Kapanmış görünen kapıların arkasında sızlayan umutlara kapıyı açmak siyasetin görevidir. Kuzey Kürt siyasetin seçim beyannamesi bu bağlamda güven vermek zorundadır. Zira Kuzey Kürt halkı, teorik belirlemelerden daha çok pratik zekanın devreye girmesine büyük özlem duyuyor. Duyuyor çünkü teorik belirlemeleri her zaman pratik belirlemelerin ön bahçesine taşımaktan yeterince canı yanmıştır. “Yüzde 13 aldık da ne olduk?” gibi sorusal çelişkiler bu kadar ayyuktayken hiçbir şey olmamışlara sarılma hakkı olmamalıdır.
Bir şeylerin değiştığını hiçbir şeyin yarının yetmezliklerine benzer olmayacak umudun aşılması büyük bir ihtiyaçtır. Binbir sorunların boğuşmasıyla beli bükülmüş kendi halkına umut olmaktan uzak duran bir siyasi gidişatın ''Dünyada yaşayan tüm ezilenlerin umudu olduk oluyoruz gibi kompleksel içerikli hayalsal öngörülerle bir yerlere varılmaz! Yaşatılan yetmezliklerle umudu kırılmış Kürt halkına umut edici gelişmelere göz kırpan bir gelişmeye ihtiyac vardır. ''ANF röportajlarıyla dünya ezilen halkların umuduyuz ve umut olduk” söylemleri gerçekten de karın doyurmuyor.
Kürt siyasetin geliş ve gidişatın gösterdiği göstergede, bırakalım dünyada yaşayan tüm ezilenlerin umudu oldu oluyor söylemi ''Uğruna mücadele edildiği söylenen kendi halkının hak ve hakkaniyetlerine umut olmakta bile uzak görünüyor! Zira Kuzey Kürt siyasetin en büyük başarısı, sorgulama duyusunun pragmatik duygusallığa dönüştürme başarısıdır. Oldu bittiler sorgulayıcı sorgulama duyusunun her yeşerdiğinde, pat diye mantıksal verileri sıfırlayan duygusal fırtınayı devreye sokar.
Ve ne yazık ki mantıksal verilerden ziyade duygusal içgüdülere özgü fırtınaların esintileri “Binbir emekle elde edilen birçok doğruları silip süpürmüştür hep! Örneğin daha düne kadar, Sayın Öcalan Kuzey Kürt siyasetin doğru olan tek tarafıdır diye her taraf inletilmiyor muydu? Peki ne oldu da birdenbire düşünsel öngörüleriyle Sayın Öcalan yokların rafına kaldırıldı. Ayağıyla bastığı toprağın kutsamasına göz yumarak önayak olanlar, uğruna intihar edilecek kadar umursanır olan Öcalan’ı işlevsizleştiren sadece devlet mi diye hiç sorguladık mı?
Kimsenin Kürtlere hamallık yaptırmaya hakkı ve lüksü olmamalı diyen Beşikçi hocamız haksız mı? Baksanıza kaplara, taslara dolmuş Kürtlerin kendine özgü sorunlarla ağırlaşan yükü yetmezmiş gibi ''Kürt halkının tüm demokratik hakkaniyeti, şovenizm mayalı amalarla geçiştiren (Türk sol cenahı) Kürtlerin sırtına bindirilip “hadi yürü aslanım,” deniliyor! Sayın Abdullah Öcalan hayatı boyunca birkaç Türk kökenli solcunun gözüne girmek için çalıştı. Ama ne gariptir ki Sayın Öcalan’ın sırtına saplanan hançerin parmak izleri bahsi gecen cenaha aittir.
Velhasılıkelam Kürtlerin HDP'nin barajı aşıp aşmamasından daha önemli sorunları vardır. Örneğin HDP'nin mevcut mantıksal parametrelerle varlığını devam etiği surece’ ‘barajı aşıp iki yüz milletvekili çıkarırsa ne yazar? Zira Kürt partisiyim demeyi ayıplarcasına ayıplama sendromu yaşayan HDP'nin Kürtlerin sorunsal sorunlarına ne gibi bir katkısı olur? Sıradan bir basın şarlatanın karşısında el pençe pısırıklaşanların pısırıklarıyla ''Kürt sorunu gibi devasa bir soruna katkısı olur mu?
Dolayısıyla Kürt siyasetin en esas sorunu bir an önce kendi yeter ve yetmezlikleriyle buluşmasıdır. Buluşmadığı sürece bugünü yarına teslim etmek yarını da öbür güne devretme gibi gelgitlerle-gelgitler devam eder gider.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.