Katledilişin üzerinden tam 16 yıl geçti. Tarihin bu utanç verici sayfaları arasına hapsolmuş, üzerlerinde kara bulutlar dolaşan, ağır bir toplumsal trajediyle yüz yüze gelmiş bir toplumun üyesiydi (Ermeni) 20. Yüz yılın ilk çeyreğinde binlerce yıldan beri bu toprakların otokton halkı olan Ermenilere reva görülen çok ağır bir dram yaşatılmıştı. Ermenilerin “Büyük felaket" diye adlandırdıkları böylesine ağır kıyım ve kırımlardan geçmiş bir toplumun mensubuydu. Yapay bir şekilde birbiriyle düşmanlaştırılan bu iki toplumun kardeşçe bir arada yaşayabileceğine yürekten inanmıştı. Trajik bir kırımdan geçirilmiş, kendi ifadeleriyle “kılıç artığı" olarak bilinen Ermenilerin binlerce yıldan beri üzerinde yaşadıkları topraklarda “güvercin tedirginliği” içinde kendisi de yaşadığını üzülerek söylemişti. Bu yürekli insanın adı Hrant Dink 'ti. Bu durum, alınlarına kazınmış bir kader gibi yapışmıştı. Üzerlerine yapıştırılan bu etiket, ölümüne onları terk etmemişti. On binlerce yetim ve öksüz kalmış diğer Ermeni çocukların kaderini kendisi de yaşamıştı.
Kuruluşu, tekçilik, inkarcılık ve ceberut bir paradigma üzerinde inşa edilmiş rejimin günümüze kadar sürgit devam eden karanlık bir süreci de beraberinde getirmişti. Genel olarak gayrimüslimlere, özel olarak ta Ermeni toplumuna karşı aşırı milliyetçi ve ırkçı hezeyanlarla dolduruşa getirdikleri Türkleri ve Müslüman tebaayı harekete geçirmişlerdi. Buram buram ırkçılık kokan bu hezeyanları istedikleri gibi manipüle ederek, bu düşmanlık ve nefreti hayatın her alanına taşımışlardı. Bu nefret tohumlarını, Türk toplum vicdanında meşrulaştırdılar. Hrant, günlük yaşamda, ona hakaret eden ve düşmanlık besleyenlere karşı hiçbir zaman kin gütmezdi. O, insanların doğasında var olduğuna inandığı evrensel adalete ve vicdana güveniyordu. Demokrasi ve özgürlük aşığı bir insandı. Bu türden kırım ve katliamların bu toraklarda bir daha yaşanmaması için var gücüyle mücadele etmişti. Bu samimiliği, dürüstlüğü ve sağduyusu, ona çok güçlü iki büyük düşman kazandırmıştı. Irkçı ve şoven Türk muktedir yöneticileri ile Diasporadaki aşırı milliyetçi Ermeni ırkdaşları yanında, Ermeni devletinin muktedirlerini de haliyle kızdırmıştı. Azmettiricileri, mertçe onun karşısına çıkıp gözlerinin içine bakmaktan korktukları için, ırkçı ve milliyetçi hezeyanlarla dolduruşa getirdikleri çocuk yaştaki tetikçileri infazı için devreye sokmuşlardı. Sevgili Rakel'in dediği gibi; "Bebeklerden katil yaratma”yı da çok iyi beceriyorlardı. Bu güzel insanın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
G. ÖNER
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.