Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı olarak görev yapan Handan Ekici’nin odası 22 Nisan günü basılıyor. Basın açıklaması yapan bir grup arbaneler çalarak, zılgıtlarla Ekici’nin odasına giriyor. Polis geliyor, tutanak tutuyor. Bu olaydan sonra Handan Ekici, Yol Bakım ve Altyapı Koordinasyon Daire Başkanlığı emrine veriliyor.
Belediye birimlerinde nitelikli iş yapılması için personel yeterliğine bakışı ve ciddiyeti hakkında ipuçları veren bu görevlendirme sonucunda tiyatro sanatçısı Handan Ekici bundan böyle zift döküp, yol yapacak. Kentimiz, emekliliği gelmiş Ekici’nin yeni işini öğrenme süresince gereken hizmet içi eğitim ve uygulama masraflarının kentimize kaç liraya mal olacağı, onun yapacağı işlerin kalitesi ve bu vesile ile vergilerimizin nasıl değerlendirildiği de tartışılmalıdır.
Mesele Ekici’nin eski görevinde kalması değildir. Belediye başkanımız Selçuk Mızraklı, Ekici’nin yol yapım, bakım ve asfaltlama işlerinde daha üretken olacağına dair belgeleri kamuoyuna sunmalıdır. Hesap verebilirlik ve şeffaflık ilkesi böylece ilk kez sergilenmiş olunacaktır. Eğer böyle bir belge yoksa, Ekici’den ve tüm kentten özür dilenerek mesleğine uygun bir görevlendirme yapılabilmelidir. Çünkü mesele Ekici’nin eski görevinde yönetici olarak kalması da değildir.
Bir dereceye kadar sorun Ekici’nin görev değişikliği de değildir. Sorun odasında uğradığı saldırıdır. Bu yaklaşım sadece Ekici’ye sergilenmemektedir. Çoğu personel benzer baskılara maruz kalmaktadır. Partiden geldiklerini iddia eden, kim oldukları belli olmayan insanlar büyükşehir ve ilçe belediye çalışanlarına emirler yağdırıyor, anahtarları ve evrakları istiyor, aşağılıyor, yıldırmaya çalışıyor. Seçilmiş ve seçilmemiş, yetkili ve yetkisiz insanlar belediye çalışanlarına mobbing uyguluyor. Uzun yıllardır çalışan personel yalnızlaştırılmış. Bazılarına ‘neden kayyım geldiğinde istifa etmediniz?’ bile denilmiş. Ancak şu unutuluyor: İşten çıkarılmış eski bazı çalışanlar sözleşme yenileme zamanına ya da KHK ile işten çıkarıldıkları zamana kadar (bazıları için en az 7 ay ) sessizce ve ‘uyum içinde’ kayyımla çalışmaya devam etmişti.
Zorba, ayrımcı, kutuplaşmayı artırıcı, toplumu parçalayan, birbirine yabancılaştıran, intikamcı yöntemler terk edilmeli, bu yöntemi benimseyenlere, bundan başka yöntem bilmeyenlere bunu sergileme şansı, alanı verilmemelidir. Yaşanmaya devam eden bu son süreç ‘kendinden başkasına yaşam hakkı tanımama’ anlayışının yol açtığı 6-8 Ekim günlerini anımsatıyor. Toplumumuzun her türden yarayı sarma anlayışına ihtiyacı vardır; yaraları deşmeye ve yeni yaralara yol açmaya değil. Kürd toplumu bir kez daha parçalanmamalı, tekrar yıkıma uğratılmamalıdır. Farklı içeriklerde de olsa’ medeni ölüm’ anlayışı terk edilmelidir.
Yeni belediye başkanımız Selçuk Mızraklı’nın Diyarbakır’a şeffaflık, irade, sorumluluk alma, risk alma, verilen kararlarda bileşen olma, huzur, nezaket, yerinden (vesayet karşıtı) yönetim, hizmet ve liyakata dayalı atama ve yükselme sistemi getireceği savunuluyor. Eğer Handan Ekici süreci bilgisi dışında devam ediyorsa, yaşananlar hakkında inceleme başlatabilir ve sorumluları ortaya çıkarabilir.
Yeni yönetimler toplumumuzun bir kısmının oyuyla yönetime geldi ve seçmenlerin kararına saygı duyuyorum, herkes de saygı duyulmalı, sakin, saygılı ve ölçülü olmalıdır. Yeni yönetimlere soluk aldırmak ve şans tanımak için herkes bir adım geri çekilmelidir.
Eğer kanıtlanmış gerekçe olmadan yeni yönetimler engellenirse, yeniden kayyım atanırsa buna itiraz ederiz. Eğer belediyelerin yeni yönetimleri o hafızalarımızdan gitmeyen miraslarından kurtulmaya çalışmazsa, topluma ve kendisine oy vermeyene ayrımcılık yaparsa; belediye çalışanlarına mobbing uygulamaya devam ederse bu kez bu ve diğer sorunlu uygulamalara itiraz ederiz. Bu nedenle yeni yönetimler nasıl bir personel ve hizmet yönetimi uygulayacaklarının kararını vermeli ve karşımıza öyle çıkmalıdır.
Bundan sonra belediyecilikte ılımlı, yapıcı, şeffaf, adil ve sorun çözücü bir yaklaşım tercih edilmemesi; eğitimde, kültürde, sanatta, ekonomide ve diğer alanlarda eriyişin, yitirişin, çöküşün devam etmesi anlamına gelir ki, bu da insanlarımızın topraklarımızı terk etmesini hızlandıracaktır.
Sayın Mızraklı toplum tarafından beklenen demokratik yönetim anlayışını hayata geçirmelidir. Yönetimin kendi kontrolü altında olduğu, atılan her adımın bilgisi dahilinde gerçekleştiği ve her uygulamanın sorumlusu olduğu güvenini açıklıkla verebilmelidir. Yaklaşık 20 yıldır kentimizin yaşadığı sorunlar artık son bulmalıdır. Çekişmeye izin vermek, var olan çekişmeleri derinleştirmek kentte huzuru sağlamaz.
İktidar şu günlerde ‘devlet değil sıradan bir parti’ olduğunu tekrar hatırlama ve kabullenme dönemindeyse, bölgemizde yerel yönetimleri kazananlar da ‘devletimsi’ değil sıradan bir parti olduğunu asla unutmamalıdır. Gün gelir seçmenlerimiz sizden bu yetkiyi alabilir. Yerelde ‘seçilmiş’ bir parti zorbalık yapamaz.
Bağımsız karar almaktan ve uygulamaktan ödün vermeyecek yerel yöneticilerimizin ilkelice ve titizlikle yeni bir sayfa açmaları tüm kente kazandırır, dünyaya güven verir. Diyarbakır’daki belediyelerde bunlar oluyorsa ve bunlardan bazılarından tesadüfen haberdar olabiliyorsak diğer belediyelerde de benzer durumlar yaşanıyor olabilir.
Aktivistlerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ve daha önceki genel ya da yerel seçimlerde HDP ile ittifak görüşmeleri yapmamış, ittifak ilişkisine girmemiş, destek açıklaması yapmamış siyasi grup ve partilerimiz süreci dikkatle izlemeli, raporlamalı ve kamuoyunun bilgisine sunmalıdır. Gittikçe yoksullaşan, geçim derdinin ciddi boyutlara ulaştığı topraklarımızda her bireyin huzurunu ve refahını artırma esas alınmalı, incinmesine ve bir başkasını incitmesine izin verilmemelidir.
Handan Ekici için imza kampanyası başlatıldı, basın konuya yer vermeye başladı. Bizi dünyanın tekrar böyle tanımlaması bu paralelde ilişki kurmasını gerektirir ve sonuçları telafisi zor sorunlar doğurur. Bizler modern toplumların gerisinde değiliz ve öncelikle sergilenen sorun çözme anlayışlarını kabul etmemeliyiz.
Ne kentimiz, ne bölgemiz, ne de Selçuk Mızraklı ve Handan Ekici adları zorbalıkla anılmalı.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.