Irak’ta ABD-İran arasındaki gri uzlaşı dönemi sona mı eriyor?
ABD’nin Irak’taki Ayn el-Esad ve Viktorya üslerinden çekilerek Erbil’e yeniden konuşlanması, “İran baskısına boyun eğiş” olarak yorumlanırken, uzmanlar bu adımı Washington’ın bölgedeki stratejik dengeleri yeniden kurma girişimi olarak değerlendiriyor. Analistler, gelişmenin Irak’ta ABD-İran arasındaki “gri uzlaşı döneminin” sonuna işaret edebileceğini vurguluyor

ABD’nin, Irak’taki bazı önemli ve stratejik bölgelerden askerlerini çekerek yeniden konuşlanmaya hazırlandığına dair gelişmeler, hem iktidardaki partiler hem de Trump yönetimi tarafından anlaşılırken, Irak halkı açısından ise belirsizliğini koruyor. Bu durum, söz konusu çekilmenin gerekçeleri ve sonuçları hakkında birçok soruyu gündeme taşıyor: Bu adım, ABD’nin bölgedeki varlığını yeniden şekillendirme planı mı, yoksa bölgesel nüfuz mücadelesinin dayattığı yeni güvenlik ve siyasi gerçekliklere zorunlu bir uyum mu?
İran’a yakın partilerin beklenti ve hedefleri doğrultusunda, ABD’nin Ayn el-Esad ve Viktorya üslerinden askerlerini çekerek Erbil’e yeniden konuşlanması, birçok kesimce Washington’ın Irak’taki askeri varlığında bir geri adım olarak değerlendiriliyor. Bu durum, İran’ın Irak üzerindeki baskısının sürdüğünü ve seçim mekanizmasını etkileme gücünü koruduğunu gösteriyor.
Öte yandan, Irak’taki “sessiz çoğunluk” için Ayn el-Esad ve Bağdat Havalimanı’ndan ABD güçlerinin çekilmesi, bölgedeki yeni gelişmelerin doğal bir sonucu olarak görülüyor. Bu adım, İran ile İsrail arasında askeri çatışma ihtimalinin arttığı bir dönemde gerçekleşiyor. Dolayısıyla, ABD’nin yokluğunun Irak’ın istikrarı üzerindeki etkileri ve ülkenin kendisini bu bölgesel nüfuz savaşının dışında tutma kapasitesi konusunda ciddi soru işaretleri doğuyor. Zira Irak, uzun süredir başkalarının savaşlarının sahnesi haline gelmiş, mezhepsel kutuplaşma ve yolsuzlukla yıpranmış, sosyal barış ve ekonomik kalkınma yolunu bulmakta zorlanan bir ülke konumunda.
Çifte ilişkilerin ikilemi
Washington’ın yaklaşan seçimler öncesi Bağdat ile Tahran arasındaki güvenlik işbirliğine karşı açık bir tutum almaması dikkat çekiyor. Irak hükümeti, geçtiğimiz aylarda İran ile bir güvenlik mutabakatı imzalayarak hem Tahran’la hem de Washington’la ilişkilerini sürdürme politikasını pekiştirdi. Bu ikili denge, iktidardaki “Koordinasyon Çerçevesi” ve İran’a bağlı Haşdi Şabi güçlerinin desteğini arkasına alan hükümet için manevra alanı yaratıyor. Böylece, ABD’nin çekilmesi yönündeki talepler karşısında hükümet, bir yandan İran’a yakın çevreleri memnun ediyor, diğer yandan Washington ile stratejik ilişkilerini tamamen koparmıyor.
ABD stratejisinin yeni boyutu
ABD’nin Irak’taki temel hedefi, bağımsız bir Irak hükümetini güçlendirmek ve aynı zamanda İran’ın artan nüfuzunu sınırlamak. Trump yönetiminin yaklaşımı, bu ikili denklemi siyasi bir kaldıraç olarak kullanarak ya İran’ın nükleer programı konusunda uzlaşıya zorlamak ya da gerekirse “rejim değişikliği” için uygun koşulları yaratmak.
Bu strateji, Avrupa ülkelerinin (Fransa, Almanya, İngiltere) İran’ın 2015 nükleer anlaşmasına uymadığı yönünde BM Güvenlik Konseyi’ne yaptığı son bildirimle örtüşüyor. Avrupa’nın “tetik mekanizması” olarak bilinen hızlı yaptırım sürecini gündeme getirmesi, ABD’nin İran’a yönelik baskı politikasını tamamlıyor. Irak ise, hem Washington hem de Tahran ile bağlarını sürdüren siyasi yapısı nedeniyle bu gerilimin üçüncü tarafı konumuna düşüyor.
Kürdistan’ın rolü
Kürdistan Bölgesi, bu yeni tabloda ABD için daha güvenli ve stratejik bir üs haline geliyor. Merkezi hükümetin kontrolündeki bölgelerde İran nüfuzu artarken, Kürdistan hem lojistik açıdan hem de Batı ile olan tarihsel ittifakı nedeniyle ABD’nin Irak’taki en güvenilir dayanağı olarak öne çıkıyor. Petrol zenginliği ve görece istikrarıyla bu bölge, Washington’ın yeniden konuşlanma planlarında kilit bir rol üstleniyor.
Seçimlere giden yol
ABD’nin askeri varlığının zayıflamasıyla birlikte, yaklaşan parlamento seçimlerinde Irak’taki mezhepsel ve etnik temelli partilerin rekabeti daha sert yaşanacak. Bu süreçte partiler, ABD’nin yokluğunu kendi çıkarlarına göre kullanarak güç mücadelesini yoğunlaştırabilir. Bu da Irak’ta “sahte demokrasi” görüntüsünü ortadan kaldırarak ülkeyi yeniden derin krizlere sürükleyebilir.
Dolayısıyla, Irak’taki seçim sonuçlarını ve hükümetin şekillenme sürecini öngörmek her zamankinden daha zor. ABD’nin yeni stratejisinin temelinde, İran ile olan nükleer gerilim çerçevesinde Irak üzerinden yürütülen “gri uzlaşı” döneminin sona erdiği ve Washington’ın bu ikili oyunu artık sürdürülemez gördüğü anlaşılıyor.
Son güncellenme: 15:05:07