Türkiye’de Tarih kitapları ve bu kitapları yazan tarihçiler, oldum olası resmi Devlet anlayışının dışında hiç bir şey yazamadılar. Resmi Devlet anlayışının inkara dayalı olmasından dolayı da hep inkar üzerine Tarih yazıldı. Kürt’ler 90 yıla yakın bir zaman diliminde bu kurum tarafından yok sayıldı.
1- Topluluk üyelerini öldürmek.
2- Topluluk üyelerinde ağır bedensel ya da zihinsel zarara yol açmak.
3- Topluluğa, bütünüyle ya da kısmen yok olmasına yol açacak yaşam koşullarını kasıtlı olarak dayatmak.
4- Topluluğa bağlı çocukları başka bir topluluk içinde yaşamaya zorlamak.
5- Soykırım suçu zaman aşımına uğramaz.
Yukarıda yazdığım Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararlarından hareketle, bu gün tartışılan, 24 Nisan 1915 te Ermeni halkına yapılmış olan soykırım mı, değilmi? tartışmalarına, kendi açımdan, duyduklarımdan, öğrendiklerimden, okuduklarımdan bir nebze de olsa katılmak, katkı sunmak, gerçekleri yazmaya çalışmaktır.
Türkiye’de Tarih kitapları ve bu kitapları yazan tarihçiler, oldum olası resmi Devlet anlayışının dışında hiç bir şey yazamadılar. Resmi Devlet anlayışının inkara dayalı olmasından dolayı da hep inkar üzerine Tarih yazıldı. Türk Tarih Kurumu adında, Tarihin yazılmasından sorumlu kurumun başına hep Tarihi gerçekleri inkar etmekle ünlü şahıslar getirildi ve bu şahıslar tarafından Tarih savunulmaya çalışıldı. Kürt’ler 90 yıla yakın bir zaman diliminde bu kurum tarafından yok sayıldı. Onlara göre, yazdıkları tarihlere göre Kürt denen bir kavim, bir millet, bir ulus yoktu. Ama hayatın acımasız dayatması ve gerçekleri karşısında pes etmekten ve Kürt halkının varlığını kabul etmekten kaçamadılar.
Gerçi bu ülkedeki Kürt gerçekliği henüz tam karşılığını alamadı ama bunun da gerçekleşeceğinden ve olmaları gereken yere varacaklarından da hiç şüphem yoktur.
Ermeni halkına gelince. Tarihler ve tarihçiler açısından daha acımasız ve korkunç bir uygulamaya tabi oldular. 1915 yılının 24 Nisanında başlanan Ermeni soykırımının kökü daha derinlerdedir. Tanzimatın ilanından sonra, her tarafta kendisine bağlı halkların başkaldırılarına ve güçlü Devletlerin karşısında toprak kaybeden Osmanlı İmparatorluğu 19.cu yüzyılın sonlarında yok olmaya doğru gidiyordu. 1870’lerden sonra, Devleti ve Hilafeti kurtarma adına bazı aydınlar ve Osmanlı Devletine bağlı farklı milliyetlere mensup insanlar tarafından faaliyetler ve çalışmalar çoğalmaya başladı. İlk etapta en önemli çalışmalardan biri kurulan İttihadi Osmani örgütüdür. Bu örgüt Osmanlıya bağlı Müslüman ağırlıklı kişiler tarafından kurulmuştu. Bu örgütün kurucuları içinde Abdullah Cevdet, İshak Sükuti, Bediüzzaman Saidi Nursi, Ziya Gökalp gibi Kürt\'ler de vardı. Turancı ve dağılmakta olan Osmanlı Devleti yerine kalan topraklarda Ulusal bir Türk Devleti kurmayı planlayan İttihatçılar Kürt\'leri ve diğer unsurları tasfiye ederek, İttihadi Osmani Örgütünü dağıttılar İttihat ve terakki örgütünü kurdular. Ulusal Devlet için planlarını yürürlüğe koymaya ve devlet içinde etkin olmaya başladılar.2.Abdülhamid 1890’lardan sonra Ermeni halkına katliamlar yapmaya başladı. İttihatçılar 1908 de padişahı sıkıştırarak 2.Meşrutiyeti ilan ettiler ve 1909’da da Padişaha darbe yaparak onu tahttan indirdiler. 1912 yılında Balkanlardaki bütün savaşların kaybından sonra, tekrar bir darbe ile tamamıyla iktidarı ele geçirdiler. Osmanlı Devletini de ihtiraslarıyla 1.Dünya harbine sokan İttihat ve Terakkiciler burada da ağır bir yenilgiye uğrayınca, kalan topraklar üzerinde kurulacak Ulusal bir devlet için harekete geçtiler. İşe Ermeni halkından başladılar. Ermenilerin Müslüman olmaması onlar için bir avantaj idi. 24 Nisan 1915 günü İstanbul’daki Ermeni aydınları, zenginleri, doktorları..... Topluma önder olan ve olabilecek bütün Ermenileri toplamaya, tutuklamaya, öldürmeye başladılar.
Anadolu tüm coğrafyasında, tüm şehirlerinde, kasabalarında, köylerinde bulunan tüm Ermeni halkına karşı korkunç bir yok etme ve tehciri uyguladılar. Öldürdüklerini öldürdüler, topladıklarını büyük kafileler halinde güneye Suriye çöllerine sürdüler.
Kaçabilenler kaçtılar, kaçamayanlar öldürüldüler, Düdenlere atıldılar, uçurumlardan atıldılar, nehirlerde boğduruldular, Sürüldüler, öldürüldüler ve Anadolu’da Ermeni yokmuş gibi kaybolup gittiler.
Başa dönün ve bunun adını siz koyun.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.