HÜDA PAR’ın Cumhur ittifakına dahil olması, bu partinin özerklik, federayon önerisinin öne çıkmasını sağladı.
Çoğunlukla suçlayıcı bir üslupla ve Cumhur ittifakının bir bileşenine şikayet edercesine dile getiriliyor ya da sanki ittifakın kapısına bomba bırakılmış gibi bir atmosfer yaratılıyor.
Bir basın kuruluşu HÜDA PAR haberini ‘Hizbullah’ın partisi, Cumhur İttifakı’na katılmaya hazırlanıyor’ cümleleri ile duyurdu. Ancak aynı kanal, ‘PKK’nin partisi HDP, Millet İttifakını dışarıdan destekleyecek’ cümlelerini kurmuyor.
HDP, PKK’ye terörist demiyor, HÜDA PAR Hizbullah’a terörist demiyor.
İster Cumhur, ister Millet İttifakı seçimden önce ya da sonra eğer isterse, eğer gerekirse bir diğer ittifakı yine bu iki parti (HDP ve HÜDA PAR) üzerinden yıpratmayı deneyebilir. Bu tür kaoslarda, araçsallaştırmalarda Kürdler asla kazançlı çıkamadı, dahası hep kaybetti. Bu da yine bağırış çağırış ve itişme arasında konunun asla Kürd haklarına gelmemesine neden olabilir.
Toplumumuza ve insanlığa telafisi ve unutulması mümkün olmayan zararlar, hasarlar vermiş, halen de özeleştiri yapmamış ve özür dilememiş yapıların birbirine karşı kışkırtılmasına da izin vermemek gerekiyor. Artık çatışmalar, çekişkiler bölgenin zamanını almamalıdır. Aralarındaki tartışmaları bölge dışında yaparlarsa onlara bir iyilik borçlu oluruz.
Bu iki parti eğer Kürdlere kazandırmak istiyorsa, doğrudan ya da dolaylı olarak dahil oldukları ittifaklara Kürd hakları ile ilgili ortak şartlar öne sürebilirler. Bu yapıldığında Kürdler tüm heybeti ile gündeme oturacaktır. Yapılmazsa, bunu yapmayı deneyecek olanlar hızla meydana çıkmalıdır.
Bu iki partinin bireysel ya da ortak olarak ‘Kürd haklarını ilk ve temel ön şart’ haline getireceğine dair bir işaret belirirse bu konuya tekrar döneriz. Ancak şimdi o noktada değiliz.
Kısacası, Kürdlerin unuttuğu, diline dolamadığı, kafa yormadığı statü talebi böylece yine gündeme geldi ve popülerleşti ancak ne yazık ki bu bizim aracılığımızla olmadı.
Statü bahsinde bölgeye ve toplumuna yıkımı ve vahşeti tekrar getirmiş ve itibarsızlaşmış, güvensizleşmiş ‘demokratik özerklik’ gibi ‘halkların’ zihninde kaygıya ve korkuya neden olmuş kavramlar, yönetim biçimleri isimleri kullanılmamalıdır. Özerklik yerine, ‘federasyona, bölgenin federatif yönetimine’ geçilmesi savunalım. Diğer bölgelerin nasıl yönetileceği bizim konumuz, sorunumuz değildir, olmamalıdır.
Bölgenin merkez tarafından yönetilemediğini, kanıtlanabilir veriler sayesinde yüz yıllık bir ‘yönetememe krizi’ olduğunu belirterek bölge toplumunun bölgeyi yönetmede sorumluluk alması gerektiğini öne sürenler HÜDA PAR ile tekrar başlayan, canlanan statü meselesinin ne kadar değerli ve sürdürülmesi gerektiğinin farkında.
Bölgesinde yaşayan Kürdlerin ‘Federasyon’, bölgesi dışında yaşayan Kürdlerin ‘anayasal eşit vatandaşlık’ talebinin öne çıkarılması gerekiyor.
Kürd toplumu sorunlarını kendi çözmeyi öğrenmek, güvenli binalar, kurallı kamusal alan ve özlemini duyduğu yaşam standardı için federasyona odaklanmalıdır.
Bölge bu hali ile Türkiye’nin diğer bölgelerinin de sırtında kambur, yüktür. Uyuşturucu üretimi, satışı ve kullanımı, sosyal yardım alan kişi sayısı, okul öncesinden üniversiteye dek eğitimdeki veriler bile bölge toplumunun büyük sorunlar yaşadığını, sorunlar ürettiğini ortaya koyuyor. Sebebi ne olursa olsun sorunlarla her an büyüyen, devasalaşan bu yük; bölge toplumunundur.
Federasyonla bölgenin kalkınabileceğine, refahın dengeli dağılabileceğine ve huzur üretebileceğine inanılmalı, güvenilmelidir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.