Daha önceki bazı yazılarımda hep belirttiğim bir nokta vardı, özellikle PKK için değindiğim fakat özü itibari ile bir çok hareketi ve propaganda yapan bütün partileri de kapsayan bir nokta idi belirtmek istediğim neydi peki;
Hatırlayan yoksa ben yazayım tekrardan:
Sala 1993, sala serkeftini yê...
Sala 2000, sala serkeftini yê...
Sala 2010, sala serkeftini yê...
Sala 2017, sala serkeftini yê...
Yani gelmeyen başarının, umutlu yılları anlatıldı da anlatıldı... İnsanlar hem siyasal alana katılım sağladılar, düşmanın yaklaşımları ile işkence hanelerde ömürleri harcandı, çoluk ve çocuklarından ayrı kaldılar, onlarca senelerini hatta bedenlerinden parçalarını kaybettiler lakin hep bizim serkeftini beklediler.
Bir kısmı yüzünü mücadelenin savaş sahasına döndü, dağlarda gerillacılık yaptı vurdu-vuruldu, ölümleri yaşadı -yaşattı... Sevdi -sevildi amma velakin bizim hevale serkeftin bir türlü gelmedi.
Hatta üzerine toplantılar yapıldı, serkeftin için bedel ödeyenler platformlara, mahkemelere çıkarıldı yargılandı, eleştiri altında rezil edildiler ama serkeftin gene gelmedi yada gelmeye razı edemedik.
Bugün bir konuda ikna oldum ki bu serkeftin ile serxwebun kankardeşler.
Bizim getirmeyi beceremediğimiz serkeftin kesinlikle serxwebun ile birlikte hareket ediyor onun için ikiside kaba tabir ile arazi olmuş durumdalar. Şimdi neden, ne alaka diyenler çıkabilir. Bende bakın kronolojiyi tekrar edeyim.
Ev sal sala serbuxobuna kurdistani yê...
Ev sal sala referandumi yê...
Ev sal dewletbuna kurdistani yê...
Ev sal..... Û sal... Û sal....
Bu cümleler tanıdık geliyor mu ?
Evet ben hepsini söyleyen kişiyi tanıyorum, kim mi ?
Ben...
Evet ben bunu hep söyledim, ne şanssız biriyim ki, hep tekrar ettim kendimi amma velakin bir türlü gelmedi bu serkeftin ile serxwebun ikilisi.
Bence ikiside biraz sorunlular. Yoksa neden gelmesinler ki değil mi ?
Birde bizim bu ikili ile olan sorunumuz azmış gibi birde üzerine can dostlarımız olan İran ve Türkiye'nin tavırları başımıza bela oldu. Şimdi her seferinde çakma medya'ker' ler kalkıp İran, PKK'nin arkasında, Türkiye, KDP'nin arkasında der dururlar. Ama bir baktık bizim Kerkük meselesi için aslında ikiside aynı tavrı sergilemişler. Bir de o kadar ilginç ki güya PKK ile KDP'nin birbirlerine karşı en fazla sivrildiği dönemde, sözde dost olan güçler aynı ağızdan bir laftır tutturmuş söylüyorlarmış... Ama biz o kadar birbirimize düşmüşüz ki bu oyunu göremeyecek kadar gaflette yüzüyormuşuz...
Olabilir mi hiç böyle bir şey dostlarım?
Tâbi ki olamaz. Bir kere İran ve Türkiye bizlerin müttefiki. Amerika'da müttefik sonra Rusya'da öyle. Efendime söyleyeyim Suudi Arabistan ve Katar 'da öyle hepsi bizim dostumuz... Hem öyle olmasa bize destek olurlarmıydı, hayatta olmaz öyle şey. Bizim ticaretimiz unumuz, xıyarımız, şekerimiz, cevizimiz hep bu dostlar ile gelir, petrolümüz gider benzinimiz gelir... Gelir de ha gelir.
Ama biz bize gelemeyiz.
Bizim bizden öte düşmanımız yoktur bu kesin.
Mesela Erdoğan bir laf etse Kürdistan'ın içişlerine karşı bütün Kürt partileri hemen birlik olur cevap verirler. Sonra İran bir ters kelime kullansa Allah’ıma iki günde Tahrana gireriz.
Nota veririz..
Pardon onu veremeyiz bizde devlet yok ki verelim notayı, rotayı...
Peki bizim içişlerimize karışan bu devletlere biz ne verebiliriz? hımm düşünüyorum kesin bulacağım, dostlar buldum...
Ama kızmak olmasın nede olsa sohbet ediyoruz, bence Türkiye 'ye Şiwan Perwer 'i verelim...
Neden mi ?
Çözüm sürecinin yumuşak karnında güzel mesajlar verilmişti hatırlarsınız, sonra Cizire'de, Sur'da, Gever'de Kürdistan'ın heryerinde insanlar katledildi, bodrumlarda diri diri yakıldılar hatırladınız mı? Hiç sert bir duruş gelmedi hocamızdan verelim Türkiye'ye bize yeni bir barış köprüsü açsın... Öyle narin narin Türkçede konuşur, demeçler verir büyük üstad belki insanlar dinler kendisini...
Peki şimdi İran'a ne vereceğiz, o da mesele. Onu da düşünelim en iyisi oraya da Bijan Kamkar'ı verelim. O zaten hiç siyasete bulaşmıyor bu aralar, sakin ruhlu bir sanatçımız. Kamkar'da malum dünyaca ünlü bir grup. Biz versek İran'a O'da orada narin narin konuşur bizim sorunlar anlatılır bir çözüme ulaşır bence. Yani hiç olmasa Kerkük meselesi için belki bir faydası olur, yoksa idamlar için belki zorlanabilir hocamız hani dinlemeyebilirler kendisini de çok zorlamamak lâzım.
Neyse ben fazla uzatmayayım şaka bir yana, iğnelemeler bir yana dostlar bizim verecek hiçbir şeyimiz kalmamış durumda. Aksine alacaklarımızı almamız gerekiyor. Bunun içinde kafalarına taş düşmeyesi örgüt ve partilerimizin Kerkük başta olmak üzere, bütün Kürdistani sorunlara karşı tek ses olmaları gerekmektedir. Aynı şeyi dile getirmek birbirine tabi olmak değildir. Ortak aklın yaratılması birbirinin içinde erimek değildir aksine büyük bir zenginliği doğurur. Hidrojen ile oksijenin birleşmesi nasıl ki hayati bir maddeyi yaratıyorsa gerektiğinde Kürt örgütleri birleşip atom bombası misali tokatlamasını bilmelilerdir. Kendimizi tekmelemekten, yalakalıktan yada sığınmacılıktan vazgeçmek zorundayız artık. Birbirine müttefik olamayan bir halkın isterse bütün dünya müttefiki olsun boştur. Çünkü dünya siyasetinde müttefiklik kendi çıkarları sürdüğü sürecedir. Ama bizim birliğimiz sürekliliğin kendisidir. Bunu anlamak için filozof olmaya gerek yok sadece denemek bile bizlere neler kazandıracaktır düşünmek yeterli.
Eğer düşünemeyecek kadar düşmüşseniz o zaman bırakın bu partici, örgütçü kafayı, gençler işi yürütsün. Çünkü eğer bu gençliğe bir avuç özgür ülke toprağı bırakamıyorsunuz, tecrübeniz de size kalsın çekin gidin.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.