“Bir kıvılcım bir bozkırı yakabilir!” (Çin Atasözü)
KADİM HALK KÜRT ULUS BİLEŞENLERİNDEN; ÊZDİ KÜRT, KAKAİ KÜRT, YARESAN KÜRT, DÜRZİ KÜRT, ENEL-HAK KÜRT, MÜSLÜMAN KÜRT, ATEİST KÜRT, YAHUDİ KÜRT, HİRİSTİYAN KÜRT, ŞİİA KÜRT VS. ÇOK DİNLİ ÇOK KÜLTÜRLÜ KÜRTLER, BİRBİRLERİNE KÜRT ULUSAL BİRLİĞİ VE ÖZGÜR- BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN UĞRUNA KENETLENİP HOŞGÖRÜ İÇİNDE BİR GELECEK İÇİN MÜCADELE ETTİĞİ ANDA, DİNİ ÇÖZMÜŞ VE DİN ÇÖZÜLMÜŞTÜR!
BURADA DİN ARKAYIK BİR KÜLTÜR VE BİREYİN İNANCI OLARAK DURUR, ONU İSTER YAŞAR İSTER YAŞAMAZ. ANCAK KÜRT VE KÜRDİSTAN OLGUSU ONUN VAZGEÇİLMEZ BİRİNCİ YAŞAM KAYNAĞI OLUR. BU DURUŞU İLE İNSANLIĞA BÜYÜK KATKILAR SAĞLAR!
Yahudilik tutucu idi, tavizsiz idi. Bugünkü Arap yarım adası, Akdeniz Havzası, Slavlardan Kuzey Buz Denizine, Umman’a varan coğrafyada, o iletişim çağının kıtlığına rağmen, herkesin kendi kabuğuna çekildiği bir klan, kabile çağında bile Yayhudiliğin yayıldıkça yayıldığını bugünkü izlerinden görmekteyiz.
Bilir bimez bugün her dinin alt yapısında, sözü edilmezse de Yahudi inancından alınan mitolojik yaşayışlar vardır. İslam aleminin yaşadığı ve bugün İslamifobilerin elegeçirdikleri ilk insanı kontrol ettikleri şeyin “sünnetli mi değil mi” diye sorguladıkları “sünnet” uygulaması, Yahudilikten devr alınma olduğunu biliriz. Rêya Heq inancında olan insanların tavşan, domuz vb. bazı hayvanları yemedikleri ve inanç olarak “yememek gerektiğine” inanmaları Yahudi dinininden aldıkları idi. 1880’li yıllara kadar, Dersimli Rayberler kendilerini “Musa peygamberin evlatları” olarak tanımlamaları ve görmeleri dikkatten uzak tutulmaması ve bu söylemin Rêya Heq Kürt mitolojisine NASIL dahil olduğunu araştırmak ve anlamak gerektiği aşikardır.
Eski inanşların neredeyse tamamı, Hiristiyanlık öncesinde Yahudiliğe evrilidir ve genel olarak Yahudilik benimsenmiştir. Ancak gün geldi Yahudilik Kendi içinden çatladı, karşıtlarını yaratttı. İçinden ya da etki alanında olan inançlar ters döndü, karşıtlarına dönüştü ve güç ve birliğe büründü, Yahudiliğin başına bela kesildi. Karşıtları Yahudileri büyük katliamlara, kırımlara uğrattı.. Yahudilik doğduğu Kutsal topraklarda barınamaz oldu. Yahudiler Dünyaya yayıldı. Geldikleri Kutsal toprakların özlemi kaldı içlerinde. Bura da küçük bir hatırlatmada bulunursak; bugün yakın Doğu’nun tek demokratik devleti olan İsrail, bu özlemin neticesinde vardır.Yahudiliği onlar ulus minvaline biçimlendirerek temsil eder oldular.
Yahudilik kendi içinden çatlayarak, karşıtlarını yaratarak çözülürken, binlerce (MÖ.3500) yıllık geçmişi ve özlemi içinde çözüldü, Bu hasreti ve katledilmişliğini pozitif bir efora çevirdi. Bağrında dünya sanaatını, edebiyatını, felsefesini, fiziğini, matematiğini, tıp alanındaki gelişmeleri, ticaret, teknoloji ve tüm bilim alanlarındaki devrimleri vs. Yahudilerin keşif ve yaratısı ile hep başat oldular. İnsanlık her ne kadar bilinçsizce Yahudi düşmanlığını sürdürdüyse de, gerçeklikte bilimin üretilmesi alanında Yahudilere paha biçilmez derecede borçlu oldular.
Bugün 12-13 milyonluk nufüsları ile Yahudiler, bilim, sanat, siyaset ve ticarette dünyaya yön verecek durumdadırlar.
***
Hıristiyanlık; 1500 yıl \"masumiyet\"in arkasına gizlenerek,yükseldi. Avrupa Kıtası’ndan, Asya Kıtası’na adeta engel tanımaz bir dalga misali, kısa bir zamanda yayıldı. Bugünkü Avrupa’nın tamamı, Asyanın ezici çoğunluğu Hristiyan inancı ile müteşekil oldu.
Hiristiyanlık, kiliseye biat çağrıları üzerinden güçlendi, iktidar oldu. İktidar olduğu oranda da düşün ve bilimi kırıp geçmekle mesai etti, Mezopotamyadan Girite, Oradan Grek’e ve Avrupaya yayılan insanlığın bilim ve medeniyet yürüyüşünü kendi siyasal egemenliği için adeta giyotinden geçirdi. Özgür düşünceye düşman kesildi. Ancak bu yürüyüşü engelleyemedi.
Avrupayı boydan boya saran, ulusal uyanış, burjuva devrimi, reform ve rönesans hareketi ile Hristiyanlık çözüldü Vatikan\'a hapis edilecek kadar geriletildi. Ortaçağ’da Avrupa kıtasına, Asyada Rus Çarlık, Çinde Hun imparatorluğu ve etki alanlarına hüküm edip egemen olan Hristiyan siyasal iktidari, bugün Vatikan’da 770 kişilik bir nüfüsu, 0.5 km2’lik bir çoğrafik alana sahip bir devlet ile temsil edilecek kadar çözülmüş ve küçülmüştür. Vatıkanı temsilen sembolik olan papa ise, bir hayır kurumuna, insan hakları savunuculuğuna binaen kan kazanmaya ve kendini yaşatma çabası içindedir.
***
7.yüzyılın ortalarında \"son peygamber ve son din\" olarak ortaya çıkan ve 1400 yıldır halife ve mezhep kavgalarıyla imparatorların iktidar aracı olmuş, adeta darbeler, şantajlar ve birini yok etme, diğerini inşaa etme de harç edilmiş siyasal islam, Fas\'tan Endonezya\'ya kadar iktidar aracı olmuş, şimdi ise Yakın ve Orta Dogu\'da sürdürülen 3. Dünya Savaşı\'nın malzemesi olarak şiddet ile cözülme krizleri ile yüz yüzedir. Cözülmenin şiddet sarmalında ve emperyal güçlerin elinde olması pek çok katliam hatta soykırımla içiçe olma olasılığına kapı aralamaktadır. Bu açıdan güçsüz, kadim ve köhnemiş şiddetin sarmalına sarıldıkça saldırganlaşan siyasal islam, tedirginlik yaratarak gidecege benzemektedir. Böylece inançlari devam etse de inanç sistemi bakımından siyasal islamın da akıbeti, önceki Yahudi ve Hiristiyan dinlerinden farklı olmayacaktır. Son Fas’taki Lale eyleminden de evvel bir vesile ile Irakta Sunni Sadam rejiminin saldırganlığının sarsılması ile başlayan, aslında hiç de bir “Arap Baharı” olmayan, esasında 670 yıllarından bugüne çekiştirilen İslam Halifeliği iktidarının, kastının yanlış gidişatının cözülme süreci anlamına gelen hareketlenmenin yansıması ve yaşanmasıdır.
Arap iktidarları İslami araç üzerinden varlıklarını korumak üzere hareketlenirken, bir taraftan da 1400 yıllık çelişkilerini gündemleştirerek iktidarlarını keskinleştirmek ve sürdürmek istemektedirler.
Bugün yaşanan bu 3. Dünya Savaşı içerisinde, Kürtleri bir özne durumuna getiren ve bu İslamifobileri başına bela kılan şey nedir?
Yahudi ve Hristiyanlığın çözülmesi ile insanlığın ne kadar büyük ilerlemeler sağladığını gören insanlık, İslami kastın çözülmesinin de insanlık alemi açısından büyük yararlarının ve özgürleşmenin olduğunun bilincinde olarak hareket edecek bir insanlık, kendine hizmet edecektir.
***
Zira, Kürt Ulusal Kurtuluş mücadelesi aynı zamanda bir aydınlanma ve özgür insan yaratma mücadelesidir.. İnancın ne olursa olsun, inancını yaşamak kişiye ait ve basit bir şeydir.. Din kamusal bir sorun değil, bireye ait bir şeydir.. Kamusal olduğu anda müdahaleci olur ve özgürlüğe karşı olur.. Bireyin kendini yaşaması, bireyselleşmesi özgürlüğün tanımı içindedir. Bireyin kendisini yaşamasına karşı durmak, anti demokratik bir durum olur. Kimse bireyin kendini yaşamasına bir şey dememeli ve diyemez..
Kürt hareketi de geçmişten beri soruna böyle yaklaştı.. Ama son dönemde de Kürtlerden de dini kullanmayı düşünenler oluyor, Din adına Konferanslar, kongreler düzenlenerek araçsal bakılıyor, ancak din çözülme sürecinde de olsa bir bumerang gibidir ve döner kendisini kullanmaya kalkanı, yani sahibini giderayak vurabilir..
Bilimsel olarak ortaya konulmuştur ki; din, ulus olgusuyla terstir, tezattır..
Ulus modern dönem kavramıdır, din ise modern dönem öncesinin kavramıdır.
Din ile bilim Avrupa ronesansı ile Ortaçağ döneminden ayrışmıştır. Bu açıdan olguları, bilimi ve hakikati din üzerinden tarif etmenin mümkün olmadığı kanıtlanmıştır.
Avrupa\'da insan hakları ve insana değer verme; ulusal devrimler, reform ve rönesans sonrasında etik bir değer olmuştur.. Yakın ve Orta Doğu’da iktidarların insana değer vermemeleri , bu toplulukların bu ayrışmayı net yaşamamalarından kaynaklanmaktadır.
İnsanlığın kendini algılaması, kendini özgürleştirmesi, tüm kast ve anti-demokratik felsefe ve uygulamalardan kurtarması, kendini birey konumundan toplum ve toplumsal gelişmeye adadığı oranda olacaktır..
İnsanlığın özgürleşmesi, üretim ve iletişim araçlarının kendisine hizmet ettiği, kendi yönetiminde olduğu oranda mümkün olacaktır.
Bugün İŞİD ve diğer İslami söylem üzerinden taban bulmaya çalışan yapılanmaların, destek bulması, Siyasal İslam’a dayalı varlıklarını sürdüren iktidarların düştüğü tehlikeyi ve çüzülmeyi önleme tedbiri olarak sahaya sürdüklerini, dikkatle izlenmesi ve mücadele edilmesi gereken piyonlardır.
Zira bölge; petrol, gaz , su ve enerji havzası üzerindedir. Hiçbir ticari kuruluşun, hiçbir emperyal gücün bu çatışmalardan ve variyetten uzak ve temassız duracağını beklemek saflık olur. Her güç arkayık çelişkileri arkalayarak sahaya mudahale etmekte ve kendine uygun olarak titizlikle dizayn etmeye çalışmaktadır.. Bu mudahaleler İslami siyasal sistemlerin çüzülmesini geciktirebilmektedir, ancak islami siyasal sistemi çözmeye yetmeyecektir.
Çünkü, dünyada yaratılan teknoloji, iletişim ve bireyselleşme, biat kültürüne dayalı sistemleri yerle yeksan etmeye fazlasıyla muktedirdır..
Geciken, köylülükten kurtulamayan, özgürlüğün ve kendi ulusal demokratik kulvarına çekilerek gelişme sağlayamayan kitlelerin bila nihayet böyle gideceğini düşünmek ve beklemek yanlış olur..
Kürtler, tarihi zemin olarak islamiyetin gelişmesine, hatta Endonezyaya kadar açılmasına, Haçlı seferlerinde önde olup yerleşmelerine hizmet ettiler. İslamiyete hizmet ettiklerinin bin katı ile siyasal islamdan zarar da gördüler.
Yüz yıllardır Kürtler, İslamiyet ile vuruluyor. Türk, Arap, Ecem şovenizmi ile karmalanan siyasi İslam ile Kürdistan’ın sömürge, Kürt milletinin de soykırıma tabi tutulmasında araçsal bir rol almıştır.. Aynı tarzda Ermeni, Asuri, Ezdi, Pontus, Rum vs. soykırımlarında da İslamiyeti bir araç olarak kullandılar.
Kürt Ulusal hareketi, Siyasal İslamın çözülmesine katkı sağlayarak, tüm inançları yermeden laik kalarak, ulusal değerleri üzerinde kenetlenerek insanlığa katkı sağlayacak tarihsel bir hareket konumundadır. Bu konumunu koruyarak ilerlemesi insanlığa ve özgürlüğüne büyük katkıdır.
Şeyh Ubeydullah Nehri inançlı bir insandı, ama hiçbir zaman dini esaslar üzerinde Kürt Ulusal direnişini şekillendirmedi ve laik davrandı.
Azadi ve 1925 direnişi, Şex Mahmudê Berzenci, Qadi Muhamed, Melle Mustafa Barzani, Seyid Rıza vs. de yaygın olarak dini inançlıların içinde olmasına rağmen, Kürt ulusal değerleri içinde kaldı. Böyle olduğu için harekete pek çok ermeni, asuri, ateist ve farklı inançtan insanlar, korkmadan mücadelelerine destek sundu.
Böyle olduğu için terörist İŞİD ve diğer Siyasi İslami saldırılardan kaçanlar, Barzani\'nin başında olduğu devlete ya da PYD’nin yönettiği Kantonlara sığınıyor. 2005 yılında kurulan Kürdistan Federe devleti eğer böyle olmasaydı, Başkenti Hewlere, kendi Hiristiyan inancı ve Asuri kimliği ile Fransua Heriri gibi birini Vali ve Belediye Başkanı olarak seçt,iremezdi. Vali ve Belediye Başkanı iken Fransua Heriri , Terörist İslami Örgüt El Kaide tarafından suikast düzenlenerek katledildi... Önce yapılanları anlamak önemlidir.!!!
Dinden hoşgörüye gelmek, dini kamusal alandan çekmek, dinin sistem ve bilimden ayrışmasını sağlamak; işte dinin çözülmesi budur..
İŞİD teröristleri bugün zulfukar hançerlerini almış kadın dogruyor ve kelle kesiyorlar.,Bunların dini de yiğitliği de hepsi bu. Adeta İslami siyasal düşünce çözülmelerini durdurmaya çalışırken, çözülmelerini hızlandırdıklarının resmini çiziyorlar. Sefil sultanlara oynuyorlar. İslamiyet adına celat kesilenler, gün olur kendi kendilerini biçecekler. Ne kadar yalancılar. Hani olmayan “cennetleri, kadınların ayağının altında” idi…
İnsanlık siyasal Hıristiyanlığı çözdüğü gibi, siyasal İslamı da çözecektir..Kadim kalacak dildir, Kültürdür, Halkların insanlık değerleri üzerinde yaratığı toplumsal icat, keşif ve ilerlemelerdir..
Siz bakmayın islamiyetin Fas’tan Endonezyaya kadar yaygın ve harekeketli olmasına, O aynı zamanda kendi içinde çözülmesinin hareketidir.. Siyasal İslamiyet her zamanki gibi, egemenlik amaçlarında kullanılıp atılacak duruma getirilmiştir. Kürtler bu hareketlenmenin dışında ve aydınlanmanın durduğu yerde, siyasal islamın çözülmesine her zamanki gibi yardımcı oluyorlar. İnsanlık bunu görmelidir!
Suudi, Katar, Birleşik Arap emirliklerinden İrana, Filistinden, Türkiyeden Suriyeye her tarafta siyasal islami iktidarların ve siyasal şiddet örgütlerinin Kürt hareketlerine karşı dış bilemelerinin nedeni de bu kaynaklıdır.
Êzidi halkı bugüne kadar siyasallaşmadan kendini ve kendi kültürünü yaşatmaya çalıştı. Çözülmekte olan islamiyet, en son gelip, bu mazlum inançlılara çarptı.. Bu küçük ama felaketli soykırım girişimi, siyasal islamın çözümünü, Kürdistanın hızla bağımsızlık özlemini ve bilincini tetiklemektedir. Sadece bu kadar da değil, kendi çözülmüşlüğünü de Fastan, Endonezya’ya kadar hızlandırmaktadır
Kürdistan halkı ve insanlık, dost ve düşmanlarına bu duruş üzerinden kendini gösterirse kazanır. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.