PWK: Kürtler İçin Barış, Özgürlük ve Başarının Yolu Kürtlerin Ulusal Birliğinden Geçer

PWK, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, Orta Doğu’da barışın önündeki en büyük engelin Kürt milletinin bölünmüşlüğü olduğunu vurgulayarak, “Kürtler için barış, özgürlük ve başarının yolu ulusal birlikten geçer” dedi.

1 Eylül 2025 - 09:35
1 Eylül 2025 - 09:35
 0
PWK: Kürtler İçin Barış, Özgürlük ve Başarının Yolu Kürtlerin Ulusal Birliğinden Geçer

Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK), 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle yayımladığı açıklamada, Kürt milletinin son iki yüzyıldır savaş, katliam, asimilasyon ve inkâr politikalarıyla karşı karşıya bırakıldığını belirtti. Açıklamada, Orta Doğu’da kalıcı barışın Kürt sorunu çözülmeden mümkün olmayacağı ifade edilerek, Kürtlerin hem kendi içlerinde hem de dört parçada ulusal birlik ve işbirliği geliştirmesi gerektiğinin altı çizildi.

Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK) Basın Bürosu tarafından yapılan açıklama şöyle:

‘’Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü.

Barış, devletler, toplumlar ve insanlar arasında savaşın, çatışmanın, şiddetin, yıkımın ve düşmanlığın olmaması durumudur. Ancak, barış sadece savaşın yokluğu değil, aynı zamanda saygı, uyum ve huzurdur. Halklar, toplumlar ve insanlar arasında bir köprü görevi görür ve daha iyi, tehlikelerden ve korkulardan uzak bir geleceğin yolunu açar.

Barışın bu en yalın ve sade tanımına bile bakacak olursak, insanlığın dünyanın dört bir yanında gerçek bir barıştan uzak olduğunu görürüz.

Bugün Orta Doğu'da ve dünyanın birçok yerinde, ayrıca ülkemiz Kürdistan'da, savaş, katliam ve soykırım devam ediyor. Dünya halklarının çoğu, saygıdan, uyumdan, huzurdan uzaktır; tehlike, korku ve çeşitli sorunlara maruz kalmaktadırlar.

Dünya halkları arasında, barışın yokluğundan en çok zarar görenin Kürt milleti, Kürdistan halkı olduğunu söyleyebiliriz.

Özellikle son 200 yıldır savaş, katliam, soykırım, yıkım, asimilasyon, mültecilik, huzursuzluk, korku ve tehlike, Kürt milletinin ve Kürdistan halkının yaşamının bir parçası olmuştur. En büyük haksızlık ise, Kürtlerin ve Kürdistan'ın bir millet ve bir ülke olarak dört parçaya bölünmüş, işgal edilmiş ve bir millet olarak inkâr, asimilasyon, katliam ve soykırımlara tabi tutulmuş olmasıdır.

Elbette, dünyadaki tüm sorunların savaş olmadan, barışçıl bir şekilde, diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini inanıyoruz. Bu, tüm dünya halklarının yararınadır.

Orta Doğu'da Filistin Devleti ve İsrail Devleti'nin kabulüyle, meselenin barışçıl bir şekilde, görüşmeler yoluyla çözülmesinden yanayız. Ancak Orta Doğu'daki barış sadece Filistin-İsrail sorununun çözümüyle sağlanamaz.

Orta Doğu'da barışın önündeki en büyük engel, Kürt milletinin ve ülkesinin bölünmüş ve işgal edilmiş olmasıdır. Yaşam ve tecrübeler kanıtlamıştır ki, Kürt milleti Kürdistan'ın dört parçasında da özgürleşmedikçe Orta Doğu'da barış sağlanamayacaktır.

Güney Kürdistan'da her ne kadar federal bir kazanım elde edilmiş olsa da Güney Kürdistan topraklarının %45'i hâlâ Bağdat'ın işgali altındadır. Ayrıca Bağdat Yönetimi, federal bölgenin haklarını zayıflatmak ve azaltmak için her türlü gayrı meşru yolu denemektedir. Bağdat Yönetimi, Kürdistan Bölgesi'ne karşı barışçıl bir zihniyet, siyaset ve tutumdan uzaktır ve Anayasa'nın 140. maddesinin Federal Irak Anayasası'nın gerekliliklerine göre uygulanmasını istememektedir.

Beşar Esad'ın Baas Rejimi'nin yıkılması, Rojava Kürdistanı halkı ve tüm Suriye halkları için yeni bir sayfa açmıştır. Ancak yeni Şam Rejimi, Ehmed El Şara'nın rejimi de özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik zihniyetinden uzaktır. Şam Yönetimi, Rojava Kürdistanı halkı, Dürzi, Alevi, Hirstiyan, Türkmen, Arap ve tüm Suriye halkları için federal, demokratik, adil ve özgür bir sistemin kurulmasına yanaşmamaktadır.

İran Devleti de Doğu Kürdistan halkımızın ulusal ve demokratik haklarını inkâr ve işgal siyasetine, idamların uygulanmasına ve tüm İran halkları için özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitliği yok sayma siyasetine devam etmektedir.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da "yeni bir süreç"ten bahsedilmektedir.

Türkiye Devleti yetkilileri bu "yeni süreci" "Terörsüz Türkiye Süreci" olarak tanımlarken, bazı çevre ve kişiler de "Barış, Çözüm ve Demokrasi Süreci" olarak tanımlamaktadır.

PKK, 12. Kongresi'nde silah bırakma kararı almıştır. Bu kararın Kürt halkının menfaatine olduğunu görüyor, düşünüyor ve uygulanmasını umuyoruz. Şüphesiz ki, Türkiye Devleti de tüm askeri operasyonlarına son vermelidir.

Savaşın ve silahlı çatışmaların sona ermesi elbette çok önemlidir; ancak sorun Kürt ve Kürdistan sorunudur. Bu temel üzerinde kısa, orta ve uzun vadeli bir çözüm programı belirlenmelidir. Kürt ve Kürdistan sorununun muhatabı, Kürt milletinin tüm siyasi, sivil ve demokratik kesimleridir. Tüm bu bileşenlerin katılımıyla Kürt Temsiliyeti oluşturulmalı ve Kürt Temsiliyeti, Türkiye Devleti'nin muhatabı olmalıdır. Barış ve çözümün başlangıcı da budur.

Türkiye Parlamentosu'nda, parlamentoda temsilcileri bulunan partilerin katılımıyla, "Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasiyi Destekleme Komisyonu" kurulmuştur.

Ancak, ne yazık ki, bu komisyon, bugüne kadarki pratikleri ve toplantılarıyla, barışın, eşitliğin, adaletin, demokrasinin, özgürlüğün, Kürt sorununun çözümünün yolunu açmayı isteyen bir zihniyetten, programdan, amaçtan ve duyarlılıktan çok uzak olduğunu göstermiştir. Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, bir Kürt annenin komisyon toplantısında Kürtçe konuşmasına dahi izin vermemiştir. Böyle bir komisyon hangi sorunların çözümüne zemin hazırlayabilir?

Öcalan, PKK ve DEM Parti'nin çağrılarına, bildirilerine ve söylemlerine baktığımızda da onurlu ve kalıcı bir barış için, Kürt milletinin ulusal ve demokratik hakları için, Kürdistan'da milli, coğrafi, siyasi bir statü elde etmek için bir program ve siyasete sahip olmadıklarını görüyoruz.

Bu gerçeklikten dolayı, Türkiye Devleti'nin söylemleri de Öcalan, PKK ve DEM Parti'nin söylemleri de Kürt ve Kürdistan sorununun çözümüne, gerçek barışa, özgürlüğe, demokrasiye, eşitliğe ve adalete yol açıcı olmaktan uzaktır.

Kürt milleti her şeyden önce, gerçek bir barışın kapısını, kendisi olarak, geniş ve çok yönlü mücadeleleriyle, diasporada güçlü bir çalışmayla ve diplomasiyle açabilir. Bu geniş ve güçlü çalışmayı örmek için her şeyden önce Kürtlerin kendi içlerinde birlik olmaları gerekmektedir. Kürdistan'ın her parçasında ve diasporada ulusal ve yurtsever çıkarlar ve ilkeler üzerinden ulusal ve demokratik işbirlikleri oluşturulmalı, Kürdistan'ın dört parçası arasında da ulusal, demokratik ve yurtsever bir koordinasyon oluşturulmalıdır.

Kürt, Kürdistan sorunu çözülmeden Orta Doğu’ya gerçek anlamda bir barışın gelmeyeceği açıktır; Kürtler için, barış, özgürlük ve başarının ilk adımı ve teminatı de her şeyden önce Kürtlerin kendi iç birliklerinden geçmektedir.’’

Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK) Basın Bürosu

 

 

Bu haber toplam 265 kişi tarafından görüldü.
Son güncellenme: 11:39:20