İşidle Ortaya Çıkan Çağrışımlara Karşı İyi Hazırlanmak Gerekir
Irak üçe bölünmeye doğru koşar adımlarla devam ederken, Kürt halkının hakkaniyetleri üzerinde şekillenen, Kürtlerin politik aklı ve sorumluluğu gereği bir an önce harekete geçmelidir. Zira olası patlamalarla istikrarsızlığa yönelecek mezhepsel arena.
Hüseyin Akıncı
20.06.2014, Cum | 14:41
Irak üçe bölünmeye doğru koşar adımlarla devam ederken, Kürt halkının hakkaniyetleri üzerinde şekillenen, Kürtlerin politik aklı ve sorumluluğu gereği bir an önce harekete geçmelidir. Zira olası patlamalarla istikrarsızlığa yönelecek mezhepsel arenasının ayak sesleri daha şimdiden Kürdün kapısına yöneldiği görülmektedir. Tarihsel talihsizliklerle toplumların başına bela edilen mezhepçilik ve özelikle de derbi maçlarına dönüşen Şii ve Sünniler arasındaki kanlı hesaplaşmanın içine çekilme seansları önümüzdeki günlerde daha da belirginleşeceği muhakkak gibi görülmektedir.
Bu nedenlerle bile olsa ben Kürt halkının hakkaniyetleriyleyim diyen her Kürt insanın düşünsellikleri de bu bağlamda hareketlenmelidir. Gerçi Kürdistan coğrafyasında yürütülen kirli savaşın yaratığı kirliliklerden çokça bahsetmişizdir. Yabancı ellerin parmak izleriyle meydana gelen ve özelikle de o parmakların bıraktığı kirliliklerin Kürt halkını kendi öz davasından nasıl da koparıp uzaklaştırdığı az çok biliniyor. Dolayısıyla Ortadoğu koşullarında oturaklaşan bu kirlilikler paralelinde oluşan menfi çıkarların yarattığı tahribatları bir tarafa bırakırsak bile Kürt hareketinin siyasal arenasının içine kümelenmiş kirli düşünsellikleri es geçilip yarınlara bırakılma lüksü artık kalmamıştır.
Dolayisiyle tüm ölmüş ve olacakları akli selim bir süzgeçten geçirilme zamanı gelmiş ve geçmiştir. Özelikle de günümüz koşulları itibarıyla her türlü ötekileştirmelere ve yaşanılan her türlü dışlamalara rağmen .Tarihsel gelişmelerin Kürtlerin önüne serdiği cömertçe fırsatları bugün değil de yarınlara havale edilmesi demek tarihi fırsatlarla alay etmekten öteye geçmeyecektir. Bu bağlamda elde edilecek bir başarının Kürtlerin genel davası bağlamında çok büyük fırsatlar doğuracağı muhakkaktır. Bahsi gecen böylesi bir başarı her ne kadar güncelde şu isimli bir Kürt hareketinin hanesine mal edilecekse de çok iyi bilinmelidir ki kalıcılığa yürüyecek bu başarı hikâyesi eninde sonunda Kürtlerin genel çıkarlarının hanesine akıtılacak ve akacaktır.
Bu bağlamdan hareketle olur olmaz ön yargıları ve bu ön yargılarla oluşa gelen hasımane duygularından kopup Kürt halkının hakkaniyet havzasına akan akıntıların aktığı güçlü akıntılar etrafında buluşmak gerekiyor. Zira Ortadoğu’daki yeni yapılanmalarla, kimlerin sofrasına ne tür bir pay düşer hesapları yapan hesapçıların paylaşım sofrasına dört nal koşarken, katliamlar, sürgünler, imhalar ve inkârların kanlı desenleriyle yüz yılların acımasızlığını arkasında bırakan Kürtlerin, hâlâ da “Kürdistanı değil de ben sen” hesaplaşması içinde olmalara yönelmesi geçmiş acılarla birlikte Kürt toplumun önüne çıkan fırsatları kaçırmakla tarihe not düşürecek önderlikleriyle tarihe mal olacakları muhakkaktır.
Zira çok iyi bilinmelidir ki bir kazıktan diğer kazığa bağlanmaktan öteye geçmeyen “Arap Baharı” diye dillendirilen değişim rüzgârının esintileri, uygar toplumların geleceğini değil de “Allahu Ekber” ayinlerin seanslarıyla kelle uçuran radikal İslamcıların iştahını kabartıcı olmaktan öteye geçmediği biliniyor ve görülüyor. Dolayısıyla Kürtlerin düşünsel dünyasındaki bu parçalanmışlık devam ettikçe, kendisine ait olan hak üzerinde hak iddia etmesi zorlanacağı gibi, Ortadoğu’nun başına bela olmaya aday radikal İslamcılığın bugün itibariyle de Kürdistan coğrafyasında Kürt halkının başına da bela olmayacağının garantisini acaba kim verebilir ki? Kendini sadece kendi dünyasının olur veya olmazlarına adayan Kürtler, binbir bedellerle örülen değerlerin üzerine yönelebilecek karanlıkların önünde duvar örülmenin tarihsel sorumluluğunu taşıyorlar.
Dolayısıyla IŞİD’le ortaya çıkan Ortadoğu’daki olağan değişimin sinyalleri Kürtlerin duygularında olsun, diğer öğelerin düşünsel dünyasında olsun tarihsel sorumlulukla şahlanacak sağduyu hem Kürtlerin kendisi için hem de diğer halkların başına bela olmaya yönelen radikal Mezhepçiliğin önünün kesilmesi açısından da hayırlara vesile olacaktır. Gelen gideni aratacak misalinin tüm belirtilileriyle, Ortadoğu halklarının kapısını yumruklarcasına kendini gösteren gelişmeler yaşanırken, hayal kurma bahçesinde uykuya dalarak dünyayı değiştirme rüyasını görenlerin rüyalarında uyanmaması dünün yaşanmış geçmişiyle çelişkiye düştükleri gibi, yarınların geleceğiyle de çelişkiye düşecekleri muhakkaktır.
Kürtlerin ulusal demokratik hak talebi evrensel hakkaniyetlerle örülmüş bir hak gerçekliğidir.
Dolayısıyla gerçeklerin üzerine her ne örterseniz örtün, her ne kadar ertelerseniz erteleyin, yine de bir yerlerde sızıntı yaparak “ben varım” diye kendini gösterecektir. Çünkü otoriter düşünselliklerin hüküm sürdüğü Ortadoğu’da zalimin tüm zulmüyle örtülen köhneleşmiş düşünsel artıklar su yüzüne çıkmıştır ve çıkmaya devam etmektedir. Suyun yüzeyine çıkan bu artıklar halkların algılarında hâlâ da bir umut ışığı olabiliyorsa hayal kurma bahçesinde kardeşliğin rüyasını görmekten öteye geçmez. Kürt halkının siyasi öncüleri dürümündeki siyasi abilerimizden talep ve tavsiyemiz IŞİD denilen karanlık odakların girişimleriyle ortaya çıkan Reel gerçeklerin “kalk, uyan!” zilinin sesiyle uyanmaları hem kendilerine hem de uygar insanlığa son bir katkı olur.
Yani sözün kısası, Nasirizmin, Milliyetçi sosyalistliğin kuyruğuna yapışan Arap komünist veya sosyalistlerin, Kemalizm’in ilericiliğine taparak anıtkabrine çelenk bırakan Türk komünist ya da sosyalistlerin, Mekke patentiyle tarihe binbir düşmanlıklarla kardeş kavgasını başlatan İslamcılığın, ulusal ve evrensel değerlerin tümünü mezhepsel ayrılıkların kırıntısına kurban eden mezhepçi çıkar gruplarının, düşünsel ya da inançsal tohumun kökeninden Kürtler kopmadıkça, bırakalım Ortadoğu’nun tüm coğrafyasında, Kürtlerin kendi coğrafyasında bile huzurlu bir günle tanışmayacağı gibi, tarihin derinliklerine gömülmüş karanlık, çelişik ve karmaşık inançsal motiflerle desenlendirilen düşünsel artıkların sil baştan hükümdar olabileceklerle yüzleşeceği kaçınılmaz olacaktır. Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
12916 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:11:31:29