Linç girişimleriyle başlayan bombalı katliam girişimleriyle devam eden, işkenceyle öldürme gibi ekstra eklemelerle 7 Haziran 2015 Genel Secimi yapıldı. AKP’nin dışında kalan sağcısıyla, şu yada bu yöndeki tüm solcusuyla, kılıf maske aranmaksızın harekete geçen Fethullahçıların sünnîsiyle, mezhepsel ve inançsal tercihlerini her şeyin üstünde tutan Alevisiyle, \"bir Türk dünyaya bedeldir\" diyen Türkçüsüyle, yani her kim varsa, her birinin kendi çıkarsal gerekçelerinin haklılığıyla AKP\'nin yenilgisine odaklandı.
Peki, AKP ne yapmıştı da karşıtları kendine karşı birleştirdi?
Birinci sebep: Giderek totaliterleşerek otoriteleşmesi.
İkinci sebep: Akp İktidarının çekilmez hale gelecek derecede şımarıklaşması.
Üçüncü sebep: Mantık parametrelerini zorlarcasına inkarcılaşması.
Dördüncü sebep: inançsal değerleri ayakaltına alacak kadar saldırganlaşması!
Böyle olunca da, AKP’yi iktidardan düşürme refleksi de haliyle bire bir karşıt zıtların birliğine dönüştü. Zıtların birliğiyle ortaya çıkan bu refleks, AKP’yi nispeten de olsa iktidardan düşürüldü düşürülmesine ama ne gariptir ki, daha seçimlerin üstünden saatler geçmeden \"ne olacak şimdi?\" sorular serisi insanların kafasında dolaşmaya başladı hemen.
Örneğin, AKP’yi nispeten iktidardan düşürmekle Türkiye\'nin demokratikleşme yolunda ileri adımların atılmasına sahne olabilecek mi?. Yada Kürt halkı için en can alıcı öncelikli sorun denilen ulusal demokratik hakkaniyetler sonuç alıcı bir sürece yönelir mi? Velhasılıkelam, rahmetli Turgut Özal ile başlayan, rahmetli Erbakan\'la devam eden, Erdoğan\'la start alan sözüm ona Kürt sorunu, yada gün geçtikçe toplumsal sendroma dönüşen barış sürecinin geleceği, Türkiye\'nin devlet projeli diyebileceğimiz oyalama ve kandırma politikasında bir değişime ön ayak olabilecek mı, yoksa yeni bir oyalama sürecine mi gireceğiz?
Rivayetlere göre, Allah\'ın rahmetine kavuşan ölünün kendisi öldüğünden haberi yokmuş! Ölen insan defin edilerek uğurlama duaları yapıldıktan sonra herkes evinin yoluna koyulur. Ölen insanın da kalkıp evine gitmek istemesiyle üstüne döşenen taşlara başı çarpıyormuş ve işte o zaman ölenin kendisi olduğu farkına varıyormuş! Umuyoruz ve diliyoruz ki, Türkiye\'deki iktidarın el değiştirmesiyle bin bir emek ve sorunlar yumağının en gözde ölüsü yine biz Kürtler olmayalım!
Sil baştan bu olura yada şu olmazlara havale edilecek Kürtlerin temel sorunuysa başlamış ve başlatılacak yeni bir surecin yepyeni kurbanı olacağından kimsenin kuşkusu olmasın.
Türk ve Türkçü olmanın mayasıyla şekillenen militarist devletçilik mantığında bir iyileşme olmadığı sürece, ille de her şey Türk yada Türkiye cümlesiyle başlamalıdır hastalığına Kürtlerin kurban olmaması mumkün mü?
Haydi bırakalım, tek partiyle başlayan Türk devletinin hegemonik dünyasındaki kirlilikleri, Türk sol dünyasındaki kronikleşmiş şovenizmin mantık parametrelerinde de değişen bir şeyleri görmek mümkün değildir. Örneğin, Mihri Belliyle başlayan \"Milli Demokratik Türkiye\" şiarı, Türk solunun en gözde 68 kuşağın Deniz Gezmişlerin \"Bağımsız Türkiye\" söylemi, Yalcın Kücük ve Doğu Perinçek ile devam eden \"Türkiyeleşelim!\" yarışı ve söylemi, özellikle Sırrı Süreyya Önder ve kısmen de sayın Ertuğrul Kürkçü\'yle devam eden \"Türkiyelileşme\" argümanın tümünde dünle başlayan ve yarınla devem etmesini arzuladıkları \"Türkleşme yada Türkiyelileşme\" ile taçlandırılmalının ötesinden başka bir şey görünmüyor! Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.