Son üç günde Türk metropollerinde Kürdlerin ev ve işyerlerine yapılan saldırılar, HDP\'e ait lokallerin, kütüphanelerin ateşe verilmesi Türk devlet yöneticilerin bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir. Sokak faşistleri polislerin koruması ve insiyatifinde sokağa salınmıştır. Şehir, belde ve mahalelerde bütün Kürdlere karşı etnik bir saldırı kampanyası başlatılmış ve av köpekleri gibi Kürdlerin izi sürülmüştür.
Kürdistan\'la Türk şehirleri arasında çalışan yolcu otobüslerin, Kürd evlerin iş yerlerin ateşe verilmesi, malların talan edilmesi, IŞİD barbarlığını aratmamıştır. Türk gericiliği, sömürgeci sistemi sivil, resmi polisler eşliğinde Etnik terör estirmesi Kuzey Kürdistan bölgesinin pratik olarak resmi kopuşuna hizmet etmesine rağmen ulusal siyaset boşluğundan dolayı Türk işgali hedeflenmemiştir. Cizre ve benzer Kürd şehirlerin ablukaya alınması giriş çıkışların engellenmesi, Kürd yurtseverlerin yediden yetmişe işkenceden geçirilmesi ve yirmiden fazla sivil insanların öldürülmesi ve yüzlerce yaralıdan söz edilmesi açık bir Türk işgalciliğidir.
Türk devlet yöneticileri 6-7 Eylül 1955 yılında gayri müslümlere uyguladığı kırım ve talanı 21.yüzyılda Kürdlere uygulamaktadır. Dünya kamuoyu Türk ırkçılığına karşı durmalıdır. AKP\'de bulunan Kürdler zaman kayıp etmeden AKP\'yi terk etmelidir. PKK\'yi benimsememeleri her hangi bir sömürgeci partiye sığınmalarına gerekçe gösterilemez. Gerillalarin meşru aktif savunma içinde bulunması bahane edilerek bütün kürdler ve değerlerine alçakça saldırılmıştır. Karekter ve vicdan sahibi her insan mazlum Kürd halkının ulusal bağımsızlık hakkından yana tavır almalıdır. Türk ordu işgalin son bulması ve sömürgeciliğin tasfiyesi ne pahasına olursa olsun hedeflenmelidir. Cizre, Yüksekova,Varto gibi Kürd yerleşimlerdeki vahşet tablosu sömürgeci ile sömürgenin çok net bir resmidir. Kürd siyaseti, sivil kurumları ve şahsiyetleri BM, ABD, AB yönetimlerin müdahalesini demokratik bir hak olarak istemelidir.
Ateşkesin BM gibi uluslararası üçüncü bir gözlemci gücün, heyetin denetiminde başlatılmaması ve Gerilla\'nın yabancı bir güçmüş gibi sınır dışına çekilmesi kararı ciddi bir yanlıştır. Dünya\'da emsali görülmeyen yanlış politikalar Kürd Milleti ve Gerillaları adına savunulmuştur. Bu yanlış politikaların barış süreci adı altında Gerillanın sınır dışına çekilmesine hizmet etmesi TC\'nin bir asırlık işgalinin kalıcılaşmasına hizmet etmiştir.
TC. hükümetin oynuna gelen A. Öcalan ve Kürd Gerilla hareketin yöneticileri halen bu ciddi yanlışın farkına varamamış olacaklar ki bir daha sınır ötesine çekilme utancını savunabiliyorlar. Gerilla yabancı bir güçmüş gibi sınır dışına çekilmesinin savunulması Türk işgali ve sömürgeciliği için politik, psikolojik bir üstünlük malzemesi olarak kullanılmıştır.
Bugün yaşanan linç ve Türk devlet vandalizmin evveliyatı Gezi ve Kobané direnişiyle çizilen Erdoğan imajını düzeltme operasyonudur. Dolayısıyla AKP hükümetin saldırıları 25 Haziran 2015 Kobané katliamı ve Kürd direnişçilerin zaferi Kuzey Kürdistan\'la Güney Batı Kürdistan sınırının işlevsizleşmesiyle start almıştı. Rojava\'nın bu yeni durumu Türk işgalini sorgulayacağı endişesiyle TC\'yi IŞİD, İslami cemaat, Elnusra gibi islamist terör örgütleriyle işbirliğini geliştirmeye mahkum etmişti.
Artık Erdoğan\' ın makyaji dökülmüştür. İslamist terör örgütlerin merkezine dönüşen Türkiye, AKP hükümetin yardımıyla Kürd örgütlü güçlerin engeli aşılsaydı Kürdistan\'da islamist terör örgütlerin barınma alanı olacaktı. Bu nedenle AKP hükümeti \'Kürd sorunu yoktur\' saldırganlığıyla örgütsüz Kürdleri manipule etme ve son darbeyi vurma hazırlığı yürütüyordu.
IŞİD, Elkayde, gibi bütün islamist terör örgütlerin Güney Batı Kürdistan\'a (Suriye) hakim olmaları için her türlü yolu deneyen Erdoğan hükümetin Kürd nefreti Suriye Kürdlerini komşu olarak bile kabul etmemesi dehşet verici bir düşmanlık örneği olarak özellikle batı basınında çokça yer bulmuştur. IŞİD, islami cemaat, Nusra gibi islamist terör çeteleriyle kürdleri ektisizleştirmeyi amaçlayan Türk cumhuriyetin karnesi tutulmuştur.Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26/06/2015/ Ankara. «Bedeli ne olursa olsun, Suriye\'nin kuzeyinde bir Kürd devletine asla müsaade etmeyeceğiz.» açıklaması köklü bir Kürd düşmanlığın yanında IŞİD islamist terör örgütüne bir kez daha Kobané\'ye saldır parolası olmuştu.
Hatırlanacağı üzere Erdoğan\'ın açıklamasından bir gün sonra Kürd katliamından TC\'yi aratmayan sömürgeci İran İslam Cumhuriyet yönetimide benzer tehdit salvosunda bulunmuştu. Görünen o ki, Kürdistan işgalcisi iki gerici islamci devletin Kürd düşmanlığı üzerindeki çıkarları bir kez daha örtüşmüştü. Fakat Kürd halkın örgütlülüğü, milli birlik bağımsızlık tutkusu ve emperyalist devletlerin değişime zorlanan anti Kürdistan politikaları sonucu sömürgeci bölge devletlerin ortak saldırma planlarını işlemez hale getirmiştir.
TC ile İran cumhuriyet yöneticileri işgallerinde bulundurdukları Kuzey ve Doğu Kürdistan parçaların sömürgeleri olarak kalması için Güney Kürdistan Bölgesi ve Güney Batı Kürdistan bölgesinin barış ve istikrar içinde gelişmesini engelliyorlarlar. Sömürgeci bölge devletlerin etki ve manipulasyonunda kurtulamayan bazı Kürd hareketleri bu negatif politikalara malzeme olmaları Kürdlerin toplumsal özgürlüğünü, bağımsızlığını olumsüz yönde etkilemiştir.
Kürdistan bölgeleri ve politik otoriteleri ulusal birlik ve bağımsızlık projesini daha çok işlevsel hale getirmeleri için büyük düşünmeleri gerekir. Uzun bir ulusal kurtuluş mücadele deneyimine sahip Kürd yurtseverleri ve önder kadroları Kürd Milletin bağımsızlık çığlığını dar ideolojik parti çıkarlarından daha gerekli bulma olgunluğuyla hareket etmeliler. Ulusal birlik ve Kürd Milletin kendi milli geleceğini belirleme doğrultusunda tutarlı ve sistemli bir siyaset savunamayan Kuzey Kürdistan siyasi hareketi profesyonel Gerilla ordusu ve direnişçi halk gücüne rağmen anti sömürgeci siyaseti türkiyeleşme\' politikasına evirmesi nitelikli bir emsal oluşturamadı.
Kürd siyasi hereketin legal ve illegal yöneticileri TC\'nin işgalci, sömürgeci niteliğini hedef göstermemesi ciddi bir yanlış ve politik bir sapmadır. Sömürgeci işgalci kavramların PKK lugatında çıkarılması Kürd toplumunu bir belirsizliğe sürüklemiştir. Ulusal bağımsızlık, ulusal bayrak ve ulusal mirasın ideolojik kaygılarla algılanması Kürd insanlarında bir kırılmaya sebep olmuştur.
Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Rıza Altun halen belli aralıklarla KDP ve Kürdistan Başkanı Mesud Barzani\'yi teşhir etmekle enerjilerini tüketmeleri trajik bir örnektir. Ne yazı ki insan\'ın inanası gelmiyor. Mesud BARZANİ ki Bağımsız Kürdistan\'ı savunma dürüstlüğüyle bütün Kürdlerin sevgi ve saygısını hak etmiştir. Yasamlari pahasina pahasına kazanılan güven çok kolay harcanıyor. Sanki yirmi otuz yıllık gerilla komutanların deneyiminden mahrum gibi konuşuluyor.
Kürdlerin moralini bozmaktan başka bir işe yaramayan bu tip eleştirileri yöneltenler ne yazik ki organize ettikleri milyonlarca Kürd ve geniş coğrafya itibariyla siyasal bir devlet olduklarının\'da farkında değiller. Dikkat edilirse PKK ve yan örgütlerin hükmettiği insan gücü, askeri küvvetleri, ekonomi, basın yayın organları ve diaspora\'daki örgütlülüğü ile dünya\'da resmi devlet satatüsüne sahip bir çok devletten güçlüdür. Fakat bu güç politik, milli bir formasyonla yönetilemiyor. Küçük olsun benim olsun öz güvensizlik paranoyası siyasal liderliği kollektifleştiremiyor.
O nedenle büyüyen gövde ve ulusal Kurtuluş kuvvetleri çağdaş bir akılla yönetilmeyince toplumsal özgürlük başarılamıyor. Dolayısıyla kendilerinden her bakımda illerde olan ve Bağımsız Kürdistan felsefesiyle mücadele eden Özgür Kürdistan yönetimini, siyasetini teşhir etme mantığı bir takıntıdan başka anlaşılamaz. Kürdistan halkların özgürlüğüne hizmet etmeyen ve Kürdleri düşmanlarına karşı zayıf düşüren bu tip politikalar artık terk edilmelidir. Yanlışa yanlışla gitmeyen Kürdistan Bölge yöneticilerin ulusal birlik, bağımsızlık aklından ısrarcı olmaları örnek alınmalıdır. İşgal altındaki parçaları bırakıp, Irak işgali altında kurtarılmış Kürdistan Bölgenin siyasal otoritesiyle uğraşmak subjektif niyet ne olursa olsun objektif olarak sömürgeciliğe hizmettir.
Kürdleri ve Kürdistan\'ı aralarında bölen paylaşan yönetenTC, İran ve Arap devletleri Kürdleri dikenli tel ve mayınlı tarlalarla böldüler. Kürd ulusal iradenin parçalanması bir asırlık köleliğe mal oldu. Türk cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, «ne pahasına olursa olsun sınırımızda bir Kürd devletine müsaade etmeyeceğiz” ve PYD IŞİD\' den daha tehlikelidir beyanı Kürd ulusal iradenin vucud bulmasına duyulan öfkenin örünüdür. Uzun yıllardan beri bağımsızlık mücadelesi veren Kürd Milleti tarihte ilk defa devletleşme imkânlarına sahip olmuştur. Jenosidlerden geçirilen, çok acılar çeken Kürd Milletin hedefi devletleşmektir. Kürd siyasi otoriteleri bu fırsatları ıskalamamalıdır.
[email protected]
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.