Haşdi Şabi… Irak’ın Kaderi
Irak’ın doğrudan bir dış tehdit altında olmamasına rağmen parlamentonun “Haşdi Şabi Yasası”nı çıkarmakta ısrar etmesi, ülkenin devlet yapısının ve iç bileşenleri arasındaki ilişkilerin geleceğine dair kaygıları artırıyor. Dünya deneyimleri, milislerin meşrulaştırılmasının çoğu zaman iç savaşlara ve devletlerin parçalanmasına yol açtığını gösteriyor.

Irak, parlamento tarafından “Haşdi Şabi Yasası”nın çıkarılmasıyla birlikte, ABD gibi nüfuz sahibi aktörlerle siyasi, ekonomik ve hatta güvenlik/askeri bir yüzleşmeye sürüklenebilir. Ancak örgüte yakın siyasi, kültürel ve toplumsal elitler, bu silahlı yapının ısrarla meşrulaştırılmasını gerekçelendirecek mantıklı bir açıklama sunamıyor. Yasanın gelecekte Irak’ın güvenliğini, yapısını ve toplumsal ilişkilerini nasıl etkileyeceğine dair tartışmalar ise çoğunlukla göz ardı ediliyor.
Kâğıt üzerinde başbakana bağlı gibi görünse de Haşdi Şabi, gerçekte kendi ideolojisine ve özel örgütlenmesine sahip bağımsız milis gruplarından oluşuyor. Bu nedenle Irak ordusunun ve güvenlik güçlerinin tabi olduğu yasal denetim, hesap verebilirlik ve şeffaflık mekanizmalarından tamamen uzak.
Son yıllardaki gelişmeler bu kaygıları güçlendirdi: Haşdi Şabi’nin geniş bölgelerde güvenlik, ekonomi ve toplumsal yaşam üzerinde kontrol kurması, 2019’daki Ekim protestolarını şiddetle bastırması, 2022’de eski Başbakan Mustafa el-Kazımi’ye yönelik suikast girişimiyle ülkenin en üst yürütme makamını dahi tehdit etmesi, ya da Sadr hareketine karşı silahlı üstünlükle siyasi dengeleri belirlemesi. Ayrıca Kürdistan Bölgesi’ne yönelik roket saldırıları ve sürekli tehditler de bu tabloyu tamamlıyor.
Irak’ın durumunu daha da çelişkili kılan, ülkede doğrudan bir dış tehdit, işgal ya da ağır bir iç savaşın bulunmaması. Üstelik 2005 Anayasası, Irak’ı demokratik, sivil bir devlet olarak tanımlıyor ve tüm askeri kurumların sivil otoriteye bağlı olmasını şart koşuyor.
Dünya deneyimleri bu noktada çarpıcı: Lübnan, Sudan, Afganistan, Suriye ve Kolombiya gibi örneklerde milisler başlangıçta “güvenlik sağlama” gerekçesiyle meşrulaştırıldı. Ancak zamanla devletin meşru kurumlarını zayıflatarak iç savaşları tetikledi ve ülkelerin bütünlüğünü parçaladı. Bu yapılar yalnızca askeri değil, ekonomik ve siyasi alanlarda da kapalı “güç ağları” oluşturarak toplumu kendilerine bağımlı hale getirdi.
Sonuç:
Irak bugün kritik bir kavşakta. Ya tüm silahların devletin meşru kurumlarında toplanmasını sağlayarak birliğini ve demokratik yapısını koruyacak ya da milislerin yasallaştırılmasının ağır bedelini ödeyen ülkelerin kaderini paylaşacak.(Rustem Mahmud-Al Majalla)
Son güncellenme: 16:40:47