TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Genel Sekreterliği yapmış, mesleğinde başarılı bir hanımefendi Mücella Yapıcı’ya, mimar Osman Kavala ile birlikte yargılandığı ve yaz-Boz tahtasına dönen Gezi Davasında 18 yıl ceza verildi. Kendisini tanımıyorum, adını bile önceden duymamıştım. Son duruşmaya yurt dışından kendi ayağı ile geldiği için aldığı 18 yıl mahkumiyet dikkatimi çekmişti.
"Kılıç artığı" bir doktor arkadaşım Mücella hanım ile ilgili bir gazete haberini gönderdiği için merakla okudum. Haber aynen böyle:
Mücella Yapıcı’ya Doktor Ayıbı
Kardiyoloji ve Göz muayenesi yapılırken Mücella hanımın ellerindeki kelepçe çıkarılmamış. Hatta kelepçeler çıkarılmadan dişi bile çekilmiş. Doktorlar uyandığında, kelepçeleri görmedik diye kendilerini savunmuş. Hatta gardiyanın biri "doktorun önünde ayak ayak üstüne atma" diye de Mücella hanımı uyarmış.
Ağır hasta, hatta ameliyattan yeni çıkmış tutuklu ve hükümlülerin hasta yatağına kelepçelendiği bir ülkede Mücella hanıma yapılanların rutin bir uygulama olduğunu benden daha iyi bilen arkadaşıma bardağın dolu tarafını göstermek için "Bak ne güzel, doktorlar artık tutuklu ve mahkumların hepsini ayırım gözetmeden kelepçeli muayene ediyor, arada fark kalmadı" dedim.
Dedim ama 72 yaşındaki bir insana, üstelik bir anneye yapılan bu uygulamalara çok üzüldüm. Demek ki yıllardır atılan "SUSMA, SUSTUKÇA SIRA GELECEK" sloganında herkesin kendisine göre beklediği farklı bir sırası varmış.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.