Soykırım bir insanlık suçudur. Dersim katliamı, iddia edildiği gibi bir kısın insanın ellerine silah alarak devlete karşı örgütlü bir şekilde harekete geçmiş bir ayaklanma değildi. Rejimin işlemiş olduğu bu insanlık suçunu kamufle etmek için devletin ürettiği ve resmi yalanlarla süsleyip uydurduğu bir gerekçeydi. Bu katliamın birinci derece sorumlusu ve emir vericisi, şüphesiz ki Mustafa Kemal Atatürk'tü. Kıvırtmaya, sağa sola çekmeye gerek yok. Stockholm sendromuyla muzdarip Alevilerin ve bir kısım solcuların, bu katliamın tek sorumlusunun o dönemde başbakan olarak atanmış Celal Bayar'ın üzerin yıkmaya çalışmaları da çok gülünç bir hikayedir. Şüphesiz ki, Celal Bayar bu katliamın 2. derecede sorumlusudur. Düşünebiliyor musunuz? Otoriter tek adam diktatörlük rejiminin (Tıpkı şu anda olduğu gibi) ülke sorunlarının tamamının diktatör liderin iki dudakları arasında çıkan sözlerle yürütüldüğü bir ülkede, atanmış bir başbakan, böylesine vahim ve ciddi bir kararı tek başına alabilir mi? Bu katliamın üzerinden 86 yıl geçmesine rağmen, toplumu hala aptal yerine koyarak akıllarıyla alay etmeye devam ediyorlar.
Devletin kamuoyuna kapalı yürüttüğü kararların gizliliği 50 yıl ile sınırlıdır. Gerçeği öğrenmek isteyen herkes bu belge ve tutanaklara rahatça erişebilir. Dersim için "Taş üstünde taş bırakmayın" diyerek kararı imzalayan 1. sorumlu Mustafa Kemal Atatürk, 2. Sorumlu Başbakan Celal Bayar, 3. sorumlu Genelkurmay başkanı Fevzi Çakmak'tır. Resmi rakamlara göre bu katliamda 13.600 sivil ölmüş (Gerçek rakamlar bunu çok üzerindedir) Türkiye'nin toplam nüfusunun 16 milyon civarında olduğunu hatırlatalım. Katliamcı rejimin "ayaklanma" diye dünya kamuoyuna yutturmaya çalıştıkları yalanları da gerçeklerle örtüşmüyor. Ayaklanma, örgütlü ve organize olmuş bir kitlenin silahla bir yönetime, bir devlete karşı savaş açmasıdır. Eğer bu bir ayaklanma ise ayaklananlar nasıl 13.600 kişi ölürken, karşı taraftan 110 asker ölüyor? 13 600 ölünün tamamı, yerli halk. Çocuk, kadın, yaşlı ve silahsız sivil insanlar. Velev ki bu bir ayaklanma idi. Silahsız sivil vatandaşlarını düşman belleyerek çocuk, kadın, yaşlı demeden onları önlerine katıp dağlara doğru kovalayan, uçaklarla bombalayan, mağaralara sığınmış bu insanlar üzerine kimyasal gaz atan bir devlet o halkın devleti olabilir
mi?
Dersim katliamının 86. yıldönümünü andığımız bu felaketin tüm sorumlularını lanetliyor, bu türden acıların bir daha yaşanmamasını umut ediyorum
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.