Hamas'ın İsrail'e saldırarak başlattığı savaşın Lübnan'a sıçraması, İran’ı da savaşa müdahale ederek katılması boşuna değil. Batı ülkelerin ihtiyacı olan kaynakları ve jeopolitik konumundan dolayı Ortadoğu’da. Yıllardır devam eden çatışmaların son bulması ve bölgenin bir an önce İran'ın güdümündeki Hamas ve Hizbullah gibi terör örgütlerden temizlenip istikrara kavuşması isteniyor. Bu nedenle Ortadoğu yeni oluşumlara gebe. Kimsenin önünde duramayacağı yeni dengeler oluşacak.
Kimse emperyalizmin ne olduğunu Kürdlere anlatmaya kalkmasın. Emperyalist ülkeler Sykes-Picot Anlaşması ile Ortadoğu'da çok sayıda bağımsız ülke kuruldu. Âmâ ülkeleri bölünen ve ulusal hakları elinden alınan sadece Kürd'ler oldu.
Kürd sorununun çözümü üzerine kafa yoranlar sadece iç sorun olarak ele alırlarsa değerlendirme eksik olur. Eksik değerlendirmeler ile de sağlıklı sonuç elde edilemez.
Kürd sorunu iç sorun olduğu gibi aynı zamanda da dış sorundur. Bunu hala görmek istemeyenler Irak'ta ve Suriye'deki gelişmelere baksınlar.
Türkiye Ortadoğu’daki artık kaçınılmaz olan değişimde statükosunu korumak ve Kürdistan'ın diğer parçalarda ki Kürdlerin "hamisi olmak gibi" yeni kazanımlar elde etmek istiyor.
Bunu gerçekleştirebilmesi için önündeki en büyük engel kendi Kürd sorunu. Kürtlerde de gelişmeler dikkatle izleniyor. Her parça içinde bulunduğu şartlara göre otonomi, federasyon veya Güney Kürdistan gibi bağımsız devlet olabilmek için olası ittifakları araştırıyor.
Bahçeli'nin açılım diye önerdiği Öcalan'ın çağrısı ile Kandil'in silah bırakması. Silahların susması için görüşülmesi gereken Kandil doğru adres.
Bahçeli'nin birde Öcalan'a PKK'ye silah bırakın derse ödül olarak serbest bırakılacağını söylüyor.
Konuşmasına izin verildiğinde bu güne kadar yaratılan Öcalan "efsanesi" de bitecek.
Aslında Öcalan'ın serbest bırakılma gibi bir talebi de yok. Serbest bırakılsa Kandil, Rojava hatta Avrupa'da bile gideceği tek bir yeri yok. Şam'da ki konfor olmasa da kendisi için en güvenilir yerin İmralı olduğunu Öcalan herkesten iyi biliyor.
DEM Parti'nin gündeminde zaten Kürd'ler ama ulusal talepleri yok. Eş Başkanı "Arap asıllı" Tülay Hatimoğulları "Türkiyelileşmenin önündeki en büyük engel AKP-MHP iktidarını görüyoruz" diyerek bunu itiraf ediyor. AKP gitse bütün sorunlar bitecek ve Kürdleri CHP ile birlikte Türkiyelileşecek. DEM Parti'de silahların susması, çatışmaların son bulması için çağrı yapabilir. Ancak yıllardır "Kürd partisi değiliz" diyen DEM Parti Kürdlerin ulusal talepleri ile karar veremez. Kürd'lerden aldıkları oylar AKP ve CHP'yi Kürd partisi yapmadığı gibi DEM Parti'yi de Kürdlerden aldıkları oylar Kürd partisi yapmaz.
İran'ın Ortadoğu politikasında dünyanın terör örgütü olarak kabul ettiği Hamas ve Hizbullah örgütlerine kullanıyor. İsrail’in bu örgütlere açtığı savaşta ABD ve İsrail'i karşısına almak pahasına Türkiye dünyanın terör örgütü dediği bu iki örgüte sahip çıkıyor. Bunun nedeni yine çözüm bekleyen kendi Kürd sorunu.
Rusların dediği gibi "Evinde cam çoksa başkasının penceresine taş atmayacaksın."
AKP MHP ile birlikte Kürd sorununu çözemez.
Çözemediği gibi bu güne kadar CHP muhalefetine rağmen Andımız Marşının ilkokullarda okutulmasını kaldırması, TRT 6'i açması, teslim olmaya gelenlere seyyar mahkemelerin kurması, Dersim katliamının kabul edilmesi gibi çözme yönelik attığı bütün olumlu adımları boşa gider. Şayet yeni bir açılım varsa Bahçeli ile yetinmeyip AKP'nin de söyleyecekleri olmalı. Her şeyin başına "Türk tipi" denebilir ama demokrasi ve Kürd sorununda Türk tipi çözüm olmaz.
AKP PKK'nin silah bırakması için MHP ile birlikte adım atabilir ancak çözün için farklı önerileri ve kendi bakış açısı da olmalı.
CHP'nin Kürd sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için attığı ve atacağı bir adım da ortada yok. Miadını doldurmuş, geçen yüzyılda kalan görüşleri ile Güney Kürdistan'daki federe yapıyı Irak ile, Rojava'daki sorunu Esad ile barışarak eskisi gibi çözmek istiyor.
Kandil Öcalan'ı yeni tanımıyor. Mahkemedeki tavrını ve İmralı görüşmelerinde dediklerini iyi biliyor. Silah bırakma çağrısını yanıtsız bırakmayacaktır.
Eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın "HDP'yi Öcalan ve MİT birlikte kurdu" dediğinde Kandil partinin başına atanan yöneticilere itiraz etmemişti. Öcalan gibi Kandil'de ilkesiz siyasi mücadeleyi ilke edinmişti.
Kandil İmralı Cezaevi'nde olmasına rağmen özel ulakla silahlı mücadelenin yeniden başlamasını isteyen Öcalan'ın isteğini yerine getirmiş ve silahlı mücadeleyi yeniden başlatmıştı. Binlerce iç infazda olduğu gibi Faysal Dunlayıcı ve Hikmet Fidan'ın da Öcalan'ın savaşı başlatın kararına karşı çıktıkları için öldürüldüğünü herkes biliyor.
Kandil ile olduğu gibi Beşir Atalay'ın önderliğinde bir heyetin de PKK'nin Avrupa'daki temsilcileri ile görüştüğü ve Öcalan'ın da bu görüşmeye katıldığı iddialar arasında.
Öcalan gibi Kandil'dekilerde Güney Kürdistan Federe Yönetimi'nin ulusal kazanımlarına Barzani ailesini hedef göstererek karşı çıkıyor. Ulusal mücadelenin getirildiği bu aşamada Kandil'dekilerin "Sütten çıkmış ak kaşık" olmadığı bilinmesine rağmen silah bırakması mutlaka desteklenmeli. Örgüt ile kimlik bulan, gelecek endişesi olanların bir kısmı ile İran gibi Kürd düşmanı farklı odakların etkisi altında olanlar silah bırakmaya karşı çıkabilirler ama onlarında yapacak bir şeyleri yok.
Hendek Savaşının vahim sonuçlarına rağmen zafer diye sunan, iç infazlar ile ilgili ve halka zarar veren eylemlerle ilgili tek bir özeleştirisi olmayan Kandil'in de Öcalan ve DEM Parti'yi yönetenler gibi Kürd ulusunun ulusal talepleri konusunda karar veremez. Üçünün de önceliği ulusal haklar değildir. Kürd sorunu için çözüm aranıyorsa muhatap alınması gereken Kürd ulusunun kendisidir.
Adnan Güllüoğlu
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.