Bölgemiz ve toplumu kimliği, tarihsel yerleşikliği ve iddiasıyla diğer bölgelerden farklıdır.
Bir adayın bir geleneği, bir siyaseti temsil etmesi o adayın aynı zamanda bir milleti ya da bölgeyi temsil edebileceği anlamına gelmeyebiliyor.
Bir geleneği temsil eden kimi aday o geleneğin çıkarlarını korumak ve güçlendirmek için seçildiğinde diğer partileri, seçilmişleri rakip hatta ‘düşman’ görebiliyor.
Tekrar etmek gerekiyor: Bölgemiz kimliği, yerleşikliği ve iddiasıyla diğer bölgelerden farklıdır. Bu farklılığın korunması ve temsil edilmesi bölgemize kazandırır. Bölge bireylerinden oluşması zorunluluk olan bölgemizden seçilecek temsilciler farklılığının bilincinde, birikiminde ve ısrarında olmalıdır.
Bölgeden daha önce seçilmiş bireyler bölgenin çıkarı için ya da bir tehlikeye karşı ya da bir yıkımın ardından bir araya gelip irade sergileyebildi mi?
Bölge çıkarları, kayıpları ya da gelişen, devam eden bir tehlike söz konusu olduğunda bölgeden seçilmişlerin bir araya gelip sürece ortak müdahale ettiğine dair bilgim yok. Bu ortak müdahaleye faili meçhul cinayetlerde, köy boşaltmalarda, çocukların silah altına alınmasında, hendeklerde, deprem felaketinde de rastlamadık. Seçilmişlerin ve seçilmemişlerin bir araya gelerek yaklaşan ya da devam eden yıkıcı süreci durdurmak için çabalamasından bahsediyorum. Anadilinde zorunlu eğitim için bile bir ortaklaşma, ortak seslenme gereği duyulmadı. Ancak göze batmayan, bölge vatandaşını, seçmenini rahatsız etmeyen bu trajik durum sadece son birkaç on yılın değil, en az son yüz yılın konusudur.
Ayrıca, süreç (Pêçar, Dersim, sürgünler, Maraş, Sivas, köy yakmalar, iç infazlar, domuz bağları, kezzaplar, sallamalar, hendekler, canlı bombalar...) bittikten sonra yaşananı sorgulama ve ifşa etme çabasını sadece siyasiler değil, toplumda etkili bireyler de pek denemiyor. Böylece yıkım bir daha, bir daha tekrar ediyor. Sorumlular özeleştiri bile verme gereği duymuyor.
Bölgede yıkımın, tahribatın toplumsal olanına karşı ortaklaşmayan seçilmişler, bölgeye hizmette de ortaklaşmıyor. Yaklaşan seçimde adayların seçildiklerinde ortaklaşma yerine kamplaşmayı koruyacakları ve artıracağı şimdiden sezilebiliyor.
Bu realite, bu tekrar eden süreçler, bu tutum, bu dirençsizlik bizi, bölge toplumunu korumaktan ziyade zarar görmemizi, bölgenin gerileşmesini, bölgeyi terk etmemizi kolaylaştırıyor.
Bu realiteyi fark etmek, kabullenmek ancak yeni bir realite ortaya koyarak yasal, şiddeti ve terörü dışlayan, vesayetsiz, açıkça, güvenli yeni bir yola girmek gerekiyor. Bu yeni, dinamik yol bölgenin federe yönetimidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.