12 Eylül 1980 tarihinde,kudretli paşaların ve kendilerini ülkenin tek sahibi olduklarına inandıran Kemalist elitlerin,toplumun varlığını kendi varlıklarına armağan ettiklerine inananların,elbirliği ile darbe yaptıkları günün 34.cü yıldönümündeyiz.
Ülkelerini, iktidar olma uğruna efendilerinin menfaati için kana bulayan askeri cuntalar ve faşist iktidarlar,dünyanın hiç bir yerinde iktidarlarını sürdüremediler.
Direnen halklarının,direnen insanlığın fedakarca mücadelesi ve direnişi sonucunda,ülkenin varlığını ve insanın iradesini kendilerine ipotek ettiklerini sanan insanlık düşmanı, tüm iktidarlar,günü geldiğinde,görevleri bittiğinde,efendilerinin yalnız bırakması veya halkları tarafından mahkum edilerek defolup gitmişlerdir.
12 Eylül 1980 askeri darbesi ile bu ülkeyi kana bulayanlar yardakçıları,sermayedarlar,bürokratları, bu ülkeye ve ülke insanına henüz bunun hesabını vermediler.Göstermelik bir şekilde mahkemeye çıkarılan Cuntanın başı Kenan Evrenin yargılanıyor gibi olması bu hesabı ödetmez.
Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi ve ordunun tüm kışlalarındaki işkencehanelerde,insana ve insanlığa karşı yapılan vahşi işkence ve işkencecilerinin tanıkları halen yaşıyor.Kendileri de yaşıyor
12 Eylül 1980 askeri darbesinin generalleri,emir komuta kademesindeki görevliler,işkencehanelerin komutanları,erleri,işkencecileri halen bu ülkede yaşamakta,geçmişte yaptıkları insanlık suçunu,vatan görevi olarak görüp,bu bahtiyarlıkla yaşamakta,belkide övünmektedirler.
17 yaşında,gencecik bir delikanlı olan Erdal Eren\'i idam sehpasına kurban diye seçenler.
Yine aynı yaşlarda olan Orhan Aydın\'a idam cezası verebilen hukuk cellatları,katilleri bu ülkenin saygın efendileri olarak halen cüppe giyebiliyorlar.
Cunta başı Kenan Evren idam ve cinayetleri \"bir sağdan,bir soldan\",dengeyi sağlama açıklaması yapmamışmıydı? Diyarbakır ordu evinde topladığı hakim ve savcılara\"Hukuk yok,gereken ne ise onu yapacaksınız\"\"diye emretmemiş miydi?
Bu ülkenin hukuk tarihinde cellat diye tanımlanacak katiller,bu talimatlar doğrultusunda cinayetler işlediler.Astılar,işkence ettirdiler,işkence ile yüzlerce insan öldürttüler,öldürdüler.
Hukuk cinayetlerinin en sonuncusuda,katillerin,canilerin 1982 de yaparak,baskı ile sözüm ona halka onaylattıkları Anayasalarının halen geçerli olması ve bu günde uygulama görebilmesidir.12 Eylül askeri cezaevlerinde,işkencehanelerinde kıyıma,zulme uğrayanların,özellikle Diyarbakır 5 Nolu askeri ceza evinin vahşetini yaşıyan insanlarının,12 Eylül askeri cuntasının yargılanması ile ilgili yaptığımız suç duyurusu \"Kovuşturmaya yer olmadığına\" karar verilerek bizlere tebliğ edildi,
Bu bir siyeset manevrasımı,yoksa 12 Eylül Hukukunun devam etmesi mi?
Bütün Dünya şunu kabu etti:İŞKENCE BİR İNSANLIK SUÇUDUR.Hele bu işkenceyi yapan Devletse .İşkence,Devletin yaptığı,yaptırdığı işkence,sıradan bir suç değildir.İnsanlığa karşı işlenen suçların başında gelir ve bu suçların hesabı sorulmalıdır. Sorulmalı ki işkencecilerin yaptıkları ve yaptırdıkları yanlarına kar kalmasın.
Buna benzer örnekler Dünyada çok.İspanya,Yunanistan,Arjantin ve daha bir çok ülkede,silah gücüyle iktidara gelip oturan işkenceci güçler ve avanelerinden,yaptıklarının hesabı soruldu.
Bizde sorulmaz.İktidarlarca sorulma isteği olmaz.Olsaydı,Cuntacıların Anayasası halen geçerli olmazdı.Olsaydı,yaptığımız suç duyurusu KOVUŞTURMAYA YER
OLMADIĞINA kararı ile bize tebliğ edilmezdi.
İnsanlığa karşı işlenen suçlar da zaman aşımı olmaz.İddiamızda,suç işleyenler,ölmüş olan Esat Oktay Yıldıran ve Kemal Yamaklar değil.
İddia ettiğimiz,suçladığımız,yargılanmasını istediğimiz,emir komuta ile bu insanlık suçunu işleyenlerin tümünün yargılanmasıdır.Çünkü bu insanlık suçunu işleyenler, bu ülkede 30 yıl boyunca süren bir savaşta 50 binlerce ifade edilen,ama çeteleleri tutulamıyan cinayet ve katliamların müsebibleridirler.Demokratik mecrada hakkını arayan ve mücadelesini veren Kürt halkının önünü kesen,cezaevlerini onunla dolduran,cezaevlerinde onursuzlaştırmaya çalışan,yok etmek,katletmek isteyen anlayışın-anlayışların temsilcileridirler.Cezaevlerini işkencehane evleri yaparak,içini ve dışını yaşanmaz hale getiren,bu halkın çocuklarını dağlara sürükleyen,savaşa sürükleyen,faili(belli)cinayetlerin,adam kaçırarak,cenazelerini tarlalara atanların,dicle nehri kenarında torbalar içinde bulunan cesetlerin,yakılan,yıkılan köylerin,göçe zorlanan,göçettirilen Kürt halkının,
Jitemci,itirafçı katillerin,Hizbullahçı kontraların,,canilerin bu ve bunlardan sonra bu uygulamaları devam ettirenlerin yolunu açan temsilcileridirler.
Biz,bizler,işkencehanelerde ve cezaevlerinde her türlü insanlık dışı muameleye tabi olanlar,evleri yıkılan,yakılan,bağı bostanı talan edilen,katledilen,göçertilen,büyük şehirlerin
varoşlarında açlığa mahkum edilen Kürt halkı,bunları affetmedi,etmeyeceğiz de.
Şikayetimiz şahıslarla ilgili değil.
İnsanlık tarihine bu kara lekeyi sürenler ve sürdürmeyi düşünenler yargılanmalıdır.
Yargılanmalı ve insanlığa karşı işledikleri suçun günahiyla yaşayarak,öbür dünyaya defolup gitmelidirler.
11/Eylül/2014 Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.