Hükümetin farklı bileşenlerinin açık, anlaşılır, ısrarlı, tutarlı açıklamalarına göre son süreç sadece ve sadece PKK’nin tasfiyesi için planlanmıştır ve yürütülmektedir. Ancak süreçte yer alan kimi kişiler ve DEM parti, süreç sanki Kürd millet haklarının tanınması ile ilgiliymiş gibi yersiz ve riskli algı oluşturmaktadır. Kamuoyu, haklara dair açıklama, açılım yapmayan, yapmayacağım diyen hükümetin resmi açıklamalarını esas almak zorundadır. Hükümetin telaffuz etmediği vaadleri dile getiren kişi ve partilerin dayanağı, kanıtı yoktur ve bunlara karşı da dikkatli olunmalıdır.
Hükümet dürüst, peki ya ‘diğer taraf’ dürüst mü?
Evet, hükümetteki ve diğer partilerin açıklamalarına göre süreç PKK’nin tasfiyesi ile sınırlıdır. Ancak DEM parti ve süreçte doğrudan yer aldığını söyleyen kimi bireyler kapsamın dışına çıkarak, yaklaşan ya da yol açılacak olası tehlikeyi fark etmiyor ya da gizliyor olabilir mi? PKK tasfiyesi başarılı olmazsa, yani devletin ‘PKK’yi silahlarıyla birlikte gömme’ aşamasına geçildiğinde sadece PKK’liler değil, süreci farklı gösteren Apocular, süreçte inisiyatif alan bireyler ve Apoculara karşı duran Kürdler de risk altında olacaktır. Kısacası, tıpkı saçma KCK felaketi sürecinde yaşanan ağır durumlar gibi, bu haliyle ilerleyen sürecin de hukuki cezalandırma yönünde bir felakete evrilebileceği ihtimali unutulmamalıdır. Tüm bu olasılıklara karşı özellikle DEM parti geçmişte olduğu gibi günümüzde de uyarıcı, önleyici, koruyucu bir yaklaşım, tutum takınmış değil. Diyarbakır hassasiyeti odaklı parti, STK ve bireyler de sonuçları ağır olabilecek bu çarpıklığa, tutumsuzluğa, ciddiyetsizliğe şimdilik dikkat çekmiyor!
PKK sorunu ve çözümü farklı, Kürd meselesi ve çözümü farklıdır; birinin çözümü diğerinin çözümünün önkoşulu ya da çözümsüzlüğünün garantisi, sonucu değildir. Kürd hakları ve coğrafi statü tanınsa bile PKK sorunu çözülemeyebilir. PKK sorununu çözmek, çözüm için adımlar atmak da Kürd meselesini çözmek demek değildir. PKK sorunu çözülemezse bile bölgesel Kürd meselesi çözülebilir. Bu nedenle, PKK sorununu gidermek için bir araya gelecek kesimler ile ‘Kürdün meselesinin’ giderilmesini görüşecek kesimler farklı olmalıdır. Evet, Kürdün bir meselesi var! Kürdün meselesini çözecek yaklaşım, yöntem ve kesimler ile PKK sorununu çözecek yaklaşım, yöntem ve kesimler farklı olmak zorundadır.
Ayrıca, ilerlemesi devam ettirilen süreçte aktif kimi kişi ve partilerin sanki Kürd toplumunun yetkilendirdiği temsilci gibi hareket etmeleri, bu algıyı veren açıklamalar yapmaları kabul edilebilir değildir. Siyasilerin bölgedeki yerel ve genel seçim vaadleri, seçmen talepleri ile Kürd toplumun millet olmaktan kaynaklı talepleri arasında fark olabilir. Dahası, bölgesinde yaşayan ve bölgesi dışında yaşayan Kürd toplumunun taleplerinde de benzeşmeler ve ayrışmalar olabilir. Bu nedenle de seçimlerde kazanılan oy oranları parti ya da bireylere bir milleti temsil yetkisi ve hakkı vermez.
Herhangi bir partinin yetkilileri tarafından PKK tasfiyesi için yapılan görüşmeler onları Kürd toplum yetkilisi, temsilcisi, müzakerecisi yapmadığı gibi, bu açıklamayı yapan beni ya da diğer kesimlerimizi de Kürd toplumunun temsilcisi yapmaz.
Kürd toplumunun bölgesinde yaşayan ve bölgesi dışında yaşayan iki farklı kesiminin sorunları ve talepleri ancak demokratik ortamda yapılacak referandum ile ortaya çıkabilir. Referandum sonucundan elde edilecek bilgi ve gereksinimler temsiliyeti zaten sembolik hale getirir.
Türk ve Kürd toplumunda yersiz gerginlik, heyecan ve kaosa neden olunmaması; sürecin sağlıklı, şeffaf ilerlemesi açısından PKK’nin tasfiyesi sürecinde doğrudan ya da dolaylı yer alan kesimlere açıklamalarında kapsamın sınırlarına bağlı kalma sorumluluğunu anımsatmak istedim. PKK sorununun çözümüne değil de, Kürdün meselesinin çözümüne dahil olduğumu tekrar belirtirim.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.