Bağlar’da yapılan bombalı saldırıda 11 kişi öldü, yüzlerce yaralı var. Ziya Pir, saldırıyı IŞİD’in yaptığını ve asıl hedefinin o sırada saldırılan yerde gözaltında bulunan HDP’li vekiller ve HDP Eş Başkanları olduğunu duyurdu, “Figen Yüksekdağ ve Sırrı Süreyya Önder kıl payı kurtuldu. Selahattin Demirtaş, Nursel Aydoğan, Gülser Yıldırım ve ben saldırıdan biraz önce çıkarılmıştık.” dedi.
HDP aynı doğrultuda yazılı açıklama yaptı. Sırrı Önder de patlama esnasında binada olduklarını belirtti. PKK çevresi kabullenemese de, saldırıyı PKK/TAK üstlendi. Ertuğrul Kürkçü, PKK’nin IŞİD’leşmiş olduğunu söyledi ve ekledi, \'bu kuru özürle geçiştirilemez.\'
Bugüne dek yapılan saldırılarının hangisinde bomba yüklü araç askeri ya da emniyet kompleksinin içine girebildi ya da binanın yanına yaklaşıldı? Dış çeperden beton duvarla çevrelenmiş bu gibi yerlerin kapı girişine tomalar diziliyor ve bomba yüklü bir minibüsün kompleksin içine girişi ya da binaya yaklaşması mümkün olmuyor. İçeri girilemediği için mümkün olduğunca fazla bomba kullanılıyor olmalı. Tıpkı Bağlar’da 3 ton patlayıcı kullanıldığı gibi. Böylece, patlama olduğunda çevredeki insanlar ve binalar daha çok zarar görüyor.
Saldırıyı PKK ısrarla üstlenince Ziya Pir ve HDP’den bir açıklama yapılmadı. Saldırının kendilerine yönelik olduğu iddialarını ne yinelediler ne de geri aldılar. Eğer hedef HDP’lilerse, PKK, HDP’lileri neden öldürmek istemiştir.
PKK, HDP’li vekillerin peşindeyse devlet yaptığı tutuklamalarla HDP’li vekilleri koruma altına mı almıştır?
IŞİD’in \'vekillerin yerini nereden bildiği\' sorusu da sorulmuştu ve hemen gerekli bağlantıların ne olabileceği de öne sürülmüştü. Aynı kurguya sahip çıkalım ve saldırıyı üstlenen PKK üzerinden aynı soruyu tekrarlayalım: “PKK vekillerin yeri ve transferi bilgisini nereden aldı? Aynı kaynaktan mı, farklı kaynaktan mı, yoksa birkaçından birden mi?”
Vekillerin nerede tutulduğu, ne zaman transfer edildiği sanırım avukatlar aracılığıyla zaten biliniyor olmalı. Böylece avukatlar da zor durumda kalmıştır ve bu nedenle, avukatların da bir açıklama bekliyor olduğunu sanıyorum.
PKK’nin vekilleri hedef aldığı sonucunu PKK’nin saldırıyı üstlendiği anda düşünmüş olmama rağmen, teyit ettirme şansı yüzünden Kürkçü benden önce davrandı ve dikkatle okunması gereken iki cümle kurdu: “Hiçbir söz, vekillerimiz, eş başkanlarımız, yöneticilerimiz ve sivil halkı hedef alan kör şiddeti haklılaştıramaz. Hiçbir kurtuluş hareketi IŞİD’le aynı hat üzerine düşmeyi, yaşam hakkını hoyratça çiğnemeyi bir kuru özür ile geçiştiremez”
Kürkçü doğrudan HDP\'lilerin hedef alındığını açıkça ifade ediyor.
Saldırıyı PKK’nin yaptığına emin olduğu anlaşılan Kürkçü, PKK’ye seslense de, ben HDP ve PKK’ye seslenmiyorum. Bu çevreye mesafeli görünüp de hayatlarını bu çevreyi aklamaya, desteklemeye, bu çevrenin yaptıklarına ve dediklerine kılıf bulmaya, ört bas etmeye, geçiştirmeye çalışan insanlarımıza, partilere, gruplara, hareketlere sesleniyorum. Ölümlerde, yıkımlarda, toprağımızı terk ettirişlerde payı olan insanlarımıza sesleniyorum. Bu çevrenin yaptığı son iç tartışmayı da dikkatle izlemelerini tavsiye ediyorum.
Fotoğraflardan izlediğiniz, en son Bağlar\'da yaşanan vahşetin kalıntısını ailelerinizle birlikte yerinde görmenizi öneriyorum. Gelince, Dr. Süleyman\'ın köyüne de uğrarsınız. Hali hazırda bir kısmınız yurt dışında yaşıyorsunuz. Yurt dışında yaşayan arkadaşlarımız ister yabancı pasaportlu olsunlar ister pasaportsuz, ailelerinizle gelip hem Bağlar saldırısının sonuçlarını görünüz, hem de destek için meydanlarda gürleyiniz. Oralarda varlık göstermek yerine buralara geliniz. Gelirken ve destek verirken engel tanımayınız.
Kış öncesinde, patlamanın ardından kullanılabilir eşyalarını arabalara yükleyip göç eden halkınızı da göreceksiniz. Siz de eşyalar taşınırken bir omuz verirsiniz mutlaka! Yardım kampanyalarınızı ve diplomasinizi (evinize döndükten hemen sonra) başlatırsınız.
Tıpkı Cizre ve Sur\'da olduğu gibi!
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.