1. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1918 yılından, Lozan Antlaşması\'nın imzalandığı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti\'nin kurulduğu 1923 yılına kadar geçen beş yıllık süre, hem Türk hem Kürd ulusu için önemli bir süreçtir.
Bu kritik süreci, Türk kesimi, \"Milli Mücadele Yılları\" veya 1922 yılında, kısa süren Türk-Yunan savaşı dışında bir savaş olmamasına karşın \"Yedi Düvele Karşı Savaşı Yılları\" olarak adlandırır.
Kürd kesimi ise kaderlerinde çok önemli olan bu süreci çok az bilmektedir. Birkaç yıl önce, \"MONDROS\'TAN LOZAN\'A KÜRDLER, KÜRDLERİN ALDANMA VE ALDATILMA YILLARI, 1918-1923\" adlı çalışmayı yaptığımda, Kürdlerin bu dönemle ilgili ciddi hiç bir çalışma yapmadığını gözlemledim.
Lozan Antlaşması\'nın 100. yıl dönümü dolayısıyla, bir süredir Kürdler arasında, konuya kısmı bir ilgi olduğu görülüyor. Geçen hafta (27-28 Mayıs), Güney Kürdlerinin öncülüğünde, antlaşmanın olduğu yer Lozan\'da bir konferans düzenlendi. Konferansta, \"Lozan Türkiye için tapu, Kürdler için kefendir.\" söylemi ön plana çıktı.
Buna karşın, Kürdler arasında konferansa kim katıldı, kim katılmadı tartışmaları dışında fazla bir şey yansımadı. Konu en fazla Kuzey Kürdlerini ilgilendirmesi gerekirken Kuzey\'de, Kürdler adına politika yaptığı belirtilen hareket, Türkiyelileşme, seçimler, Tapu\'nun verildiği meclise kaç mebus gireceği konularıyla ilgileniyordu! Diğer Kürdler ise evde oturup onlara hakaret etmekle meşguldu. Kürd Kürd\'e düşman, mücadele hep içte...
Ehmedê Xanî\'nin 350 yıl önceki çığlığı duyulmuyor. Hep, \"Ez û Ez\" diyerek, birbiriyle uğraşarak, karşıtlarına (düşmanlarına) sitem ederek bir yere varılmayacağını anlamak gerekmez mi?..
Kürdlerin de artık, ideoloji ve inanç kalıpları dışında, ulusal değerler etrafında bir araya gelmesi gerekmez mi? Birbirine bunca düşmanlığın anlamsızlığı ortada değil midir? Neyiniz var, neyin çekişmesi?..
Evet yüz yıl önce, Lozan\'da, emperyal güçler (Britanya, Fransa, Rusya, ...) ve bölge güçleri (Osmanlı, İran), hep birlikte, Kürdleri parçalara böldüler, Kürdlere bir kefen diktiler. Kürdlerin görevi bu kefeni yırtmak olmalıdır. Bu durumu yaratan, en başta Uluslararası Toplum\'dur (Milletler Cemiyeti). Tüm düşmanlarına ve Uluslararası Toplum\'a karşı, altmış milyonluk Kürd ulusunun hakları savunulmalı, bunun için mücadele verilmelidir. Bu bilinçle, bu modern çağda, çok farklı mücadele yolları bulunabilir...
Tarihi haksızlığa uğrayan Kürd ulusunun, \"güçlü\" olmasa da \"haklı\" olmak gibi çok önemli bir kozu vardır. Kürdler, her şeyden önce, bu kozu da bilerek, mücadeleyi içte değil dışta vermelidirler... CT
NOT:
1-) Ekteki kitap, 2017 yılında, İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları arasında yayımlandı.
2-) 27-28 Mayıs 2023 tarihlerinde Lozan\'da gerçekleşen konferansa, İsmail Beşikçi tarafından sunulan tebliğe çeşitli ortamlarda ulaşılabilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.