerinde topraklarımızı çevreleyen bir halaya durduğumuzu iddia ediyorsak, ama pratikte görünen bu değilse yanılgı içindeyizdir. Kimse kimseye düşman değil.
Böyle bir halaya katılan çocuklarımız da küfürbaz olur ve halaya katılmayanların sayısı katılanlardan kat kat fazla olur.
Cemil Meriç “Kelam haysiyettir!” demese biz farkına varamayacak mıyız?
Yazdıklarımızı çocuklarımız da okuyor ya da bir gün okuyacak. Halayı böyle muhteşem, samimi ve halaydakilere saygılı olan bir toplumun, siyaset, ticaret yaşantısı nasıl bambaşka olabilir? Ya halay bize ait değil ya da biz artık halayın ruhunu yitirmişiz!
Çocuklarımızın halayı halayda öğrendiğini hiç unutmayalım.
Çocuklarımız halaya katılmazsa ya da çocuklarımızın halaya katılmasına böyle engel olmaya devam edersek, toprak da kalmaz, kendi dilimizin türküleri de, halay da kalmaz.
Zin ve Mem yüzlerce yıldır meydana çıkmış ve halayı başlatmış ama insanlarımız davul, zurna, kemençe yok diye katılmıyor, katılanı da katıldığına pişman etmeye çalışıyorlar. Zin ve Mem’e yaklaşıp onları dinlesek, onların söylediği türküyü duymaya, öğrenmeye ve söylemeye çalışsak tarihin en büyük, güçlü, kararlı ve sonuç alıcı halayına duracağız.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.