Kuşkusuz bizdeki bu sessizlik korkudan yada kaygıdan değil, gerçek devrimci kültürün vermiş olduğu mücadeleye zarar vermeme anlayışının bir bütünen bizlerde kavranmış olmasından kaynaklıdır.
Bugün Kürdistan\' da yada değişik ülkelerde yerleşmiş bulunan arkadaşlarımız noktasında da değinilecek bir çok nokta bulunmaktadır. Burada içinden gelmiş olduğumuz yapıya, şuan ki bize olan yaklaşımlara yönelik belli şeyleri dile getirmeye çalıştım ama en önemli noktalardan biri şu ki, biz nasılız? Tabii bunu eleştirmek yada sorgulamak amacında değilim ama neden ve niçinini sormak bir görev gibi karşımızda dikilmektedir.
Sistem yaşamına giriş yapan bir çok arkadaşımız eski arkadaşların kısmi de olsa desteğini almış yada almamışsa bile bunun özlemini yaşamıştır. Fakat geldikten sonraki değişimi kaçımız fark etmiş, kaçımız sorgulamışızdır? Bugün bir araya geldiğimizde hükümetleri, parti yaşamını eleştiren yada küçümseyen bir çok yaklaşım, buna karşın bir araya gelmede neden bu kadar atıl konuma düşmektedir? Bizde ki bu kopukluk ileride neleri doğuracaktır farkında mıyız acaba? Kürdistani değerler için kolunu bacağını, hayatlarını feda eden bizler bugün güney Kürdistan da bile şu dağlarda bir gece piknik yapmaktan çekinir hâle getirilmeye çalışılıyorsak, avaşinden - zaptan koparılıyorsak, metinadan - gareden ayak çektiriliyorsak bunu soramayan bir devrimci olabilir mi? Artık devrimci değilim diyen sesler kulağıma geliyor gibi ama bu büyük bir yalan! Devrimcilik istifa edilebilecek bir olgu değildir. Devrime adım atan kişi yaşamında ve hayatın her anında bu sorumluluklardan kurtulamaz, sen istesen bile devrim seni bırakmaz... O zaman şunu kabul etmemiz gerekmektedir, yarın çocuklarımıza kim olduğumuzu nasıl anlatacağız?
Anne - Baba biz kuzeyli isek neden şimdi Güneyde yaşıyoruz? Bu sorular şimdiden gelmiyor mu kulağınıza? Yoksa biz xainiz, parti haklı ihanet ettik kaçtık mı diyeceksiniz? Gerçekleştirilen bunca emeği anlatmayacak mısınız, bizde vardık, bizde yaptık demeyecek misiniz? Aç kaldık, ama düşmana teslim olmadık savaştık, arkadaşlarımız yaralandı omuzlarda günlerce taşıdık, şehitlerimizi şıvlardan sedye yaptık üç gün taşıdık iki arkadaş, kolumu yitirdim kör testere ile kangren olmasın diye hevallerim kesmek zorunda kaldılar, benden daha çok ağladılar, mayına bastım evladım küçük topuk mayını yol yoktu ilaç yoktu beni sırtlarına aldılar bende daha önce bir çoğunu sırtlamıştım şimdi sıra onlardaydı beni hastaneye yetiştirdiler ama onca emeğe rağmen doktor dizaltından kesti bacağımı...
Yani emek verdim evladım, pişman olmadım çünkü biliyordum iki türlü pişmanlık vardır hayatta, biri yaptıklarımız için diğeri yapamadıklarımız içindir, çok şükür pişman değilim diyebilecek miyiz? Bunları diyebilmek için bir arada olmak zorunda değil miyiz? Bakın bugün Yaşar Türk arkadaşımız hastanede kanser ile boğuşuyor. Bu arkadaşımızdan öncede birçok arkadaş için bir araya geldik yardımcı olmaya çalıştık ama bu yardımlar hep bireysel çabalar ile sınırlı kaldı, çünkü örgütsüz, birbirinden kopan koparılan bir durum ile karşı karşıyayız, bu hepimizin sorunu, hepimizin geleceği... Bizler tanışmış olsak ta olmasak ta O Biz - Bizde O’yuz...
Eğer geçmişimizden gelene sahip çıkmazsak gelecekte utanır hâle geliriz, bizden sadece Bizler birşeyler isteyebiliriz, çünkü başkaları bizden birçok şeyi aldılar. Onun için bizlerinde hataları çok zenginden zengin olmuş arkadaşlarımız var, komutandan Komutanıda var içimizde... Ne mutlu ki yardımcılar birçok arkadaşa ama yetersizler, protezleri parçalanmış seramik döşeyen tek kol arkadaşlarımız var, evsiz olan yeni gelenlerimiz var... Daha fazla yardım etmelisiniz, bu arkadaşlarımıza eğer hükümet yada UN birşeyler yapmıyor ise sizler yapmak zorundasınız, yoksa utanacak konuma düşersiniz... Elinizde olan maddi imkânları değil, arkadaşlık ve Güney\'deki dostluk İlişkileriniz ile bir kurumun kurulmasını sağlamalısınız. Sizler yolunuzu almış olabilirsiniz ama bir çok arkadaşımız daha yolun başında onlarıda ayağa kaldırmak ile sorumluyuz biz.
Yani sadece PKK yada KDP sorunu değil bu, bizler ile de alakalı bir durum, eğer sinmiş, tırsmış isek, yada iseniz YUH olsun bize, Size....
Bugün Şakiro,Kavis Axa , Ciwan Haco , Ayşe Şan ve daha niceleri içimizde birşeyleri uyandırıyor ise demek ki bizde iş bitmemiş hâlâ yapacak çok iş, söyleyecek çok sözümüz var demektir.....
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.