PDK Kurd, Azadi Hareketi ile PAK ve TDK-Tevger yaklaşık bir ay önce parlamento seçimlerinde HAK-PAR’ı desteklediklerini açıkladı (https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/130420238).
Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri adaylarından talepler içeren bir metin PAK, Tevger ve PSK’nin emeğiyle bireylere iletildi, bir kaç gün önce de 1160 kişinin onayıyla yayımlandı. (http://m.nerinaazad2.com/tr/news/life/politics/1160-kurt-sahsiyetinin-14-mayis-2023-cumhurbaskanligi-ve-28-donem-milletvekili-s).
Kurulduğu 2014 yılından beri Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın (AYYÖŞ) yürürlüğe girmesini de hedefleyen PAK’ın hazırladığı metinde birçok talebin yanında AYYÖŞ de yer alıyor. PAK ve Tevger’in destekleyeceğini duyurduğu HAK-PAR ise, federe yönetim talebini görsel ve işitsel olarak baskınca vurgulayan bir seçim kampanyasını olanakları ölçüsünde yürütüyor ( https://www.youtube.com/watch?v=QVgdFgRne2Q ). PAK ve Tevger, HAK-PAR’dan desteğini çektiğini açıklamasa bile metindeki AYYÖŞ maddesi ile HAKPAR’ın federe yönetim talebi nedeniyle bir çelişki oluştu.
İçeriğindeki birkaç talebe katılmasam da elbette metni yazan, imza için ileten ve imzalayan karar ve emek saygıdeğerdir. Metinde AYYÖŞ yerine federe yönetim ya da sadece ‘statü’ kelimesi geçse, ben de imzalamış olabilirdim.
Seçim gününe birkaç gün kala federe yönetim odaklı kampanyaya yoğunlaştırıcı tartışmalar yapmak yerinde olabilir.
Metin iki kısma ayrılabilirdi.
İlk kısımda cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylarına seslenilerek örneğin ‘statü’ anımsatılabilir, yine örneğin ‘mezar yerlerinin açıklanması’ istenebilirdi.
İkinci kısımda ise bölge toplumuna seslenilebilirdi. Metinde ifade edilen birçok talebin federe yönetime geçildiğinde zaten hayata geçirileceği ifade edilebilirdi. Bırakalım anadilinde eğitim başlatılmasını, örneğin ‘federe bölge içinde AYYÖŞ de yürürlüğe girecek ve uygulanacaktır’, denilebilirdi.
Böylece federe yönetim talebi için özellikle bölge toplumundan HAK-PAR’a açıktan ya da örtük destek istenebilirdi.
Belki de metnin ikinci kısmında ek olarak, cumhurbaşkanı ve diğer partilerin milletvekilleri adaylarına değil de federe yönetimi açıkça savunan HAK-PAR’a doğrudan hitap ederek diğer taleplerin yanı sıra federe bölgenin içinde AYYÖŞ’ün de yürürlüğe girmesine değinilebilirdi. Böylece taleplerimizi bile birbirimizden isteme, bölgeyi yönetebilebileceğimizi belirtme, birbirimizi önemlileştirme, öne çıkarma ve savunma tutumu başlamış olurdu. Ancak demek ki, HAK-PAR’ın bölgenin ağırlıklı oyunu alması beklenmiyor ve federe yönetim talebini herkesin duyması ve tartışması için ciddi bir çaba gösterilmiyor.
Bölgesini statü çerçevesinde yönetmek bölge toplumunun ve yapılarının aklına gelmeyebilir, unutturulmuş olabilir, kimi çevrelerce de itibarsızlaştırılmış, hatta toplumun bir kesimi karşıtlaştırılmış olabilir.
Böylesi bir gidişatta federe yönetim talebi ekonomide, eğitimde vs sorunlar yaşayan bölgeyi yönetme iradesini, özgüvenini toplumca edinmek ve bölgeyi umursamazca kötü, yıkıcı ve araçsallaştırarak yönetenlere, buna sessiz kalanlara dur diyebilmek ve sorunlardaki bölgesel payı ve katkıyı kabul etmek açısından oldukça önemli. Federe yönetim bölgedeki her aklın, halkın, inancın, kültürün ve yaşam tarzının ortak paydası olabilir (http://m.nerinaazad2.com/tr/news/regions/turkey/med-federe-yonetimi-temel-yasa-ilkeleri-taslagi).
Seçim pusulasında yerini alan HAK-PAR bir inşaat değil, inşa alanı oluşturdu. Yani süreç bir oy vermekle sınırlı değil. Bu inşa alanını görüp davet edilmeyi beklemeden alana gelmek ve ‘ne yapabilirim?’ demek gerekiyordu. Elimden geldiği kadarıyla yapmaya çalıştığım budur.
Seçim pusulasında yer almayı başarmış bir başka partinin ya da bağımsız bir adayın AYYÖŞ talebini de ciddiyetle ve açıkça desteklemek gerekirdi.
‘Demokratik özerklik’ adı altında yaşatılan trajediyi ise gunutmamak lazım (https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Hendek_operasyonları). Bu nedenle federe yönetim güvenli, şeffaf, demokratik, çoğulcu, tek adamsız, vesayetsiz, güçlü ve sağlıklı bir hedeftir.
Bilindiği üzere, bir çevrenin her kategorideki ve her düzeydeki yetkilileri AYYÖŞ’ün yürürlüğe girmesini talep ediyor ancak seçim kampanyalarında bu talebe değinildiğine pek rastlanmıyor (https://demokratikmodernite.org/ab-yerel-yonetimler-ozerklik-sarti-ile-kurt-sorununun-cozumu-mumkun-mudur/ ). Ayrıca, iktidarı almayı deneyenler de Türkiye genelini kapsayan AYYÖŞ’e konulan çekincenin kaldırılacağını ya da yerel yönetimlerin güçlendirileceğini belirtiyor.
Halihazırda federasyonu programatik olarak savunan ve seçime girmeye hak kazanmış ve ayrıca federasyonu alenen ve yüksek sesle seçim kampanyasında anan ve her platformda dile getirip savunan HAK-PAR’ın varlığı kanımca onu öne çıkarmayı gerektiriyor. HAK-PAR’dan başka ‘bölgeyi temsil edeceğiz, koruyacağız, güçlendireceğiz’ diyerek seçime katılan bir parti henüz mevcut değil.
Toplumumuzun bölgeyi yönetme iradesini edinmesi, bir hedefte ortaklaşıp kararlılıkla yönelmesi, yola inanması, güvenmesi, emek harcanması, bu canlı alanı toparlaması ve güçlendirmesi için 14 Mayıs iyi başlangıç olabilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.