Sorun bir var, bir yok diye sayıklayan Türk Sultanı ve egemenlerinin boğazında düğümlenmiş Kürd ulusal kimlik meselesidir. Bu realiteyi meclis de dahil her yerde ve herkes istediği biçimde konuşur, fikir ve öneri sunabilir. Ama işgalin çözümü işgalci taraf olan Türklerin minderinde olmaz. Dolayısıyla Kuzey Kürdistan’da 40 milyona yakın Kürdün ulusal meselesi Esir alınmış Öcalan üzerinden pazarlık konusu yapılamayacak kadar kapsamlıdır.
Kürd meselesinin gizli kapalı kapılar ardında kriminal bir sorun gibi MİT ile Öcalan’a, Öcalan ile Dem’e ve Örgütüne emrivaki, tek taraflı bir istek listesi ile dikte ettirme cüreti Kürd tarafını teslim alma planıdır. Bese Hozat, bu teslim alma politikasına ahlaksızca bir teklif dedi. Mustafa Karasu tuzak dedi. PKK yönetimi kendilerinden istenenleri ve örülen tuzağı açıklamalıdır. Ayrıca Dem yöneticilerin halen Öcalan’dan açıklama beklemeleri bir akıl tutulmasıdır. Demi yanlış yönlendiren belli isimlerin bu kirli planın içinde olduklarını biliyoruz.
Kürdler adına konuşan PKK ve Dem yöneticileri Kürdler için ne talep ettiklerini kamuoyuna deklare etmezlerse teslimiyet tartışılır. Ağır bedeller ödeyen Kürd halkı kendi adına yapılan onur kırıcı pazarlıkları hak etmiyor. Abdullah Öcalan, Kürdler adına konuşacak güvenliğe ve şartlara sahip olmadığını hepimiz biliyoruz. 25 yıldır tutuklu olan Öcalan’ın adres gösterilmesi Türklerin minderine oturmak olur. İşgal altındaki işgalcinin inisiyatifinde her türlü güvenceden yoksun, tek taraflı sorun çözdüğü nerde görülmüş?
Aklını Kürdlere tuzak kurmakla bozan çürümüş sömürgeci cumhuriyetin yaşayan ölüleri Erdoğan, Devlet Bahçeli, Kürdlere yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi ve AİHM'in kararlarını hiçe sayan, S.Demirtaş, O.Kavala ve on binlerce özgürlük mahkûmunu haksız yere hapseden bir zihniyet barış cümlesini kullanmadan önce uygulamalarına bakar. Bu fosillerin ajandasında kötülükten başka bir şey çıkmaz.
Barış müzakere ile olur
Barışçıl diyalog karşılıklı silahları susturmak ve güven ortamını oluşturmakla başlar. Türkler sömürgeci, suçlu niteliğinden dolayı bir taraftır, Kürdler işgal altındaki pozisyonundan dolayı ikinci taraftır. Üçüncü taraf Uluslararası gözlemcilerin müdahilin de kurulacak bir çözüm masasında tarafların karşılıklı ve güven içinde taleplerini müzakere edeceği bir Kürd, Türk meselesidir. Kürd davası, esir alınmış Öcalan'ın ev hapsine alınarak, Kandil yönetimine adres aranarak, ve tasfiyesi öngörülen PKK’yi ucuzundan hallederek kapatılacak bir konu değil.
60 milyona yakın Kürd nüfusun Federasyon veya bağımsız devletini kurma meselesidir. İsrail savaşıyla değişim ve çözülmeleri kaçınılmaz olan Türk ve İran kolonyalist sistemlerin yöneticilerini şaşkın ördek misali harekete geçiren budur. Görünen o ki Kürd milli devrimi Güney ve Rojava Kürdistan’ından sonraki son sancılı doğumunu Rojhılat ve Kuzey Kürdistan'da gerçekleştirecek. Temennimiz barış diyalog yolu ile aklın temel alınması ve Kürdlere dayatılan savaşın durdurulmasıdır.
Savaş kazandırmaz, herkes için bir yıkımdır. Haksız işgalci, sömürgeci rejimlere ise asla kazandırmaz. Irak, Suriye rejimlerine kazandırmadı. İran, Türk rejimlerine de kazandırmaz. Erdoğan'ın tükürdüğünü defalarca yalaması ve Kürdistan, Suriye işgal pişmanlığını barışçıl diyaloga evirme açıklaması artık yönetememe mecburiyetidir. Eylülün son haftasında ABD, Türkiye görüşmesinde Rojava Kürdistan'ın Kuzey Kürdistan’a pozitif bir emsal teşkil etmemesi babında diyalog ve çözüm isteği basına yansıdı.
Akabinde hükümet ortağı Devlet Bahçeli DEM partililer üzerinde “barış” mesajı verdi. Binlerce devrimci ve Kürd katliamların emir vericisi, terör devletin yaşayan ölüsü Devlet Bahçeli, iki gün sonra Öcalan’a hitaben “terör örgütün başı devlete hizmet edeceğini, silahları bıraktıracağını” söylemi ile gündeme oturdu.
Devlet Bahçeli'nin bu rencide edici hakareti Dem Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in teşekkürle olumlaması onlardan bir aferin alma şirinliği oldu. TC’nin Kürd meselesine ilişkin asırlık patinaji ve her zora girdiğinde çözüm mizanseni öne sürmesi iç ve dış faktörlerin bir zorlamasıdır. Bu durum her kafada bir ses çıkmadan önce Kürd Aydin, analist Akademisyen, siyasetçi ve sivil toplum yöneticilerince sorgulayıcı bir muhasebeye muhtaçtır. Haklı bir ulusal davanın mücadelesi amaç ve pusulası belli planlı bir sistem içinde yürütülür.
Kürdistan meselesi bir bağımsızlık davasıdır
Özü gasp edilmiş toprakların, kimliğinin iadesi ve geleceğini, devlet hakkını özgür iradesi ile belirmesidir. Kürdistan toprakları Türkler, Farslar, Araplar arasından Sykes-Picot Antlaşması, 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya İmparatorluğu ve Fransa arasında yapılan, daha sonra Rusya'nın da katılımı ile paylaşılması öngörülen uluslararası bir sömürgedir. O nedenle Kürdistan’da ayni devletlerin günümüzde ABD önderliğindeki koalisyon güçleri olarak direk veya endirek siyasi çözümünde başat rol oynamaları gerekli ve zorunludur.
Çürümüş TC sisteminin yöneticilerini Kürd siyasal meselesinde barışçıl diyalog söylemine zorlayan Ortadoğu'da yaşanan alt-üst oluşlarda Güney ve Rojava Kürdistan'ın statüsünü zayıflatma ve yedeğine alma politikasıdır. İsrail Hamas ve Hizbullah, savaşında taraf olan, 3 milyon Filistin için devlet isteyen İran ve Türk rejimleri Kürdlerin yakasında düşülecekler. Türklerin A.Öcalan üzerinden yeniden retorik etmek istediği uzlaşı arayışı henüz kendin çal, kendin oyna babındadır.
Tarihinin en ağır çıkmazını yaşayan türk ulus egemenliği, diyalog arayışını sürekli rehin tuttukları siyasetçiler üzerinde kurgulaması ve Kürdlerin zaif damarı esir Öcalan üzerinden yüklenmesi fırsat kollama ahlaksızlığıdır. A.Öcalan'ın partisi PKK ulusal dinamiklerin gerisine çekilmesine rağmen halen yanlış ve doğrularıyla Kürd ulusal mücadelenin çözümünde taraf olan yarım asırlık bir örgüt olsada manipülasyondan azade düşünülemez. Abdullah Öcalan dışardayken Türklerin sözüne güven olmaz diyordu. Doğru söylüyor. Türkler ikinci dünya savaşında olduğu gibi gene kim kazanacaksa onun atına oynama cambazlığına soyunmuşlar.
Ankara’nın Rojava pazarlığı
Türkler, ABD’nin Kürd direnişçilerine (YPG,DSG) mesafeli durma karşılığında ordusunu emirlerine vermeye hazır olduklarını Dışişleri ve Savunma Bakanları nezdinde açıkça dilendirmesi dikkatle takip edilmelidir. NATO üyeliğini kullanan türk devleti kendini ABD’ye pazarlamasına rağmen henüz isteklerini elde edemedi. Türkler Suriye, Rojava işgal batağında gene ABD’ye tutunarak, Kürdlere binerek çıkma çabasına girmiş. Türkiye İran, Rusya müttefikliğinden makas değiştirme sancısı yaşıyor. Hamas'ın saldırısı ile başlayan savaş İsrail'in oyun kuruculuğu ile devam etmesi ve Kürdlerin devletleşeceği kâbusu Türkiye ve İran rejimlerini değişime zorlamış. Sonuç olarak Türk, Kürd çatışmasını nihayete erdirecek tek yol üçüncü bir kuvvet gözlemini zorunlu kılan çözüm masasıdır.
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.